Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Kasım '17

 
Kategori
Psikoloji
 

Öğrencilerde Dikkat Eksikliği Sorunu

Öğrencilerde Dikkat Eksikliği Sorunu
 

DEHB Olan Çocukların Eğitiminde Doğru Yaklaşım

                Rehber öğretmenler olarak bize gelen ve beklide en çok zaman ayırdığımız konulardan biri, öğrencilerin sınıf içi davranış sorunlardır. Bu sorunların her öğrenci için farklı nedenleri olsada,  genellikle öğretmen için öğrencide gözlenen davranışlar aşırı hareketlilik yada dikkat eksikliği üzerinedir.“Söylediğim yönergeleri almıyor, beni dinlemiyor, dersi takip etmiyor, ders dışı yapmaması gereken ne varsa yapıyor, sürekli hareket halinde, yerinde oturmuyor,elleri ayakları kıpır kıpır, arkadaşlarına nedensiz yere zarar veriyor, dalgın, hayal dünyasında, unutkan, dağınık, çok konuşuyor...vs..vs”

            Öğretmenden gelen bu tür gözlemlerden sonra; önce öğrenciyle sonrasında aileyle yapılan görüşmelerde, genellikle benzer şikayetlerle evde de fazlaca bunalmış, bezgin bir ebeveyn tablosu çıkıyor karşımıza. Birkaç görüşme ve aileye sunulan çeşitli önerilerden sonra önce bir çocuk pedagoguna ardından da çocuk psikiyatrisine yönlendirmelerini yapıyoruz. Öğrenciye yönelik aileden, sınıf öğretmeninden  ve rehber öğretmenden istenen gözlem formlarını objektif değerlendirmelerle doldurarak  geri gönderiyoruz. Ardından yapılan incelemelerde davranış sorunları yoğun olan çocuklar genellikle tanılanarak geliyor. Bazen sadece dikkat sorunu, kimi zaman sadece hiperaktivite  yada her ikisi birlikte dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluk (DEHB) diye gönderilerek, ilaç serüveni başlıyor bundan sonraki süreçte… Az dozlarla başlayan ilaçlar kimi zaman değiştirilerek uygun ilaç bulunmaya çalışılıyor. DEHB hastalık olarak görüldüğü için ilaç ta tedavinin tıbbi sürecini oluşturuyor.  İlaç, bu süreçte tedavinin ilk basamağı… Fakat hastalık diye kabul edilip sadece ilaçla tedavi edilmesini beklemek çok yanıltıcı. İlacı verdik her şey normale dönsün diye bir beklenti hiçbir sorunu çözmediği gibi, bir takım önyargılara da neden oluyor. “İlaçın hiçbir şeye faydası yok, çocukta uyuşukluk yapıyor, ileride bağımlı olur,”..vb söylentileri beraberinde getiriyor.

            Bir diğer önemli nokta da;  DEHB  sürecinin iyi analiz edilmesi gerekir. DEHB tanı ölçütleri belirlenmiş nörobiyolojik tıbbi bir hastalıktır. Çocukta belirtilerin 7 yaş öncesi gözlenmesi ve en az altı aydır sürüyor olması ve yine en az iki ortamda gözleniyor olması gerekmektedir. Yani çocuğun sadece okulda yada sadece evde belirtileri göstermesi yeterli değildir.  Çocuğun davranışları DEHB belirtileri gibi gözlensede; beklide çocuk okulda yada evdeki durumuna yönelik tepkisel davranışlar geliştirmiş olabilir. Okuldaki sosyal çevre, ders ve ödev süreci bir çok öğrencide sıkıntılara neden olabilmektedir. Buna yönelik artan öğrenme isteksizliği nedeniyle aile içi yaşanan çatışmalarla gelişen davranım bozuklukları olabilir. Yada tam tersi, evdeki olumsuz durumlar nedeniyle çocuğun yaşadığı duygusal sorunlar okulda baş edilemez davranış sorunları geliştirmiş olabilir. Yanlış aile tutumları ve  sosyal çevrenin getirdiği negatif koşullar  çocuğa yönelik algıları olumsuz etkileyebilir.

            “Dikkatini verse başarılı olacak “ denilen çocuğun beklide yeteri kadar dikkatini çekmeyi başaramıyor ya da; doğru tepkilerle yönlendirilemeyen çocuğun, gelişimsel özelliklerine yeterli sabır gösteremediği için aşırı hareketli geliyor olabilir.

            Yaşıtlarından belirgin farklılıklar gösteriyor olması DEHB demek midir yoksa farklı nedenler olabilir mi? Yaşıtlarıyla kıyaslandığında aslında tölere edilebilecekken yanlış tutumlar neticesinde yoğunluğu artmış birtakım davranım sorunları mı var? Yoksa sınırları iyi çizilememiş ve fazlaca şımartılmış bir çocuk mu? Yada benmerkezci tavırlarını dizginleyememesi sonucunda çoğalmış sorunlar mı ? Bu nedenle çocuğun içinde bulunduğu koşulların çok iyi bilinmesi ve değerlendirilmesi gerekir.

            DEHB ölçütlerini incelediğimizde örneğin “yerinde duramaz, çoğu zaman elleri ayakları kıpır kıpırdır, yada oturduğu yerde kıpırdanıp durur, çoğu zaman yerli yersiz koşup tırmanır, çok konuşur”; “detayları gözden kaçırır, çoğu zaman dikkatini ayrıntılara veremez yada okul ödevlerinde dikkatsizce hatalar yapar, çoğu zaman yönergeleri takip etmez”..gibi yöneltilen pek çok sorulara  “çoğu zaman” sorun yaşandığı düşünülerek “evet” diye verilen yanıtlar toplanınca  tanılama yapılıyor.

            Eğer DEHB tanısı yapılmışsa, bu süreçte çocuğa asıl desteğin aile ve öğretmen yaklaşımı olduğu asla unutulmamalıdır. Hangi ilaç verilirse verilsin bu sorunu kökten çözemez. Özelliklede çocuğa karşı yanlış davranışların oluşturduğu travmanın etkilerini silmek oldukça zordur. Bu çocukların çok daha profesyonel desteğe ihtiyaçları vardır. Ailede yada okulda  çocuğa yönelik sert denetim tedbirleri, ikazlar ve sürekli “hayır” ifadeleri hiçbir fayda sağlamaz. Kabul edilebilir davranışların çizgisinin net biçimde belirlenmesiyle, anne baba ve öğretmenlerin birleşik destek programları ile çalışmaları iyileştirici rol oynar. Tanılandıktan sonrada çocuğa yönelik şartlar iyileştirilmese sonuç değişmeyecektir. DEHB olan çocukların benlik gelişimlerini sağlıklı tamamlanabilmesi ve iç denetim duygularını geliştirebilmeleri için davranışların kontrollü, tutarlı ve denetimli öğretilmesi ve uygun olarak modellenmesi gerekir. Bu asla çocuğun suçuymuş gibi davranılmamalıdır. “İstese dikkatini verir, bilerek böyle davranıyor, büyüyünce düzelir” gibi yaklaşımlarda çocuğun yaşadığı sorunlara duyarsız kalmaktır. Hastalığı kabul etmemek sorunu daha da güçleştirerek bilişsel, duygusal ve sosyal bozukluklara sebep olur.

            DEHB hem ailede, hem de sınıf ortamında öğretmen için baş edilmesi zor bir durumdur. Sürekli yönerge vererek kontrol etmek bir süre sonra yılgınlığa sebep olmaktadır. Öğrencinin yaşadığı zorluklarda empatiyle yardımcı olabilmek sabır gerektirir. Fakat çocuğu yargılamak, suçlu görmek, dışlamak, cezalandırmak ona sadece zarar verir.

           Ayrıca DEHB  aile içinde de pek çok soruna neden olarak anne babanın birbirini suçlamasına, terbiye ve disiplin sorunu olarak görerek çocuğa çok daha fazla yüklenilmesine sebep olmaktadır. Anne baba dayanışmasıyla sevgi sabır, samimiyet ve güven ortamı sağlanmazsa riskli davranışlar artar. Aile içi iletişim ve çocuğa yönelik iletişimin kalitesi, etkin dinleme çalışmaları süreci iyileştirir.

            Duygusal sorunlar pek çok davranışı olumsuz etkileyebildiği gibi; davranış sorunları da iyi analiz edilmezse çok yoğun duygusal sorunlarına yol açarak sosyal yaşamı tümüyle bozabilir. Ailenin ve öğretmenin “ne yapabilirim - nasıl yardımcı olabilirim” sorularıyla izleyecekleri yol en faydalı yoldur...             

 

  Nermin ELMAS

 
Toplam blog
: 55
: 866
Kayıt tarihi
: 19.10.17
 
 

Eskişehir doğumlu.. Anadolu Üniversitesi Eğitim Fakültesi mezunu.. M.E.B de Rehber Öğretmen.. Md...