- Kategori
- Kültür Turizmi
93 Yıl Önce, Gizli Gizli Dokunan Türk Bayrağı, Bu Gün Müzede
Sinoplu Diyojen, eskiden, elinde fener, “adam” arardı. Önünü kapayan veya manzarasını bozanlara da “ “Çekilin bre; gölge etmeyin, başka ihsan istemem” diye diye fenerini sallayarak gezinirdi. Ki o devirlerde adamlar da karaborsaymış meğer. Güpegündüz, fenerin aydınlattığı ışıkla adam da aranıyormuş.
Bizim de altımızda araba, elimizde makine, Ayvalıktan sonra yayla aramağa başladık. Sıcaklardan biraz kurtulalım dedikti. Kozak yaylası dediler. Bir müddet daha ileriye gittik. Bergama eteklerinde Demircidere’ye geldik ki, 60 yıllık çınarı görünce mola verdik. Git git yaylalara ulaşacağımız yok bizim. Kaz Dağları uzağımızda. İşte dedik. Bu ağacın gölgesi de bizim sayfiyeliğimiz olsun deyip, daldık içeri.
İŞTE O TÜRK BAYRAĞI
Meğerse Bergama’nın Demircidere ile Rasime Şeyhoğlu Anı Evinin olduğu yere gelmişiz. Binanın içeri bir serin ki. Yaylayı, malyayı unuttuk bre.
Demircidere yöresinde gelenek ve görenekleri ile yaşam tarzını anlatan tarihi eserlerin sergilendiği Demircidere Etnografya Müzesindeyiz. Ayvalıktan itibaren burası yakın Yayla ararken, kendimizi müzede bulduk.
MÜZENİN GENEL GÖRÜNÜŞÜ
Sorduk soruşturduk. Buranın müdürü bir emekli kaymakammış. Müze müdürlüğüne yapmış kendi tayinini. O semtte oturuyor. Kapısı kalabalıklaşınca, geliyor ve içeride izahat veriyor.
Emekli kaymakam İbrahim Özden’in, espritüel bir kişiliği var. Turizmi biliyor. Demircidere’nin135bin nüfusu varmış. Mahalli kıyafetleri, civar köylerden temin etmiş. Turistler bu giysilere bayılıyormuş. Bu köy, aynı zamanda, kapılarını yerli ve yabancı turiste açarak, onları misafir ediyormuş.
Bergama'nın Helenistik dönemden günümüze uzanan birçok tarihi güzelliği bünyesinde bulundurduğunu ifade eden Özden, müze ve anı evinin turizme önemli katkı sağladığını “ kaydetti.
Beşikteki yapma bebeği kucağına alarak poz vermesini kendisinden rica ettiğimizde, müze müdürü eski kaymakam İbrahim Özden: “ Bu saatten sonra kucağıma çocuk alamam. O, eskilerde kaldı” deyiverdi.
Duvarda asılı, al rengi solmuş bayrağın hikayesini sordum. Kenarları püsküllü atlas üzerine kırmızısı soluk bayrak için şöyle dedi müze müdürü: “ Bu mahallin kadınları, Yunan işgaline karşı gizli gizli bu bayrağı evlerinde dokumuşlar. Yıl 1923. Bu bayrak dokunalı tam 93 yıl oluyor. Ve tavan arasında bir yere saklamışlar. Ne zaman ki süvarilerimiz, İzmir’den itibaren kurtuluşa doğru at koşturunca, bu bayrağı dam başına çıkarak hep birlikte askerimize karşı sallamışlar sevinç çığlıkları ile.
Egenin taşı toprağı kahramanlık destanları ile dolu. İnsan gurur duyuyor. Varolmanın haysiyetine varıyor, onun kutsallığı ile dopdolu oluyor.
Ne mutlu Türk'üm diyene
MÜZE MÜDÜRÜ İBRAHİM ÖZDEN -SOLDAKİ- DUVARA DAYALI DÖĞEN HAKKINDA BİLGİ VERİYOR.
KAPI GİRİŞİNDE MEVLANA CELALETTİN-İ RUMİ VE HACI BEKTAŞ-I VELİNİN BÜSTLERİ BULUNAN TARİHİ ŞAHSİ-ETLER, MÜZE GİRİŞİNDE SERGİLENİYOR. ORTADA İSE MÜZE MÜDÜRÜ İBRAHİM ÖZDEN.
BU İÇLERİ OYUK TAHTALARA EKMEK HAMURU KONUP, FIRINA SÜRÜLÜRDÜ. BU USUL HALA DAHA GEÇERLİ HER YERDE.
55 YILLIK ÇINAR AĞACIYLE HERKES NEFES ALIYOR. ÇINARI GÖÜNCE, YAYLAYA ÇIKMAKTAN VAZGEÇTİK.
MÜZE MÜDÜRÜNÜN KUCAĞINA ÇOCUĞU VERİP, RESİM ÇEKEMEDİK.