Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Mart '07

 
Kategori
Dünya Kadınlar Günü
 

8 Mart Dünya Kadınlar Günü

8 Mart Dünya Kadınlar Günü
 


“Kötüleşirse bize haber ver” dedi annem. Ve henüz birkaç aylık bebek kardeşimi beş yaşındaki bana emanet edip tekrar ekin biçmeye gitti. Kardeşim hastaydı. Güneyin kavurucu sıcağı altında, tarlada küçücük bir ağacın sürekli yer değiştiren gölgesine yatırılmıştı. Ateşli bir hastalıkla boğuşuyordu. Şimdi hangi hastalık olduğunu bilmiyorum, kardeşim nasıl kötüleşecekti onu da bilmiyordum. Annem tarlada babamla birlikte çalışıyor, arada bir de gelip bebeği kontrol edip emziriyordu. Gün batmaya yüz tutunca bu kez onu sırtına alıp bir saatlik yolu yaya yürüyor, evde ablama teslim eder etmez hiç soluklanmadan akşam yemeği hazırlıklarına girişiyordu. Arada otlanmaktan dönen hayvanları içeri alıyor, etrafı süpürüp günlük temizlik işlerini hallediyordu. Kıt yemeğimizi önce bize bölüştürüp en azını kendine ayırıyordu. İçimizde en çok çalışan en fazla kalori harcayan oydu ama buna rağmen yemekten en az payı alıyordu. Çünkü kadındı o. O kadar işin arasında kardeşimi iyileştirmeyi de başardı.

Köyde su yoktu. Suyun yaklaşık iki kilometre uzaklıktaki kuyudan elle çekilip gaz tenekelerine doldurularak sırtla ya da eşek sırtında taşınması gerekirdi. “Karda ayaklarımız kaymasın diye lastik ayakkabılarımızı çıkarır çıplak ayakla yürürdük su getirirken” diyor annem. Bu işi de kadınlar yapmak zorundaydı. Ne kadar zor, bıktırıcı, rutin ve pis iş varsa hepsi kadınların üzerindeydi. Anadolu’nun birçok bölgesinde hâlâ da öyledir bugün. Belki birçok köye elektrik, su ve yol gelmiş, evlere çamaşır, bulaşık makinesi alınmıştır ama gündelik iş yükünün büyük bir kısmı yine kadının üzerindedir. Erkeğin yaptığı işin aynısını yapıp üstüne bir de çocuk doğurma ve büyütme, yemek, çamaşır, temizlik, dikiş gibi işleri üstlenir kadınlar. Çamaşır - bulaşık makinesi, mutfak robotu, elektrikli süpürge vs hakgetire. Kadının kolları bunların hepsi demekti.

Bu yaşam tarzı kafasında öyle yer etmiştir ki halen annem için hayat sadece çalışma ve görevden ibarettir. Şimdi işi olmadığı halde sabah erkenden uyanıp kendi kendine iş yaratır. Eğlence, gezi, tatil gibi etkinlikler dünyanın hiçbir zaman gidemeyeceği yerleri kadar uzak kavramlardır onu için.

Köyden kente göçle kadının üzerindeki iş yükü biraz hafifledi ama bu kez kendi tarlasında değil fabrikada, konut işçiliğinde, tekstil atölyelerinde çalışmaya başladı kadın. Harman yerinin yakıcı güneşinden, havasız atölyelerin bitmek bilmez mesai saatlerine transfer oldu emekçi kadın şimdi. Sentetik kumaş tozlarının havada uçuştuğu ciğer çürüten fabrikalara, atölyelere... Oradan eve geldiği zaman da yine kadınlık görevleri bekler onu; çocuk, yemek, temizlik, çamaşır vs vs. Zaten Birleşmiş Milletler tarafından yapılan bir araştırmaya göre; dünyadaki işlerin yüzde 66’sı kadınlar tarafından görülüyor. Ancak, dünyadaki toplam gelirin yüzde 10’una, dünyadaki mal varlığının ise yüzde 1’ine sahip. Yani dünyadaki işlerin yüzde 34’ü erkekler tarafından görülüyor ama erkekler dünyadaki toplam gelirin yüzde 90’ını ve toplam mal varlığının yüzde 99’unu alıyor. Mesela Türkiye’de bundan birkaç yıl önce yapılan bir araştırmaya göre, şehirlerde evli kadınların yüzde 18’i, köylerde de yüzde 76’sı eşleri tarafından dövülüyor. Kadınların yüzde 57,7’si evliliklerinin ilk gününde şiddetle karşılaşıyor. Aile içi suçların yüzde 90’ını kadına karşı işlenen suçlar oluşturuyor.

Ezilen sınıfa ait bir kadın aynı sınıftaki erkekten bir kat daha fazla eziliyor. İş ve siyaset dünyasında yönetici pozisyonlarda daha az yer bulabiliyor. Eğitim olanaklarından daha az yararlanabiliyor. Seks kölesi olarak satılıyor. Töre cinayetine hedef oluyor. İstemediği kişiyle evlendiriliyor. Üstüne kuma getiriliyor. Berdel olarak bir başka kadınla değiş tokuş ediliyor. Başlık parasıyla satılıyor. Ya çarşafa, tesettüre girmeye ya da başörtüsünü çıkarmaya zorlanıyor. Kadın bedeni hâlâ dünyada en esaslı savaş alanı. Teşhir, tahrik ve ticaret malzemesi, utanç nesnesi. Özellikle de Müslüman ve geleneksel toplumlarda kadının varlığı, giyiminden sokakta yürümesine kadar başlı başına bir sorun.

Özel günler hep tartışılır. “Kadınlar için senede bir gün olur mu?” “Annelerimizi yılda bir gün mü hatırlayacağız yani?” gibi savlarla bu günlere karşı çıkanlar vardır. Ben şahsen bu günlerin fetiş haline getirilmemesi ve anlamından saptırılmaması koşuluyla bir şeyleri hatırlama, rutinin dışına çıkma ve bazı sorunlar üzerinde daha çok konuşabilme açısından yararlı olduğu görüşündeyim. Hele de 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü gibi tarihsel bir önemi ve anlamı olan bir güne hiç karşı değilim. Bu gün farklı bir gündür, öteki özel günlerden daha sahicidir. Birleşmiş Milletler 8 Mart’ın Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanmasını 1977 yılında kabul etti. Ancak bu gün ondan çok daha önceleri özel bir anlama kavuşmuştu. ABD’nin New York kentindeki tekstil fabrikalarındaki kadın işçiler 19. yüzyılın ortalarından beri daha insanca çalışma koşulları, daha iyi ücret ve daha az mesai saati için mücadele ediyorlardı. 8 Mart 1908’de greve gittikleri fabrika işveren tarafından üzerlerine kilitlenip polis tarafından kuşatılır. Bu sırada içeride yangın çıkar ve kilitli kapılar ve barikatlar ardında kalan 129 kadın yanarak ölür. Bu acı olaydan iki yıl sonra düzenlenen Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı’nda Alman sosyalisti Clara Zetkin tarafından bu günün “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” olarak belirlenmesi önerilir ve öneri kabul edilir. Bugün hemen tüm dünyada uygulanan 8 saatlik işgünü de New York’lu kadın işçilerin mücadelesi sayesinde kabul edilmiştir.

Evet, biz erkekler kadınları, hele de çalışan, ezilen kadınları yılın üç yüz altmış beş gününde de unutmayalım ama onların sorunlarını yılın bir günü de özellikle konuşup tartışalım. Tartışalım ki, kadınlarımız bu dünyada annem ve milyonlarca benzeri gibi değil de daha insanca yaşayabilsin. En azından biz erkeklerin yaşam standartlarına yaklaşabilsinler.

Annem dün aniden fenalaştı. Belki de o zamanında cebelleştiği toprakların, biçtiği ekinlerin, diktiği yamaların, yetiştirdiği çiçeklerin, su verdiği hayvanların yüzü suyu hürmetine bugün kendine geldi çok şükür. Benim bu sabah yazmak istediğim 8 Mart yazısı da bu yüzden gecikti. Aklımda hep o olduğu için de onunla başlayıp onunla bitirdim.

Tüm kadınların ve sanırım tümü de evlerinde ya da bir işyerinde çalışan kadın blogcuların (ve sevgili editörlerimizin) 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutlarım. Hepinize gönlümden birer sanal karanfil...

http://www.iranian.com/Arts/2004/March/Women/Images/1.jpg

 
Toplam blog
: 431
: 3853
Kayıt tarihi
: 30.06.06
 
 

Anahtar kelimeler: Antep, İstanbul, Haziran, İkizler, Beşiktaş, MÜ İletişim Fakültesi, Gazetecilik. ..