Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Mayıs '17

 
Kategori
Türkiye Ekonomisi
 

2.Dünya Savaşı'nda Türk Ekonomisi

2.Dünya Savaşı'nda Türk Ekonomisi
 

1.Giriş

Cumhuriyetin ilanından Atatürk’ün ölümüne kadar Türk ekonomisi, kurucu kadronun özel çabaları ile sağlam bir yapıda kurulmuş ve güçlendirilmeye çalışılmıştır. Osmanlı’dan kalan borçları ödendiği gibi 1929 Buhranı ile karşılaşılmış ve buhrandan sonra karma ekonomi bir zorunluluk olarak uygulamaya başlanmıştır.

1929’da meydana gelen bu kriz, ekonomisi düzene girme yolunda olan Türkiye’yi derinden etkilemiştir. 1931 yılından itibaren ise ekonomik kalkınmada yeni arayışlara girilmiş, tasarruf ve yerli malı kavramları ön plana çıkarılarak halk, yerli malı kullanmaya teşvik edilmiştir.     

Devlet, kendisi de tasarruf yaparak kamu harcamalarını kısma yoluna gitmiş, 63 olan vilayet sayısını 45’e indirmiş, bazı memurların elbiselerinin yerli malı olması gibi tedbirlere başvurmuştur.[1]

İkinci Dünya Savaşı’nın hemen öncesinde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin malî durumuna bakacak olursak;

1938 yılındaki devlet bütçesi yani gelir 250 Milyon liradır. Aynı yılın gider toplamı ise 248 Milyon 300 bin liradır. Yani bütçe 1.7 Milyon lira fazla vermiştir. [2]

Dış ticaret de devlet maliyesi gibi iyi durumdadır. 1937 yılında 114.3 Milyon liralık ithalat yapılmışken 137.9 Milyon liralık ihracat yapılmıştır. Yani yaklaşık 24 Milyon liralık ticaret fazlası vardır.[3]

1939 yılından itibaren de savaş sebebiyle devlet bütçesinde savunma harcamalarına ayrılan oranın arttığı görülmektedir. 1934 bütçesinde Milli savunmaya %30 oranında bütçe ayrılırken, savaş yıllarında olağanüstü ödenekler dahil olmak üzere bütçenin yarısından fazlası savunmaya ayrılmıştır. Örnek olarak 1941 yılında Türkiye, askerî harcamalara 302 Milyon lira harcamıştır.[4]

           Değinilmesi gereken bir konuda milli eğitime harcanan paradan savaş döneminde dahi kesinti yapılmamasıdır. 1939 yılında MEB’e ayrılan 16 Milyon lira iken 1944 yılında sürekli artarak 62 Milyon liraya ulaşmıştır. Savaşın son yılı olan 1945’te ise savaşın etkisi bütçede görülmüştür. 1945 senesinde gelirler 537 Milyon lira iken giderler 603 Milyon liradır. Yani bütçe 66 Milyon lira açık vermiştir.[5]

2. Milli Korunma Kanunu

Devletin savaş sırasında ekonomiyi ayakta tutmak, karaborsacılığı ve kıtlığı engellemek için uyguladığı politikalar vardır. Bunların temeli ve ilki Milli Korunma Kanunudur. Bu kanunun temelleri dönemin ekonomi bakanı Hüsnü Çakır’ın olan “İktisadî Müdafaa Kanun Tasarısı” ile atılmıştır. Daha sonra Başbakan Refik Saydam döneminde 18 Ocak 1940 tarihinde kabul edilerek yürürlüğe girmiştir.

Kanunun amacı 1.maddede “Fevkalade hallerde Devletin bünyesinin İktisat ve Milli Müdafaa bakımından takviye maksadıyla İcra Vekilleri heyetince, bu kanunda gösterilen şekil ve şartlar dairesinde vazife ve salahiyetler verilmiştir.” Bu demektir ki, kanun ile yukarıda bahsedilen fevkalade hallerde, yani genel ve kısmî seferberlik, devletin bir harbe girme olasılığı ve diğer olağanüstü durumlarda Bakanlar Kurulu’na çok geniş yetkiler verilmiştir.[6]

Kanuna göre Hükümet, halk ve ulusal güvenlik gereksinimlerini karşılayabilecek miktarda üretim yapmaları için Sanayi, maden şirketleri ve küçük sanat kooperatiflerini kontrol edebilecek, bunları istediği gibi yönlendirebilecek ve bu amaca yönelik olarak şirketlere kredi, malzeme ve işçi temin edebilecekti. Ayrıca üretilen ürünleri bedelini ödeyerek satın alabilir ya da el koyabilirdi.[7]

Özetleyecek olursak Milli Korunma Kanunu ile devlet ekonomik hayatta her konuya istediği gibi müdahale edebilir duruma gelmiştir. Karne uygulaması ve varlık vergisi gibi uygulamaların tamamı bu kanuna dayanır.

Her ne kadar bu kanun her türlü halkı zorlayacak durumların önüne geçmek için çıkarılmışsa da istenen olmamıştır. Çünkü savaş yıllarında stokçuluk ve karaborsacılık engellenememiş ve bundan bazı tüccarlar ve toprak ağaları usulsüz yoldan zenginleşmiş, halk daha da fakirleşmiştir. [8] Ve 1942 yılının sonunda kamuoyunun tepkisini azaltmak, gelir elde etmek ve sosyal adaleti tesis etmek için Saraçoğlu hükümetince çok tartışılan bir vergi getirilmiştir.

3.Varlık Vergisi

Varlık vergisi ile amaçlanan üç hedef vardır. Sosyal adaleti sağlamak, devlete yeni kaynak yaratmak ve resmi olarak söylenmese de gayrimüslim zengin sınıfı tasviye edip Türk zenginlere yer açmaktır.

Başbakan Şükrü Saracoğlu: “Kanun, muhtekirleri, harp zenginlerini ve özellikle azınlıklardan olan vurguncuları hedefliyor. Böylece piyasaya egemen olan yabancılar ortadan kaldırılarak Türk piyasası Türklerin eline verilecektir.” demiştir.

Varlık vergisinin alınacağı kişiler: tüccarlar, büyük çiftçiler ve kıymetli emlak sahipleriydi. Kanuna göre il ve ilçe merkezlerinde komisyonlar kurulacak ve vergi, bu komisyonlarca toplanacaktı.

Bu verginin dikkat çeken kısımları; kimin ne kadar vergi ödeyeceğini komisyonun belirlemesi, komisyon kararlarının kesin olması, vergi ödeme süresinin 15 gün olması ve eğer belirlenen vergiler ödenmezse mükelleflerin “bedenen çalıştırılması” gibi maddelerdir.[9]

1942 Kasım’ında Varlık vergisi uygulaması Türkiye’nin her yerinde başlamıştır. Ancak uygulamadaki zorluklar ve sıkıntılar da aynı zamanda başlamıştır. Öncelikli sıkıntı kimin ne kadar vergi ödeyeceğidir. İstanbul’da kurulan 3 komisyon acele ile vergi alınacak kimseleri belirlemeye başlamıştır. Bunun sonucunda dört grup belirlenmiştir. Müslümanlar, Ecnebiler, Dönmeler ve Gayrimüslimler şeklindedir.

Müslümanlar mal varlıklarının %12.5’lik, Ecnebiler %12.5’lik. Dönmeler %25’lik, Gayrimüslimler ise mal varlıklarının yarısını vergi olarak ödemek zorunda bırakılmışlardır.[10]

Belirlenen vergilerin %87’si gayrimüslimlerden geri kalanı da diğer gruplardan tahsis edilmiştir. Bu kanun ile 114.368 kişiden 315 Milyon lira vergi tahsil edilmiştir ki bu o dönemki devlet bütçesinin üçte birine denk gelmektedir.[11]

Varlık vergisinin ekonomik anlamda devlete katkısı olsa da sosyal olarak sıkıntılara yol açmıştır. 1943 yılında azınlıklar bu vergiyi ödeyebilmek için evlerini ve işyerlerini satmak zorunda kalmışlardır. Birçok azınlık mensubu göç etmek zorunda kalmış 1945-1950 yılları arasında göç miktarı neredeyse %50’ye ulaşmıştır. Bu durum piyasalara da yansımış, özellikle ithalat ve ihracatta faaliyet gösteren gayrimüslim girişimcilerin piyasadan çekilmesi ve üretimin düşmesi gibi sorunlar ortaya çıkmıştır.[12]

Varlık vergisinin ekonomik ve sosyal yönü olduğu kadar siyasi yönü de vardır. Bir görüşe göre bu vergi, İttihad ve Terakki’den beri gelen Türkleştirme ve Türk Burjuvazisi yaratma çabasının bir sonucudur. Bu verginin mimarı ve uygulayıcısı Başbakan Saraçoğlu’nun sözlerine bakarsak ve Türkçü olduğunu göz önüne alırsak doğru bir tespittir.

Korkut Boratav’a göre bu uygulama 1943 yılında durdurulmuş dahi olsa bu vergiyi ödeyen Müslümanlar ve gayrimüslimler, o günden itibaren CHP yönetimine karşı bilinçli ve örgütlü mücadeleye başlamışlar ve 1945 ten sonra Demokrat Parti lehine faaliyetlerde bulunmuşlardır.[13]

4. Savaş Yıllarında Karaborsacılık

İkinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla beraber Türkiye’de ithalat imkanlarının azalması ile ihtiyaçların iç pazardan karşılanması zorunluluğu doğmuştur. Bu durum halkın ihtiyacı olan mallardan başta buğday, arpa ve yulaf olmak üzere birçok ürünün devlet tarafından alınmasını ve stoklanmasını gerektirmiştir. Bu durum piyasada bulunan malların azalması sonucunu doğurmuş ve bundan yararlanmaya çalışan karaborsacılar ortaya çıkmıştır. Genelde tüccar olan bu kimseler, malları saklayıp fiyatları yükseltmişler ve krizi fırsata çevirmişlerdir.[14]

Karaborsacılık sebebiyle halkın temel tüketim maddelerinde yüksek oranda pahalılık olmuştur. Örnek olarak:

-Ekmek 1938 yılında 5 Kuruş iken 1943 yılında 38 Kuruş

-Şeker 1938 yılında 28 Kuruş iken 1943’te 338 Kuruş

-Zeytinyağı 1938’de  51 Kuruş iken 1943’te 231 Kuruş

- Odun 1938’de 370 Kuruş iken 1943’te 1316 Kuruş

- Kömür 5 Kuruş iken 12 Kuruşa yükselmiştir.[15]

Hükümet ise Karaborsacılığı engellemek için bazı önlemler almıştır. Gıda maddelerinin ihracatını ve toptan satışını durdurmuş, karaborsacılığı engellemek için Men’i İhtikâr Mahkemeleri kurmuş ve bu suçu işleyenleri cezalandırmıştır. Örneğin 1942 yılı mart ayında İstanbul’da bir depoda yapılan aramalarda mal saklayan iki karaborsacı yakalanmış ve 3 yıl sürgün ve 1000’er lira para cezası ile cezalandırılmışlardır.[16]

Karne Uygulaması

İnönü Hükümetleri her ne kadar önlem almaya çalışmışsa da fiyatların artmasına şehirlerde un sıkıntısının yaşanmasına ve halkın ihtiyaçtan fazla ekmeği stok yapmasına engel olamamıştır. Bunun üzerine karne ile ekmek dağıtılması uygulaması getirilmiştir. Bu uygulama ilk olarak 14 Ocak 1942’de başlamıştır. Bu uygulama ekmek dışında pirinç yağ gibi temel ihtiyaç malzemelerini de kapsamıştır.[17] Bu sistemde

-  7 yaşına kadar olan çocuklara 187.5 gram

-7 yaş üstü vatandaşlara 375 gram

-Askerlere ise 900-1000 gram verilmesi kararlaştırılmıştır.

Savaş kıtlığı devam edince bu miktarlar %20 oranında azaltılmış hatta bir gün tam ekmek diğer gün yarım ekmek şeklinde verildiği zamanlar olmuştur.[18] Ekmek karnesi uygulaması doğal olarak halkın hoşuna gitmemiş fakat verilere göre %20 oranında tasarruf sağlanmıştır.[19]

Sonuç olarak Türkiye savaş dışı kalmayı başarmışsa da ekonomisi savaşın ağır şartlarından etkilenmiştir. İthalatın daralması, erkek nüfusunun önemli bir kısmının silah altında olması sebebiyle 1939-1945 yılları arası milli gelirin daraldığı yıllar olmuştur. Milli gelir %6, Sanayi üretimi %.5.5 ve tarımsal üretim % 7.1 düşmüştür.[20] O dönemde Türkiye’nin tarım ülkesi olduğunu göz önüne alırsak Türkiye’nin yoksullaştığını söyleyebiliriz.

Kaynakça

1-Ertuğrul Baydar, İkinci Dünya Savaşı İçinde Türk Bütçeleri, Maliye Bakanlığı Tetkik Kurulu Yayını No:195, Ankara, 1978.

2- Şinasi Sönmez, “İkinci Dünya Savaşı’nda Türk Hükümetlerinin Temel Gıda Maddelerinin Temini Konusunda Aldığı Tedbirler”, Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, S.47, Bahar 2011.

3- İbrahim Mert Öztürk, “İkinci Dünya Savaşı Türkiye’sinde Olağanüstü Ekonomik Kararlar: Milli Korunma Kanunu ve Varlık Vergisi”, Ankara Üniversitesi Dil-Tarih ve Coğrafya Fakültesi Tarih Araştırmaları Dergisi, Cilt: 32, S:54

4- İbrahim İnci, “İkinci Dünya Savaşı Yıllarında Türkiye’de Varlık Vergisi Uygulaması”, CBÜ Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: 10, S.2, Yıl: 2012.

5-Korkut Boratav, Türkiye İktisat Tarihi, İmge Kitabevi Yayınları, Ankara, 2005.

6- Sabit Dokuyan, “İkinci Dünya Savaşı Sırasında Yaşanan Gıda Sıkıntısı ve Ekmek Karnesi Uygulaması”, Turkish Studies, Ankara, 2013.

7- Haydar Çakmak, Türk Dış Politikası (1919-2012), Platin Yayınları, Ankara, 2008.



*Gazi Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü 4. Sınıf Öğrencisi, e-posta: emreatan17@gmail.com

[1] Şinasi Sönmez, “İkinci Dünya Savaşı’nda Türk Hükümetlerinin Temel Gıda Maddelerinin Temini Konusunda Aldığı Tedbirler”, Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, S.47, Bahar 2011, s. 600.

[2] Ertuğrul Baydar, İkinci Dünya Savaşı İçinde Türk Bütçeleri, Maliye Bakanlığı Tetkik Kurulu Yayını No:195, Ankara, 1978, s. 33-34.

[3] Baydar, s.36.

[4] Baydar, s.45.

[5] Baydar, s.61.

[6] İbrahim Mert Öztürk, “İkinci Dünya Savaşı Türkiye’sinde Olağanüstü Ekonomik Kararlar: Milli Korunma Kanunu ve Varlık Vergisi”, Ankara Üniversitesi Dil-Tarih ve Coğrafya Fakültesi Tarih Araştırmaları Dergisi, Cilt: 32, S:54, s. 140.

[7] Öztürk, s. 141.

[8] Öztürk, s. 143.

[9] İbrahim İnci, “İkinci Dünya Savaşı Yıllarında Türkiye’de Varlık Vergisi Uygulaması”, CBÜ Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: 10, S.2, Yıl: 2012, s. 279.

[10] Öztürk, s. 150.

[11] Öztürk, s. 153.

[12] Öztürk, s.149-155.

[13] Korkut Boratav, Türkiye İktisat Tarihi, İmge Kitabevi Yayınları, Ankara, 2005, s. 101.

[14] M. Selçuk Özkan, Abidin Temizer, “İkinci Dünya Savaşı Yıllarında Karaborsacılık”, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2009, s. 320.

[15] Özkan, Temizer, s. 321.

[16] Özkan, Temizer, s. 323.

[17] Özkan, Temizer, s. 324.

[18] Sabit Dokuyan, “İkinci Dünya Savaşı Sırasında Yaşanan Gıda Sıkıntısı ve Ekmek Karnesi Uygulaması”, Turkish Studies, Ankara, 2013, s. 202.

[19] Dokuyan, s. 202.

[20] Haydar Çakmak, Türk Dış Politikası (1919-2012), Platin Yayınları, Ankara, 2008, s. 413.

 
Toplam blog
: 3
: 10984
Kayıt tarihi
: 01.04.17
 
 

Çanakkale ..