Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Eylül '08

 
Kategori
Mizah
 

20 yıl sonra şiir eşliğinde bir İstanbul gezisi

20 yıl sonra şiir eşliğinde bir İstanbul gezisi
 

20 yıl sonra hatıra olacak bir resim


Bu akşam bütün meyhanelerini… dolaşmaya karar verdim İstanbul’ un.

Kararımı evdeki ahaliye arz -ı beyan eyledim; annemi kapının önüne naçiz bedenini yere sermiş vaziyet-i ahvalde buldum… Diyordu ki valide:

“Bu kapıdan çıkarsan çiğnersin vücud- u cesedimi. Ben seni sokakta bulmadım; aklını başına topla yiğidim; unut bu ahmaklara mahsus hamle-i cesareti ! Oysa canım doya doya sarhoş olmak istiyordu.

Biliyordum; sokakta sarhoşları yaka paça götüren zabıta- yı Osmanlı kol geziyordu… Eskiden ne güzelmiş oysa her şey; sadece araç kullanamazmışsın içince birkaç kadeh mey. Yunus Polis yolu kesermiş; dermiş ki :

”Üfle bakalım; kaç promil…!

Kafan kıyaksa şöyle yanıt verirmişsin;yüzün güleç ağzın yayık:

- Saymadım kaç kadeh oldu… üfleyeyim de sen biyl… hık

Şimdi zehr oldu diyorlar bir kadeh mey bile. Zaten açık bir meyhane bulursan sorma gir içeri; tereddütlere gark olup bekleme. Belki tarih öncesinden kalmıştır; duvarları boyasız; camları kırıktır;bir ses duyar gibi olursun; ki belki hıçkırıktır:

“İç bade sev güzel, kaçırma fırsatı…

Bir daha bulamazsın ne kadar arasan da bu saltanatı…” Ben asıl seni arayacaktım kadehlerdeki dudak izlerinde ey sevgili… Camlar gibi kadehler de kırıktı belli ki... Ben kırık bir kadehe razıyken karşıma kim çıktı dersiniz; hayret.

Ağzımda kilitlendi bir figan- ı feryat !

O çatık kaş; o asık surat…

Tarihe Hüdavendigar olarak geçmiş 4. Murat !!! -Padişahım çok yaşa…da ne ararsın bu şehr- i harapta.

Bence sen çık yine bir sefer- i Bağdat’ a. Coni sağırdır kalpten yana; kulak vermez; "Aşıka Bağdat sorulmaz" diyen üstadın sesinde titreşen şevk dolu nakarata…” -Sus densiz bu ne samimiyettir…Kendini baş kadın mı sandın. Sen ki daha 20 yıl önce başına yine türbanı taktın. Ardından geldi peçe. Şimdi sadece benim değil, bütün erkek memalikinin huzurunda duracaksın el pençe !…" Seni arayacaktım oysa ben sevgilim; kadehlerdeki dudak izlerinde.

Senin dudakların kadehe değdiği anda bir ışık düşerdi badelerin üstüne.

Ah bilmezdik o zaman; yasak gelir mi badeye; ah kim izin verdi bu kadar bedeviye ?

Ömr -ü baharımız oldu karanlıklarda yüzen sahipsiz bir gece; hem de biteviye…

Aaa; Sultanım sen nereye gittin; söyleyeceklerim var daha.

Üç beş hece. Derler ki sen aslında sarayında içermişsin lal kırmızı şarapları . Hatta şarkılar sararken boğazı; sen bir hayal deryası içreymişsin; gözlerin bir hasret feneri gibi tararmış içindeki uzağı.Haremde nazeninler beklerken seni; sen söylermişsin ahu zar içinde bir başka şiiri… “Padişahlar aşık olmaz mı bir hain- i fettana.

Padişahlar ağlamaz mı; onu okşarken didelerine nakşolan o hasret i hüsrana."
Valla haklısın padişahım. Gavur illerinden gelen güzeller için padişahlık çok da makbul bir mevki sayılmazmış; haremse çile bülbülüm çile. Sor istersen ruh- u azabını çağırıp; Hürrem’in aşığı Kanuni ‘ye. O da aynı ataşlara yandı; Hurrem bu ülkeye gelen ilk Nataşalardandı. Aşk yeminleri ederken bile Rus steplerinin buzu vardı bu gözlerde niye ?

Ona zehr olmuştu Zigetvar’ daki zafer. Çünkü ayrılık acısı şu dil- i biçareyi alevden oklarla deler…"

Ayrılık dedim değil mi; ben de seni aradım kadehlerdeki dudak izlerinde sevgili. Kavuşmak niyetine…

Birbirine çarptığı anda evrenin her yerinde şimşekler çarptıran kadehlerimizi arıyordum; unutulmuş meyhanelerin, zulüm görmüş; ürkek ve korkak gölgelerinde… Canım doya doya sarhoş olmak istiyordu bin kere; yüz bin kere !

Ama ne mey kalmıştı karanlık Şehr-i İstanbul’da; ne meyhane. Bir rüzgar gibi geçti yanımdan sultan Murat’ Hüdavendigar ‘ın hayaleti. Ne hikmetse atının terkisine alıp kurtarmıştı mey aşıklısı bir kaç tiryakiyi…

Yakalayıp hesap sorsam dedim şimdi; yakalasam tek tek; bu bahtsız şehre korkular eşliğinde ve yarattıkları cehennemlerin eşiğinde hükmedenleri; bir eski zaman sihriyle yok etsem bu melaneti… Bu mudur sizin insan ruhuna layık gördüğünüz değer -i mutlaklar? Kul ya da köle esareti… Öyle mi ! Bu akşam bütün meyhanelerini dolaşamadım senin İstanbul. Affet beni !

 
Toplam blog
: 94
: 608
Kayıt tarihi
: 04.10.06
 
 

1950'lerden sonra doğan her dünya insanı gibi, ardında pek çok takıntıyla gelen geçmiş zamanı, bilim..