Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Ocak '09

 
Kategori
Dünya
 

Avrupa'da Yahudi düşmanlığı artarsa

Avrupa'da Yahudi düşmanlığı artarsa
 

Malum, dünya üzerinde yaşanmış en kapsamlı soykırım ve kanlı asimilasyon projelerinden birine maruz kalmış toplumlardan belki de en başta geleni Yahudi toplumudur. Ve bu insanlık dışı uygulamaların yaşam alanı, medeniyetin gözbebeği Avrupa toprakları olmuştur.


Dünya Yahudileri, bu mazlum konumlarını bugüne dek her platformda başarı ile korumasını ve kullanmasını becerebilmiştir. Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere gibi iki güçlü devletin neredeyse şeksiz şüphesiz tam desteklerini alarak, bugün dünyanın en küçük ama neredeyse en etkili siyasi, askeri ve ekonomik gücü haline gelmişlerdir.


Musevi toplumuyla, belki de tarihleri boyunca en sağlıklı ve iyi niyetli ilişkiler inşa edebilmiş milletlerin başında biz Türkler gelmekteyiz. Özellikle Osmanlı İmparatorluğu dönemindeki uygulamalara ve Türkiye Cumhuriyeti’nin, Nazi zulmünden kaçmaya çalışan Yahudilere verdiği destekler konularına uzun uzadıya girmeyeceğim. Zaten çok bilindik tarihi gerçekler bunlar.


Ancak bir İsrail-Filistin sorunu var ki özellikle Türkiye, resmen iki arada bir derede pozisyonunda. Pek tabi ki orada can veren sivillerin, çocukların, bombalanan okul ve hastanelerin hesabını ne İsrail ne de bir başka devlet kimselere veremez. Ancak nasıl oluyor da Muhammedi Araplar bu derecede aciz kalabiliyorlar İsrailoğullarına karşı sorusunun cevapları önemli.


Bir kere, emperyalist devletlerce tarih boyunca uygulanan –ki biz de yüzlerce kez bu oyunlara maruz kaldık ve çok acıdır ki hala kalmaktayız- “böl, parçala, yok et” gibi klişeleşmiş ve klasikleşmiş, onursuz taktikleri, vaat edilmiş topraklarda, kenan ülkesinde de sürmekte çok zamandır.


Ufacık Filistin Devleti içinde bizim bildiğimiz üç farklı otorite var: Resmi Filistin Devleti ve Hükümeti, Hamas, El-Fetih. Sonuncusu, Yaser Arafat’ın vefatından sonra bir miktar pasifize oldu. Arap dünyasının görece güçlü ve lider devleti Mısır, Sünni Araplara oynuyor. Acemoğulları devleti İran ise Şii’lere. Tam bir “<ı>kel başa şimşir tarak” durumu yani.


Be kardeşim, senin etin ne, budun ne ki karşında ölüm kusan bir düşmanın varken kalkıp kendi içinde birbirini yiyorsun, diye sormazlar insan olana? Zor, çok zor.


İşin diğer boyutu da, tarihleri boyunca Muhammedilerden çok İsevilerle mücadele etmiş, kanlı kavgalarla birbirine girmiş bulunan ve aslında Hıristiyan batı toplumlarının genetik mirasında çok daha bir etkili biçimde durmakta, uykuda beklemekte olan Yahudi düşmanlığı olgusunu, maalesef ve korkarım ki bu son İsrail saldırıları ve vahşeti yeniden ve tüm gücüyle gün yüzüne çıkaracaktır.


Bakın bugün tarihli Milliyet haberine: “<ı>İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik saldırılarına tepki olarak, son bir hafta içinde sadece Fransa, Belçika ve İngiltere’de sinagogların ve Yahudilerin hedef alındığı yaklaşık 30 saldırı düzenlendiği ve dün 12’nci gününe giren operasyonun ardından Avrupa’da yükselen Yahudi düşmanlığının büyük endişe yarattığı belirtildi. Fransa’da yılbaşından beri toplam 2 sinagog ve 2 Yahudi lokantası saldırıya uğradı. Brüksel’de de geçen pazartesi günü bir sinagoga molotofkokteylli bir saldırı düzenlendi.


Burada, bunları yapanların Hıristiyan Avrupalı olduğu ne malum, oradaki Müslümanlar da olabilir sorusu akla gelebilir. Olabilir tabi.


Bizzat yaşadığım olaylardan biliyorum. Şu anda Belçika merkezli ve dünyaca bilinen, hemen hemen hepimizin giymekte olduğumuz çok önemli ve meşhur birkaç markanın sahibi olan, bir moda devi; dün itibarıyla üreticilerine geçtiği bir talimatla yeni bir uygulama başlattı.


Avrupa’nın neredeyse tüm ülkelerine, Rusya’ya, ABD’ye, Ortadoğu Arap ülkelerine ve İsrail’e gitmekte olan moda-markalı tekstil ürünlerinin üzerinde bulunan etiketlerde, ambalaj ve paketleme malzemelerindeki ibarelerde; ürünlerin satıldığı tüm ülkelerdeki dillerle yazılmış çoklu ifadeler bulunurdu. Ancak dün itibarıyla bu durum değişti ve İsrail dışındaki ülkelere sevk edilen ürünlerin hiçbir yerinde artık İbranice ifadelere yer verilmemesi istendi.


Bu uygulama ve benzeri yüzlerce gelişme, Türkiye’de İsrail takımının protestolar nedeniyle oynayamadığı bir spor müsabakasından çok daha önemlidir. Netice itibarıyla İsrail’in son günlerde iyice dozunu artırarak uyguladığı orantısız güç ve sivil kayıpların yaşandığı devlet şiddetinin muhatabı ile bu ülke toplumu arasında, bir Avrupalıdan çok daha fazla ortak nokta vardır. Ancak Avrupa’da, Yahudi karşıtlığı artarsa o zaman yansımaları, bir tarihi tekerrürden ibaret olabilir işte.


İsrail, bir an evvel, uygulamış olduğu orantısız ve kontrolsüz güç gösterisinden vazgeçmelidir. En azından; canını aldığı yüzlerce sivil ve çocuk için, bombaladığı okul, hastane ve ibadethaneler için bir özür dileyebilmelidir. Terörist olarak nitelendirdiği kişi ve grupların teslim ve iadesi adına diplomatik girişimler başlatmalıdır.


Son bir sözüm de ebleh ve aciz Müslüman Arap lider ve hükümetleredir. Sizler bu şekilde birbirinizi yemeye, kişisel çıkarlarınızın bedeli olarak emperyalizme ve sömürüye payanda olmaya devam ettiğiniz sürece orada çok kan akacak ve halklarınızın tepesine çok daha acımasız ve onursuzca vurulacaktır. Allah sizlere vicdan ve iz’an nasip etsin. Beyinlerinizi, o feracelerinizin altından çıkarıp birazcık çalıştırabilmeyi kısmet etsin. Ne diyeyim?



@Geçen sene bugün "Sabah Olmasın, Günler Doğmasın, Ne Çıkar?": http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=84989

 
Toplam blog
: 898
: 3759
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

İzmir'de yaşıyorum.    Çok uzun yıllar öncesinden başlayıp, hiç ara vermeden bugünlere kada..