Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Kasım '17

 
Kategori
Psikoloji
 

Babaya Özlem...

Babaya Özlem...
 

Yeni günün ilk dakikaları, gecenin serinliği ve huzuru içindeyim. Masanın üstünde tek bir nesne var; küllük. Küllüğün içinde hayattaki varoluş nedeninin sonuna yaklaşan tek dal sigara. İçime çekmiyorum. Ağzıma dolan dumanı geri üflüyorum. Gecenin karanlığına karışıp yok olup gidiyorlar. ‘’Bende geleyim sizinle’’ diyorum izin vermiyorlar. ‘’Bizim kaderimiz bu; seninki başka, bizimki başka.’’

Sigaranın dumanı belki de haklı! Sonra düşünüyorum… Belki de haksız! Sigara dumanı misali bizi önce içine çeken sonra var gücüyle dışarı üfleyen insanlarla dolu etrafımız. Bazısı ciğerlerine kadar çekiyor, bazısı ağız boşluğundan geri atıyor. ‘’Sen bu dışlanmışlığı bir kere yaşarken, ben ömrüm boyunca sayısız kez yaşayacağım’’ diyorum yarım ağızla gecenin koynunda kaybolan dumana.

Küllüğün içinden sigara bizi dinliyor. Yarısı çoktan küle dönüşmüş. ‘’Bende kül olayım seninle’’ diyorum izin vermiyor. ‘’Benim kaderim bu; seninki başka benimki başka.’’ ‘’Doğru’’ diyorum. Senin kaderin bir kere yanıp kül olmak.  Benim kaderim nice yangınlarda kavrulmak; kül olamadan kor olmak.

Biraz ileride pencere kenarında duran paketi işaret ediyor sigara: ‘’Bak görüyor musun? Paket içindeki sigaralar nasılda vakur bir şekilde duruyor. Onlar değerli, sona yaklaşana dek değerli olacaklar, el üstünde tutulacaklar. Sonrası vuslat. İnsanoğluyla kavuşma. Sonrası ateş,  sonrası son. Dumanın göğe, küllerin yere, kalanın çöpe. ’’  ‘’Ya ben’’ diyorum ağzım titrercesine… Ya ben! Ruhumu kaçıncı çöpten alıp bedenime koyuşum.

Yeni günün ilk saatleri, gecenin serinliği ve huzuru içindeyim. Masanın üstünde tek bir nesne var, küllük. Küllüğün içinde hayattaki varoluş amacı sona ermiş sönük bir izmarit. Odada tek bir canlı var. Hayattaki varoluş amacını sorgulayan bir insanoğlu.

Menteşeleri yağa hasret kapının gecenin huzurunu bozan gıcırtısı ve ‘’Oğlum yatmadın mı daha?’’ diye bir ses. Babam… Çınar ağacım…

Anlamsız bir hıçkırık, anlamsız bir ağlama, babama sarılış… Onun hep değerlisi olduğunu bilmek, seni hiç çöpe atmayacağını bilmek. Kokusunda çimen, kollarında güven, gözlerinde şefkat, sözlerinde tat.

‘’Seni seviyorum baba, beni sakın bırakma.’’ Alnımda huzur veren bir öpücük… ‘’Hadi yat artık.’’ Ardından, kaldığı yerden odada bir sessizlik.

Pencere kenarında duran sigara paketinden bir dal daha sigara çekip yakıyorum. Önce dumana, sonra sigaraya sesleniyorum… Cevap yok. Sonra bir daha… Cevap yok.

Yeni günün ilk ışıkları, şafağın serinliği ve huzuru içindeyim. Masanın üzerinde tek bir nesne var, küllük. Küllüğün içinde hayattaki varoluş amacı sona ermiş sönük sekiz izmarit.

Gözlerim kan…

Ve şafağın sessizliğini yırtarcasına bir ses…  Annem; ‘’hadi kalk oğlum, bugün babanın mezarını ziyaret günümüz.’’

Sonrası sessizlik… Sonrası hıçkırık… Sonrası...

Yarın Bayram.

...

Saygı ve Sevgi ile… 18 Haziran 2017-Denizli / Özkan SARI

 
Toplam blog
: 102
: 4394
Kayıt tarihi
: 05.09.15
 
 

Kalın Sağlıcakla... ..