Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Ocak '08

 
Kategori
Mizah
 

2008'e girerken imkânsızı diledim

2008'e girerken imkânsızı diledim
 

...ve on, dokuz, sekiz, yedi, altı, beş, dört, üç, iki, bir, ve sıfır!

Ve 2007 mazide kaldı. Adettendir ya, geriye doğru sayarken "sıfır" dendiği anda dileklerimi sıraladım. Şimdiye kadar hangi yeni yıla girdiysem mutlaka en az bir dilek tuttum. Ve hiçbiri olmadı. Âdet yerini bulsun diye diledim yine bu kez bir şeyler. Tabi gerçekleşmeyeceği için üzülmemek amacıyla, en olmayacak şeyler diledim. En saçma, en anlamsız şeyler...

Mesela, günün birinde bir taksiye atlayıp, "Öndeki arabayı takip et" demeyi çok isterdim. Ne kadar heyecanlı ve macera dolu bir deneyim olurdu kim bilir. Hele öndeki araba tüm trafik kurallarını ihlal eden ve hız sınırını aşan biriyse... Düşünsenize, onun peşinden gitmek ve ona yetişebilmek için, bindiğim taksinin şoförünün de aynı yöntemle arabayı kullanması gerekirdi. Ve ben süratten hoşlanmayan ve kurallara her daim uyan biri olarak, heyecandan kalbimin sesinin kulaklarımda yankılandığını duyarken neler hissederdim acaba? Hayatım film şeridi gibi gözlerimin önünden geçer miydi? Geçerse, hangi kareleri hangi sırayla görürdüm? Gerçekten şu an bilemiyorum; yaşamak gerek :)

Bir gün, bir bara girip, barmene "Her zamankinden" demeyi de çok isterdim. Sanki o bara çok sık gidiyormuşum da, hep aynı içecekten içiyormuşum da, barmen beni tanımış da, ben "Her zamankinden" dediğimde "Tabi efendim" diyecekmiş gibi! İşin komik tarafı ben hiç bara gitmem ki! Daha da komiği, ben alkolden de nefret ederim! Alkolün yuva yıktığına bir çok defa uzaktan, bir kez de 'en yakından' şahit olduğum günden beri hep uzak durmuşumdur, zaten tadında meymenet yok, nasıl içerler anlamam!

Kalabalık bir caddede yürürken, hatta yaya yolunda karşıdan karşıya geçerken önümde bir teyze aniden düşüp kendini kaybettiğinde "Çekilin, ben doktorum!" demeyi çok isterdim. Ben öyle deyince de, kadının başına üşüşmüş olan herkes saygıyla kenara çekilecekmiş ve ben ilk müdahaleyi yapabilecekmişim gibi! Ben ne anlarım bu işlerden yahu. Sırf macera olsun işte. Maksat, ufak bir renk tonu farkıyla gri monotonluktan kurtulmak.

Bir gün, bankada sıram geldiğinde, işlem yaptırırken 45 dakika gişenin önünde dikilmeyi çok isterdim. Böyle şey de istenir mi demeyin. Ben ne zaman işlem yaptırsam 2-3 dakika sürüyor; oysa gişede dikilip dakikalarca işlem yaptıranlara hem imrenmiş, hem de ne gibi bir işlem yaptırdıklarını hep merak etmişimdir. Benim birkaç dakikalık işlemim sona erdiğinde, sırf bu sebepten boynum bükük çıkarım bankanın kapısından...

Bir akşam iş çıkışı otobüsle eve doğru yol almaktayken, oturduğum koltuğa tutunarak ayakta giden bir yolcu şapırdata şapırdata tepemde sakız çiğniyorsa, birkaç dakika dişimi sıkıp, sonra dayanamayarak onu bir yumrukta yere sermeyi çok isterdim. Sakız çiğnemenin de bir adabı vardır değil mi ama? Ne o öyle cakkada cakkada... Kapatırsın ağzını, istediğin gibi çiğneresin sakızını. Ama öyle şapırdatırsan olacağı budur işte! Hıh...

Bu kez dileklerim böyle saçma sapan oldu. Eee mantıklı şeyler dileyince gerçekleşmiyor, sonra üzülüyorum. Bu kez üzülmek yok, hayatı ciddiye almak da bir yere kadar canım. Akıllı olup dünyanın kahrını çekeceğime, deli olurum dünya benim kahrımı çeker... Hihih :)

<özlem boral="">
 
Toplam blog
: 152
: 1957
Kayıt tarihi
: 19.08.06
 
 

Ortada bir problem görüyorsak bu bizim de problemimizdir. Ve eğer 'birisi'nin bu konuda bir şeyle..