Aktivistler; Doğu Ekspresi 2 Çekilsin mi İstiyorlar?

Aktivist gelir.

Trene bine, bine…

Doğu Ekspresi diye bir film olur.

Aktivist gelir.

Gezine, gezine…

Gezi olayları olur.

Aktivist gelir.

Çantalarla…

Kara Çarşamba olur.

Aktivst gelir.

Planlarla otel odalarına…

15 Temmuz olur.

Baktım anlamına “eylemci” üstelik gerçek yazılımı da “activist” .

A dan sonra gelen “c” cümle içinde olmasına rağmen “k” okutuluyor.

K olarak okutuluyor ki A önüne gelince şirin ve manalı olsun diye…

Kültürü, sosyal yaşantısı, coğrafyası, kokladığı havası, yediği içtiği farklı velhasıl defi haceti dahi farklı bu “activist” koşa, koşa bizim memlekete gelir.

Toplumsal değişme ya da politik değişiklik meydana getirmek için kasıtlı bir biçimde eylem yapar.

Bizi değiştirmeye çalışır.

İyi de niye?

Biz kültürsüz müyüz?

Aklımız yok mu?

Mürekkep yalamadık mı?

Sosyologlarımız yok mu?

Partilerimiz yok mu?

Başka bir söylemle yaşam alanımızda bizi idare edecekleri seçme dirayeti göstermekten uzak mıyız?

Diyelim ki bu sorulara cevap “evet” olsun.

Yukarıda saydığım her şeyi farklı olan “activist”’in defi hacetinde bizim bilmediğimiz bir sihir mi var?

Evet, diyenlere bir önerim var.

Bu şeylerini bari tahlil ettirin.

Zira diğer özelliklerinde bela var da ondan.

Önceleri yerli ve yabancı misyonerleri ile şimdi de adı değişik, görevi aynı olan “activist”leriyle açtıkları belaları ve yaptıkları kötülükleri onarmak zahmetli oluyor.

Çekilir dediğiniz 2. Doğu Ekspresi filmden korktuğunuz kadar keşke şu Batı Ekspreslerinin zulüm, kan, gözyaşı ve kin yüklü olarak böğrümüzde açtığı yaraları bir göre bilseydiniz.