4 Şubat Pazar

Pazar günü gazeteler çok önemli yeni bir gelişme yoksa, genellikle biraz magazin ağırlıklı özel haberlerini manşet yaparak okuyucularına pazar keyfi yaşatmaya çalışırlar... Bugünkü gazetelerin hemen hepsi yine sayfalarını Hrant Dink cinayetindeki karmaşaya ayırmışlardı.

Bir bilmece gibi zihinleri uzun süredir meşgul eden bu olayın yankılarını elbette size aktaracağım. Ama önce farklı bir iki haberi sizlere sunmak istiyorum.

Türk şiirini metafizik bir esasa oturtan şair olarak tanımlanan Sezai Karakoç'a, Kültür Bakanlığı, Kültür ve Sanat büyük ödülünün verildiğini geçtiğimiz günlerde bu sütunlarda size aktarmıştım.

Sezai Karakoç, yaşadığı mütevazı ve içe dönük hayatıyla ortalarda pek görünmeyen, kendini reklam etmeyi pek sevmeyen, yalnızca şiiri, sanatı ve düşüncesiyle gündeme gelmeyi isteyen yapıda bir insandır.

Onun bu özelliği, kazandığı bu ödül dolayısıyla bir kez daha gündeme geldi. Milliyet gazetesinin "Karakoç'tan şair jesti" başlığıyla verdiği habere göre Karakoç, ödül için tören düzenlenmesini istemediği gibi, para ödülünün de kültür hizmetlerinde kullanılmak üzere, bakanlık tasarrufuna alınmasını rica etti.

Behçet Necatigil'in, "günümüz şiirinde, İslâmî düşünceyi modern şiirdeki gerçeküstücülükle kaynaştıran, mistisizmden, enbiya-evliya kıssalarından yararlanan, çarpıcı benzetme ve imgelerle, denenmemis sentezlere ulaşan, bağımsız sayfalar açtı, diye tarif ettiği Sezai Karakoç'u bu tavrından dolayı kutluyorum.

*****

Posta gazetesinden bir haber: 54 YILLIK REKOR... Atatürk'ün naaşının taşındığı 1953 yılından beri Anıtkabir'i ocak ayında ziyaret edenlerin sayısında bu yıl rekor kırılmış. 2005 yılının Ocak ayında 178.167 kişi, 2006 yılının Ocak ayında 366.822 kişi, 2007 yılının Ocak ayında ise tam 603.190 kişi Anıtkabir'i ziyaret etmiş.

*****

Türkiye Hrant Dink cinayetinin kimin tarafından işlendiği tartışmasıyla sarsılırken, İstanbul da asayiş açısından güvensiz bir şehir olmaya doğru hızlı adımlarla ilerliyor.

Gözcü gazetesinin "İstanbul dehşet şehri oldu" başlığıyla verdiği habere göre Beylikdüzü'ndeki Migros Alışveriş merkezinde iki Türkmen kadın, herkesin gözleri önünde kaçırıldı. Vatan gazetesinin haberine göre "Güpegündüz bu iki kadını kaçırıp tecavüz ettiler."

Bu konuda başka bir şey söylemeye gerek var mı bilemiyorum.

*****

Akşam gazetesinden bir haber: "60 yaşında ballı memur."

Refah partisinin kapatılmasında büyük rolü olan Şevki Yılmaz'ın kardeşi, TSE'ye memur olmuş. Elbette bu olmayacak bir şey değil. Ancak iddiaya göre, bu kişi ne KPPS'ye girmiş, ne de yaşı TSE'nin eleman almada uyguladığı "30 yaşını aşmamış olma" sınırına uygunmuş.

Burada açıkça bir suistimal yapılmışsa bunu ayıplamak ve ortaya çıkarmak Basın'ın hem hakkı, hem görevi. Olaya biraz çekingen bakışım, son zamanlarda benzer bazı haberlerin yalan çıkması. Basın zaten kamuoyu yoklamalarında güvenilen kurumlar sıralamasında geri sıralarda yer alıyor. Bu şekilde daha da sarsılmasını istemiyorum.

Meselâ geçen yazılarımdan birinde, Radikal'de çıkan manşeti size aktarmıştım. Ogün Samast için bir alnından öpmedikleri kalmış denilen haberde, hapishanede katil zanlısına çok özel muamele yapıldığı söyleniyordu.

Ancak savcılık Ogün'ün kaldığı hücrenin resmini gönderip, kendisine hiçbir özel muamelenin yapılmadığını açıklayınca, bugünkü Radikal gazetesi, bunu sevindirici bir yalanlama olarak kabul ettiğini beyan ederek bir anlamda haberi tekzip etti.

*****

Bugün gazetesinden bir haber: Trabzonlu sanayici Aydın Gündoğdu, yeni Ogünler'in çıkmasını önlemek için iş alanları yaratmalıyız, diyerek Trabzonlular'ı yatırım yapmaya çağırdı.

Ekonomik imkânların yarattığı istihdam ve bunun sonucu işsiz güçsüz gençlerin azalması, suçların da azalmasına yol açtığı için, bu önemli bir uyarı ve teşvik... Aslında ülkemizin bu tür yatırımlara ihtiyacı var.

Bu konuda bugünkü gazetelerde Manisa'dan sevindirici bir haber var. Milliyet gazetesinde verilen habere göre Vestel "Bir günde 5 fabrika" açtı. İhracat devi Vestel'in fabrikalarını açılışını yapan başbakan Erdoğan, burası artık Vestel City (şehri) değil, Vestel country (ülkesi) dedi.

*****

Gözcü gazetesinin manşeti şöyle: "Devlet ağlama duvarı mı? " Bu söz Demirel tarafından söylenmiş. Sayın Demirel bugünkü iktidarın başta Hrant cinayeti olmak üzere, birçok konuda yetersiz kaldığını belirterek, yetkini kullanamıyorsan, orada bir dakika kalma, diyerek muhtıravari bir nasihatte bulunmuş.

Özellikle derin devlet meselesine temas ederek hükümeti önlem almamakla suçlayan Demirel'in döneminde de benzer olayların maydana geldiğini, onun da bu tür olaylara bir önlem alamadığını, aynı şekilde derin devletten şikâyet ettiğini, kendisi icra mevkiinde olduğu halde hemen her konuda şöyle yapılmalıdır, böyle yapılmalıdır diye nutuk çektiğini, yaşı müsait olanlar çok iyi hatıralayacaklardır.

Öyle anlaşılıyor ki bu iktidar koltuğu çok tılsımlı bir şey. Oraya oturunca insanlar daha önce ne söylediklerini unutup farklı işler yapıyorlar. Bir türlü bırakamadıkları bu koltuktan bir biçimde ayrılınca da oradayken yaptıklarını bir türlü hatırlamıyorlar.

*****

Evet Hrant cinayetiyle ilgili bugünkü gazete manşetleri iki konuda yoğunlaşmış. Bir kısmı, hayal mi gerçek mi, ikilemini yaşarken, bir kısmı da konunun arapsaçı gibi, Da Vinci şifresi gibi karıştığından söz ediyorlar. Umarız önümüzdeki günler konu aydınlanır.

*****

Ortak başlıkların sonuncusu Başbakanın Manisa'da yaptığı açıklamalar sırasında Milliyetçi hareket Partisi ile ilgili söyledikleri... Bugün, Radikal, Star ve Yeni Şafak gazetelerinin manşetlerinde yer aldığına göre başbakanın bu konuda söylediği şu: Bunlar milliyetçi değil, ırkçı, kafatasçı...

*****

Vatan gazetesinde yer alan, "Futbol Federasyonu başkanı Haluk Ulusoy'un ayıbı" başlıklı haberle bugünkü turumuzu bitiriyorum. FIFA ve UEFA'ya bir ihbar mektubu yazarak, siyasi iktidar bizi zorla seçime götürmek istiyor, müdahale edin, diyen Ulusoy'un bu tavrı şaşkınlık yarattı.

Yarın yeniden buluşabilmek umuduyla...