Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Haziran '14

 
Kategori
Anılar
 

61 yaşında hekim olmak

61 yaşında hekim olmak
 

Gardırobu açtım,  orada yoktular.  Oysa her zaman yıkanıp ütülenmiş askılarında,  orada gömleklerin sonunda asılı olurlardı. Beyaz uzun gömleklerim. Sol üst ceplerinde kırmızı iplikle ismim yazılı... Pazartesi olurdu, sabahın erken saatleri olurdu ve ben ilk olarak onlardan birini alırdım. Senelerdir yaptığım gibi. Hafta sanki onlarla başlardı. Otuz dokuz yıldır bu böyle olmuştu, oysa şimdi yoktular. Bildik eski bir dostu, bir sırdaşımı  yitirmiş  gibi  oldum.  Yoktular,  içim burkuldu...  Sonra  akşam geldiğimde, banyoda sıkılıp bırakılmış diğer toz bezleri arasında, parçalara ayrılmış onlarda sıkılıp bırakılmış, işleri bitmiş öylece dururken gördüm onları. Günlerden pazartesiydi. Temizlikçi kadın işini bitirip gitmişti. İçim bir  kez  daha  derinden,  bir  kez  daha  burkuldu.  Hayatımdan  bir  renk eksilmiş gibi oldu. Elimden beyaz alınmıştı sanki. Oysa saçlarım bembeyaza kesmişti. Hekimlikte kırkıncı yılıma başlamak üzereydim. “Sanki bir tel kopmuş ahenk ebediyen kesilmiş” gibiydi.
 
Sanırım Mart’ın ortalarıydı. Bir nöbet sonu izin günü olmalıydı. Evdeydim, televizyonda Meclis konuşmalarını izliyordum. Altmış bir yaşla ilgili zorunlu emeklilik yasa tasarısı hakkında görüşmeler yapılıyordu. Konu hekimler üzerineydi. Muhalefet partisi sözcülerinden sonra sıra iktidar partisindekilere gelmişti, onlar konuşuyordu. Bir İstanbul milletvekili söylediklerine kendisi de inanmıyor olmalı ki, yüzünde yapmacık bir tebessümle “canım, biz onlara iyilik yapıyoruz. Senelerdir yıpratıcı, zor bir meslekte çok yoruldular. Artık dinlenmeliler, kendilerine, çoluk çocuklarına   zaman   ayırmalılar”   diyordu.   Evet,   onlar   konuşuyordu, Mecliste  onca  hekim  milletvekili  vardı  onlar  susuyordu. . Birden  içimi büyük bir sıkıntı kapladı. Kararımı vermiştim, ayrılmalıydım. Kararımı eşime söyledim destekledi. Doğrusu bu ya, artık kendime zaman ayırmalıydım. Onlara göre bu yaşa gelmiş bir hekim kuşkusuz kendine ve ailesine  zaman  ayıracak  bir  maddi  ortamı  hazırlamıştı  nasıl  olsa.  Ve Devlet kendisine bunca hizmet etmiş bir hekimine bunun için gerekli emekli maaşını da veriyordu, öyleyse geriye sorun kalmamalıydı.
 
Ertesi gün gittim, yıllık iznimi alarak kendi isteğim ile emeklilik başvurumu yaptım. Bu arada yasa çıktı, Cumhurbaşkanı veto etti, döndü yasalaştı. Her meslekten bir sürü insan emekli edildi. Poliklinik yaparken, ameliyattan  çıkmış  hekim  arkadaşlarımıza  emeklilik  için  başvuruları istendi apar topar, aceleyle; yakışıksız bir şekilde. Öyle ya; kendilerine zaman ayırmaları için acele etmeliydiler.  Bu arada bildik gelişmelerden sonra  Anayasa  Mahkemesi  yürütmeyi  durdurma  kararı  aldı.  Bir  gün Emekli  Sandığı’ndan  bir  yazı  geldi,  istersem  göreve  dönebileceğim yazıyordu. Dosyam altmış bir yaş grubu içinde değerlendirilmiş olmalıydı. Dönmedim yeniden başvurdum. Aradan iki ay geçti hala bana ve aileme gerekli zamanı ayırmamı sağlayacak emekli maaşımın bağlanmasını, işlemlerimin tamamlanmasını bekliyorum.
 
Şimdi havada ilk yazın kokuları var, etrafta ilk yazın renk cümbüşü. Benim hayatımdan beyazı aldılar. Hastanenin, ameliyathanenin o bildik üstüme sinen kokusunu... Oysa 1965 yılından beri onlarla etle tırnak gibi olmuştuk. Bir beyaz gömleğin peşinde yıllardır ülkenin bir ucundan diğerine savrulmuş, neredeyse çocuklarım her okulu bir başka yerde bitirmişti. Ama biz beyaz gömleğe ihanet etmemiştik, o da bize... Doğrusu eşimizi ve çocuklarımızı ihmalde etmiştik. Bitmek bilmez nöbet geceleri, bitmek bilmez ameliyatlar.. Hayat yanı başımızdan, ellerimizin arasından akıp geçmişti. Onlar günler boyu bizi görememişti, kızamıklarını yalnız çıkarmışlar,  çarpım tablosunu  yalnız  ezberlemişler,  ilk  aşklarını  yalnız
yaşamışlardı. Onlara bir tek şey öğretebildik sanırım, doğru ya da yanlış. Bizi izlemelerini...
Şimdi  biraz  kırgın  ama  yorgun  değil,  gecenin  bir  saati  uykum bölünüyor. Kalkıp oturuyorum sessizliğin sesinde, öylece...Düşünüyorum, iyi ki hekim olmuşum. Öylesine bir meslek ki, insanı ancak bu kadar çoğaltabilir. Oysa yalnızım “Bir kişi bile değilim yalnızlıktan” ve geceler sessizliği büyütüyor...
 
Akın YAZICI
 
*Eski bir emeklilik anısı.
 
Toplam blog
: 190
: 391
Kayıt tarihi
: 07.05.14
 
 

1965 Ankara Üniversitesi Tıp fakültesinden asker hekim olarak mezun oldum. Gülhane Askeri Tıp Aka..