Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Ocak '13

 
Kategori
Deneme
 

Ne mutlu Türk'üm diyene

Ne mutlu Türk'üm diyene
 

                            Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak
                            Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
                            O benim milletimin yıldızıdır parlayacak!
                            O benimdir, o benim milletimindir ancak!
   

(Akif İstiklal Marşını kitabı Safahata almamasının sebebini şöyle açıklar: İstiklal Marşı o günler ne samimi, ne heyecanlı günlerdi. O şiir bir daha yazılamaz. Onu kimseye yazamaz. Onu ben de yazamam. Onu yazmak için o günleri görmek, o günleri yaşamak lazım. O şiir artık benim değildir. O, milletin malıdır. Benim millete karşı en kıymetli hediyem budur.”)

Türkiye akarsularının yaklaşık üçte biri Karadeniz'e dökülmektedir. Bunların başlıcaları şunlardır:  Çoruh, Kızılırmak, Yeşilırmak, Fırtına Deresi, ikiz Dere, Sakarya…İrili ufaklı iki yüzden fazla ırmak veya dere  farklı coğrafi yerlerden doğmuş, değişik iklimlerden geçmiş, benzersiz özellikleriyle Karadeniz’e yol almışlardır. Karadeniz olmuşlardır. Karadeniz’in bembeyaz kaderine ortak olmuşlardır. Kara köpüğünde bereket,  sarp yamaçlarında yağmur, uzak ülkelere köprü olmuşlardır. Yuvasından kopup gelen her damla su zerreciği  ; Karadeniz’de  aşığa tulum, şimşir kaval, kemençe olmuş her tınıda Ana-Dolu diye ağlamıştır. Karadeniz sinesine acıyı saklayan bir ana gibi tüm ırmaklardan almış, biriktirmiş, dalgalandırmış ve YURT olmuştur, tıpkı diğer denizler, göller, Fıratlar ve Dicleler gibi.

Yurt olmak, Yurt bulmak, Yurt aramak, Yurt için savaşmak ve Yurdunu korumak her ulusun kaderinde olsa da galiba en fazla Orta Asya bozkırından kopup dünyanın dört bir tarafına yayılan ve fakat en çok Anadolu’ya aşı olan bizlerin lügatının demirbaşı olsa gerek. Öyle delice aşılanmışız ki bu topraklara; Aşık Veysel olmuşuz sevdalanmışız Kara Toprağa, Yunus olmuş yürümüşüz yane yane yaradana, Karacaoğlanda çeşme başında zülfüne değmişiz mesela, şehitler vermiş, şehirler almış; Selçuklu, Osmanlı ve en nihayette Cumhuriyet Türkiye’si olmuşuz- şükür kadere…Tıpkı yalçın dağlardan kopup gelen binlere derenin akması gibi Karadeniz’e, bizde akmışız Türkiye’ye…

Türkiye; uğrunda ölenlerle  "Cennetü'l-Mualla". Türkiye; Yedi düvelin göz koyduğu, bereketli küçük Asya. Türkiye; benzemez yetmiş Üç milletin Deniz olduğu büyülü coğrafya. Türkiye; zeybek, sirtaki, zeytin, buğday, Arap aşı, ya da en içlisinden bir uzun hava. Türkiye yurdum! Atalarımın attığı her adımda Doksan Üç harbinden sonra- tıpkı sizler gibi vatanım mesela. Ne mutlu bana…Ne mutlu Anadolu yurt yapanlara.

Ne mutlu ki su gibi bir milletiz! Delice akan nehirler gibi Anadolu denizine aktığımız için değil… Ya da saf berrak olduğumuzda su götürür bir düşünce. Su gibiyiz çünkü neredeysek, nerde ekmek yiyorsak, başımıza nerenin yağmuru değiyorsa orası oluyoruz. Suyun bardağın şeklini alması gibi biz de yaşadığımız yer oluyoruz, yaşadığımız yeri Türk yapıyoruz. Geldiğimiz yerden gocunmuyor, getirdiklerimizi saklamıyoruz. Yeni yurdumuza, komşularımıza uyuyor hem alıyor hem veriyoruz. Kocaman, bereketli, engin bir deniz oluyoruz dalgalı kimi zaman. Bu yüzden buralara Türkiye diyoruz. Nerden gelirsek gelelim, hangi iklimden olursak olalım Türkiye de yaşıyor, suyunu içiyor, ekmeğini yiyor, efkarını da halayını da çekiyor ve en önemlisi galiba seviyorsak TÜRK’üz diyoruz.

NE MUTLU diyoruz…

NE MUTLU TÜRKÜM diyoruz…

               

 
Toplam blog
: 8
: 161
Kayıt tarihi
: 11.09.12
 
 

32 yıldır yaşıyorum, 11 yıldır öğretmenim 2 yıldır BABAYIM konuşmayı, tiyatroyu, foto..