Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Temmuz '19

 
Kategori
Tarih
 

Eşit Vatandaşlık mı? Lozan mı

10 Ocak 2017 tarihinde yapılan genel kurul çalışmalarında CHP milletvekilleri bir Meclis araştırılması açılması hususunda önerge vermişlerdir.

Bu önergede azınlıklara dair sorunlardan söz edilmiştir. Önerge şu şekildedir:

Türkiye’de Müslüman olmayan azınlıklara ait okullarda son yıllarda büyük sorunlar yaşanmaktadır. Azınlıkların eğitim hakları Lozan Anlaşması’nda güvence altına alınmasına karşın son yıllarda başta bu okulların ticarethaneye dönüştürülmek istenmesi olmak üzere birçok sorunlar yaşanmaktadır. Azınlık okullarının yaşadığı sorunların araştırılması konusunda Meclis araştırması açılmasını arz ederiz. Saygılarımızla.

Bu önergeye imza atan milletvekilleri ise şunlardır:

Selina Doğan (İstanbul),Özgür Özel (Manisa), Aytun Çıray (İzmir), Sibel Özdemir  (İstanbul), Serdal Kuyucuoğlu (Mersin), Hüseyin Çamak (Mersin), Şenal Sarıhan (Ankara), Cemal Okan Yüksel (Eskişehir), Erkan Aydın (Bursa),Şerafettin Turpcu (Zonguldak), Gülay Yedekci (İstanbul), Kemal Zeybek (Samsun), Didem Engin (İstanbul), Mustafa Tuncer (Amasya), Veli Ağbaba (Malatya), Türabi Kayan (Kırklareli), Hüseyin Yıldız (Aydın), Serkan Topal (Hatay), Mahmut Tanal (İstanbul), Murat Bakan (İzmir), Melike Basmacı (Denizli),  Uğur Bayraktutan (Artvin),

Gerekçe ise şu şekilde düzenlenmiştir:

Türkiye’nin kuruluş senedi olarak kabul edilen Lozan Anlaşması azınlık olarak kabul edilen milletlerin hukuki ve sosyal durumlarına ilişkin düzenlemeler içermektedir.

Lozan Anlaşması’nda azınlıkların eğitim hakkına ilişkin de düzenleme yapılmıştır. Söz konusu anlaşmanın 40 ve 41’inci maddelerinde azınlıkların kendi okullarını kurabileceği, bunun için de devletin her türlü kolaylığı sağlayacağı hükümleri yer almaktadır. Bu bakımdan, azınlık okulları diğerlerinden farklı bir idare şekline kavuşmuştur.

Türkiye’de okullar “devlet okulları” ve “özel okullar” şeklinde iki ayrı statüye sahiptir. Azınlık okulları, devlet okulu olmadıkları için özel okul statüsünde değerlendirilmektedir. Ancak, bugüne dek tarihsel ve hayri durumları göz önünde bulundurularak Müslüman olmayan azınlıklara ait okulların hiçbirisi iktisadi işletme olarak değerlendirilmemiştir. 1936’da yürürlüğe giren Vakıflar Yasası’yla birlikte bu okullar gelir ve kurumlar vergisinden muaf tutulmuşlardır. Buna karşın azınlık okullarına özel bir statü de getirilmediği için son yıllarda büyük sorunlar yaşanmıştır.

Bugüne kadar okullarda öğrenci velilerinden kayıt ücreti alınmadığından oluşan bütçe açıkları yapılan bağışlarla kapatılmaya çalışılmıştır ancak bu açıklar bununla da kapanmamıştır. Cemaat temsilcilerinin konuyu gündeme getirmesiyle birlikte, Hükûmet 2014-2015 eğitim döneminden itibaren tüm özel okullara belirli kriterler çerçevesinde yapılan devlet yardımından azınlık okullarının da faydalanması sağlamıştır.

Okulların bütçe açığının kapatılmasına büyük katkı sağlayan bu uygulama kısa süre soma büyük sorunlar doğurmuştur. Azınlık okulları bu yardımdan dolayı özel okul statüsünde değerlendirilmiş ve Maliye Bakanlığı inceleme başlatmıştır.

Müfettişler, yaptıkları incelemede bazı velilerin yaptığı bağışları okul ücreti olarak değerlendirmiş ve okulların iktisadi işletme olması gerektiğine dair raporlar yazmıştır.

Kâr amacı gütmeyen ve kültürel bir devamlılığın en önemli araçlarından biri olan azınlık okullarının parası olan öğrencileri kaydedip parası olmayanları kaydetmeme gibi bir durumları olamaz. Azınlık okullarının iktisadi işletme olarak kabul edilmesiyle birçok azınlık mensubunun çocuklarını bu okullara gönderemeyeceği gibi, birçok okul kapanma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır.

Azınlık okulları sadece kendi cemaatlerine mensup öğrencileri kabul edebilmekteler. Öğrencilerin cemaat mensubu olduklarına ilişkin kriterlerin henüz tam olarak belirlenmemiş olması sıkıntıların yaşanmasına neden olmaktadır.

Azınlık okullarında akademik kadro ve ders materyali temininde de ciddi sıkıntılar yaşanmaktadır. Azınlık okullarında öğretmenlik yapabilmek için ihtiyaca cevap verebilecek ilgili bir fakültenin olmaması konuyla ilgili sıkıntıların yaşanmasına neden olmaktadır.

Söz konusu okullarda Türkçe grubu derslerinin Türk öğretmenler tarafından verilmesi zorunluluğu bulunmaktadır. Bu uygulama, azınlık mensubu öğretmenler tarafından tepkiyle karşılanmakta ve devletin kendilerine güvenmediği algısı oluşturmakta, aynı şekilde öğretmenler arasında da eşitsizlik doğurmaktadır.

Yaşanan iç savaştan dolayı milyonlarca Suriyeli son yıllarda Türkiye'ye göç etmek zorunda kalmıştır. Bunlar içinde Suriye vatandaşı Ermeni öğrenciler de bulunmaktadır. Bu öğrenciler Ermeni okullarına alınmakta.

Türkiye'de binlerce Süryani yaşamasına karşın 2012 tarihine kadar Süryani Okulu açılamamaktaydı. Süryani okulunun açılmasına engel olan Millî Eğitim Bakanlığının genelgesinin iptal edilmesinin ardından, ilk olarak 2013 yılında Süryani anaokulu açılabilmiştir. Şimdi ilkokul açma hazırlığı içinde olan Süryani vakıfları büyük maddi zorluk yaşamaktalar. Lozan Anlaşması'nın azınlık okullarına yönelik müspet yükümlülükleri maddi desteği de kapsamaktadır ancak Süryaniler bu desteği alamamaktadırlar.

Elbette ki yukarıda da vurgulandığı gibi Türkiye’deki azınlıkların Lozan ile hangi hakları elde etmişlerse bu hakların yürürlüğe girmesi gerekmektedir.

Buraya kadar hiçbir mutabık kalınmayan nokta bulunmamaktadır. Ancak azınlıkların işlerine geldiğinde Lozan’ı işaret etmeleri, işlerine geldiğinde eşit vatandaş olduklarından dem vurmaları mantığa aykırı bir durumdur. Hem Lozan’daki azınlıklar statüsünden faydalanacaksın. Hem de eşit vatandaş olacaksın, bu durum mantığa aykırı bir durumdur. Bunlardan birisini seçmek gerekmektedir.

Türkiye’de yaşayan azınlıklar bir karar vermeli ve ya azınlık olarak kalmalı, ya da eşit vatandaş olarak Lozan’da bize şu haklar verilmişti serzenişlerinden vazgeçmelidirler.

Bunu yaptıktan sonra elbette ki kendi okullarını hangi şartlarda açabilecekleri ve bu okulların mevzuatının ne olacağı tartışılabilir. Elbette ki Türk halkı bu engin hoşgörüyü gösteren kardeşlerine gerekli kolaylığın sağlanması için onlarla birlikte çalışacaklardır.

Atasözünde de geçtiği gibi bir koltuğu iki karpuz çok gelir.

 
Toplam blog
: 8
: 65
Kayıt tarihi
: 23.01.14
 
 

Yılmaz Koç 16 Ekim 1962 tarihinde Kütahya'nın Emet ilçesinde doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini K..