Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Haziran '12

     
    Kategori
    Gündelik Yaşam
     

    Yıl 1453

    Yıl 1453, Hz. Muhammet Mustafa (s.a.v) “İstanbul mutlaka fethedilecektir, onu fetheden komutan ne güzel komutan, onu fetheden ordu ne güzel ordudur” hadisi şerifi ile şereflendirilen komutan Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethederek tarih sayfalarında Doğu Roma İmparatorluğu’nun 1058 yıllık tarihine son vermiştir.

    Bir çağın bitişi ve yeni bir çağın başlanmasına neden olan bu komutan fetih sonrası Ayasofya meydanına doğru ilerlerken askerlerde ona tekbir ve salavatlar ile eşlik ediyorlardı.

    Sultan Mehmet Ayasofya meydanına geldiği sırada on binlerce insanı bir araya toplanmış, korku ve endişe içerisinde kendisini bekler vaziyette buldu. Halkın arasında devlet adamları ile din adamlarının karşısına 21 yaşında genç bir delikanlının çıkması bu korkularının ve endişelerinin artması sonrası herkesin yerlere kapanarak ağlamalarına neden oldu.

    Ne güzel komutan diye nitelendirilmiş 21 yaşındaki delikanlı yüzlerce yıldır nice komutanların fethedemediği bir şehri fethetmiş, şehir halkı ayaklarına kapanarak ağlamaktaydılar. Peygamberi tarafından methedilen o komutan on binlere eli ile susmalarını işaret ettikten sonra Ayasofya meydanında sükunet ikrar etti,

    Fatih Sultan Mehmet halkın arasında bulunan Patrik’e hitaben “Ayağa kalk! Ben, Sultan Mehmet, sana ve arkadaşlarına ve bütün halka söylüyorum ki, bugünden itibaren artık ne hayatınız ve ne de hürriyetiniz hususunda, benim gazabımdan korkmayınız”, dedi.

    Sonrasında atından inerek halka öğrenmiş olduğu 5 yabancı dilden biri olan Rumca konuşarak hitap etmiş ve meydanda toplanan halkın gönüllerinde oluşmuş endişe ve korkuya su serpmiş, hiçbir dinin önünü kesmemiş, ibadethanelerine engel olmamış, din görevlilerini el üstünde tutmuştur.

    İstanbul’un fethinin üzerinden geçen 559 yıllık zaman dilimi insanların Avrupa da hayatları, dinleri ve hürriyetleri bir çağı bitiren fethin sonrasındaki kadar güvence altında olmamış ve olmayacağının kanıtı tozlu tarih sayfalarında yerini alacaktır.

    Yıl 2012, Avrupa kıtası üzerinde kurulan Avrupa birliği ülkeleri dünya üzerinde söz sahibi olmuş, insan hakları mahkemeleri kurulmuş ve her yıl bakılan davalarda sözde hak hukuk dağıtılmıştır

    Avrupa birliği dışında bulunan ülkeler hakkında açılan davalarda hak hukuk dağıtan birlik üyelerinden ve bu birliğin lokomotifi olarak değerlendirilen Almanya da yaşayan Müslüman sayısının azımsanamayacak seviyede olmasına rağmen, halen İslam dininin resmi olarak tanınmamış olması, yine Fransa’da yaşayan Müslüman nüfusunun yüksek seviyelerde olmasının öneminin olmadığını İslam dinini resmi olarak tanımamış olmalarından anlaşılmaktadır.

    Avrupa birliği kurucu üyelerinden olan Yunanistan’ın başkenti Atina da yapılmak istenen caminin bu güne kadar yapımının gerçekleştirilememesinin nedeni İslam dinine karşı olan bakış açılarını fazlasıyla ortaya bırakmakla, hak hukukun sadece kendi istekleri doğrultusunda olduğunu ıspatlamaktadır.

    Bu Avrupa birliği her fırsatta bizlere azınlıklar raporlarını ihmal etmeden sunsunlar, ancak bize azınlıklar raporunu sunan devletler aslında bir tek cami inşaasını yapamayan Yunanistan'ın ve yine İslam dinini resmen tanımayan Almanya ve Fransa'nın yapamadıklarını bizlerden istemeleri ne kadar vahim bir durumdur.

    Böylesine bir konu için verilecek örneklerden en güzeli, Şeyh Abdulkadir Geylani hazretlerinin dergahına gelen bir anne oğlunun hastalığından bahseder ve oğlu için şifasına sebep olmasını isteyerek hastalığı tüm detaylarına kadar anlatır. Geylani hazretleri anlatılanları dinledikten sonra çocuğun hastalığını birde vücudunda inceleme yaptıktan sonra nasıl bir tedavi uygulanması gerektiğine karar verir. Ancak bu tedaviyi kadına söylemeyerek kadın ile oğlunun gitmelerini, kırk gün sonra dergaha gelmelerini ister.

    Kırk gün sonrasında kadın ve oğlu birlikte dergaha geldiklerinde Geylani hazretleri kendilerine, kırk gün boyunca şeker yedirmemesini ve sonrasında hastalığının İnşallah şifa bulacağını söyler.

    Kadın söylenenleri dinledikten sonra, ya Geylani sen bizi kırk gün bunu söylemek için mi beklettin diye cevap verir. Geylani hazretleri kadına, okuduğum ve hocalarımdan öğrendiğim kadarıyla oğlunun hastalığının tedavisinin bu güne kadar herhangi bir hasta üzerinde uygulanmadığını, bunu ilk uygulayacak kişinin kendisi olduğunu, bir insanın kırk gün şeker yemeden yaşar ise vücudunda farklı türde hastalık oluşup oluşmadığını bilinmediği için hasta olan çocuğun bunu uygulamasını isteyemeyeceğini, kırk gün boyunca kendisinin şeker yemeden yaşadığını ve artık hasta olan oğlunun da şeker yemeden geçireceği kırk gün sonunda İnşallah hastalığından kurtulacağını beyan eder.

    Kendisine anlatılanlardan etkilenen kadın, Geylani hazretlerine oğlunun hastalığına şifa olacak tedaviyi söylediği için kendisine yapmış olduğu dua sonrası dergahtan ayrılır.

    Geylani hazretleri ve diğer İslam alimleri uygulanmayan tedavi yöntemlerini başkalarına uygulamayı kabul etmemiştir.

    Avrupa birliği Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethettikten sonra dinler, özgürlükler ve hürriyetler üzerine sağlamış olduğu zemini 559 yıl sonrasında uygulayamadıklarını, hiç bir şekilde kabul etmedikleri İslam dinini, açmak istemeyerek temellerini bile atmadıkları camileri göz ardı ederek bizlerden din ve vicdan hürriyeti altında istediklerini görmemekte olmaları kendi özgürlükleri ve hürriyetlerinin seviyelerini ortaya koymaktadır.

    Hayaller diyarında yaşamakta olan ülkelerin bizlerden istedikleri (hayalleri) kendilerinin gerçekleştirmeleri dileği ile..

     
    Toplam blog
    : 1
    : 105
    Kayıt tarihi
    : 06.06.12
     
     

    Adliye Soruşturma katibi, ..