Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Şubat '11

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Antalya'da kar görmek..

Antalya'da kar görmek..
 

Antalya, Saklıkent Kayak Merkezi


Beni tanıyan herkes bilir ki, İstanbul’lu değilim ama 10 yıl bu şehirde yaşamış olmaktan sebeple kendimi İstanbul’lu sayarım. İstanbul’a olan aşkım hiç bitmedi ama bunun karşılıksız bir sevda olduğunu anladığımda terk ettim bu şehri... 4 Yıl oldu Antalya’ya göçeli. :) Yeni başlangıçlar zordur ama Antalya keşfine doyamadığımız bir şehir olduğundan çok zorlamadı bizi. İstanbul ne kadar zor ise, Antalya o kadar kolay bir şehir. Aslında iki şehir birbirinden o kadar farklı ki, kıyaslamadan, ayırmadan seviyorum ikisinide. 

Haftasonu gene bir Antalya keşfine çıktık. İlk durağımız Çakırlar, yıllardır kahvaltı için tercih ettiğimiz, tanıdık bir yer. Çam ağaçlarının altında, bol oksijen deposu Antalya’ya yaklaşık 30 km mesafede bir köy. Kahvaltıyı küçük köşklerde yapıyorsunuz. Bu köşkler ahsap, yerden 1-1, 5 metre yüksekte, etrafı tente ile çevrili, yer minderlerinde bağdaş kurup oturduğunuz 5-6 ya da 10-15 kişilik mekanlar. Bu nedenle ne kadar kalabalıkta olsa restoranlardaki gibi rahatsızlık duymuyorsunuz. Oldukça izole bir ortam. Kahvaltıda ev yapımı reçeller, işletmecilerin kendi bahçelerinden toplanmış salata domatesler var. Ama en önemlisi tereyağlı, kaşarlı bazlaması.. İnsanın ömründe bir kere tadına bakması gereken lezzetlerden. Aylardan Şubat ama bir sonbahar havası vardı. Çiseleyen yağmura rağmen üşümedik. Kızımda özgürce koşturdu ve tertemiz hava ile doldurdu çiğerlerini. 

İkinci durağımız ise Saklıkent. Antalya’da yaşayınca kar görmeye hasret kalıyoruz. Havalar iyice ısınmadan, kızımızda karla tanışsın, eğlensin istedik. Saklıkent, Antalya’ya yaklaşık 50 km mesafede. Yolunun çok virajlı olması bir yana asfalt delik deşik olmuş, zor bir yolculuk oldu. Güzergahta hiç bir tabela yoktu. Kaç km sürecek, ne kadar kaldı, doğru yolda mıyız bilemedik. Adı boşuna Saklıkent değil geyikleri çevirdik hatta. Yol boyunca ne zaman kar görürüz diye ilerledik ama 5 km kalıncaya kadar karın zerresini bile görmedik. Epey umutsuz gittik, hatta aman temiz hava alır döneriz diye kendimizi kandırmaya bile başlamıştık. 

Saklıkent Kayak Merkezi’ne ulaştığımızda ise, bizi bembeyaz muhteşem bir görüntü bekliyordu. Bir de kar yağmaya başladı ki, çok güzeldi. Kızımın karla tanışması zor bir süreç oldu. Kara basmak istemediği için kucağımdan inmedi, yeni deneyim onu biraz ürküttü. Etrafta oynayan çocukları görünce kızımda neyse ki yere inmeye karar verdi. Neyle karşılaşacağımızı bilmediğimizden oldukça hazırlıklıydık. Soğuk, kar, tipi çokta rahatsız etmedi. Ama ciddi bir tesis yetersizliği vardı. Eğer kış sporlarından biri ile ilgilenilmiyorsa sıkılmak çok mümkün. Restaurant, cafe kesinlikle yetersizdi. Aslında bu yetersizliğe kızamadım, yolu olmayan bir yere kim niye yatırım yapsın ki diye düşündüm. 

Yol kötü, tesis yok falan ama her şey bir yana Antalya’nın iklimine tekrar hayran kalarak döndüm. Bu şehirde sabah bahar havasında kahvaltı yapıp, öğleden sonra kar topu oynamak, kayak yapmak mümkün. 

Her şehrin ayrı bir güzelliği var ama benim ne İstanbul’a, ne de Antalya’ya olan hayranlığım sanırım hiç bitmeyecek... 

 
Toplam blog
: 17
: 887
Kayıt tarihi
: 03.08.10
 
 

Düşüncelerin, yaşananların uçup gitmesine izin vermemek için yazmak istiyorum. Yazdıklarımı paylaşma..