Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Mart '15

 
Kategori
Güncel
 

Barış ve çözümden kasıt “bölünme” imiş

Barış ve çözümden kasıt “bölünme” imiş
 

Başlangıcından itibaren İktidar ile İmralı-PKK ve taşeronu HDP arasında sürdürülen sözde “barış ve çözüm süreci”nin 30 yıldır bölücü bir terör hareketini yöneten İmralı canisi - PKK ve taşeronu HDP’nin barıştan ve çözümden anlayışının Türkiye halklarını ayrıştırma ve bölme düşüncesi olduğunu. Bunun içinde bu sürecin bir “çözüm” değil “çözülme” ve “bölünme” süreci olduğunu sürekli söyledim ve bu konuda onlarca makale yazdım.

Niyetler belli olsa da görüşme içeriği ve taleplerin sır gibi saklandığı süreçte, hep bu endişeyi duyduk. Endişelerimizde de maalesef haklı olduğumuz ortaya çıkardılar.

Tarafların Dolmabahçe sarayında bir araya gelerek birlikte yaptıkları açıklamada İmralı’nın 10 maddelik” barış” ve “çözüm” talebinin içeriğini okuduktan sonra bu endişelerimizin ne kadar yerinde olduğunu bir kez daha anladık.

Bir önceki yazımda “İmralı’nın 10 emri” başlığı altında bu 10 emrin bölünmeye götüren maddeleri hakkında kısa açıklamalarda bulunmuştum.

İmralı canisi ve ekibi taleplerinde her zaman olduğu gibi bölücü zihniyetini ortaya koyarak, Cumhuriyetin getirdiği “ULUS DEVLET” anlayışı ortadan kaldıracak, anayasada teminat altına alınan “MİLLET” ve “VATANDAŞLIK” kavramlarını kökten değiştirecek. Ülkenin bölünmez bütünlüğünü, halkların oluşturduğu millet unsurunu ortan kaldırarak ülkeyi ve halkları bölmeyi hedefleyen isteklerini iktidara “barış ve çözüm” adı altında sunma hadsizliğinde bulunuyor.

Bu son derece tehlikeli zihniyetin ortaya koyduğu bu talep, Türkiye’de yaşayan farklı etnik kökenden gelen vatandaşlık bağı ile bu ülkeye bağlı eşit vatandaş olmayı ortadan kaldıracağı gibi, bir millet olma vasfını ortadan kaldıracak ve halkların ayrışmasının da önünü açacak bir taleptir.

Kürt sorununun çözümü olarak ortaya sürülen ve sözde Kürt halkının özgürlüğü adına ortaya konulan bu talepler kabul edilir ve yürürlüğe girer ise asıl ayrımcılığı kendileri yapmış olacaklardır.

Türkiye’de yaşayan Türkler, Lozan antlaşması ile azınlıklar olarak kabul edilenler ve diğer etnik kökenlerden gelen, Türk milletini oluşturan vatandaşlar bu ayrımcılığın içerisine çekilmiş olacaktır.

Hülasa, asıl ayrımcılık işte tam da o zaman başlayacaktır. Allah muhafaza etsin, böyle bir şeyi bir olasılık olarak yazarken dahi tüylerim diken diken oluyor.

İmralı-PKK ve taşeronu HDP 30 yıldır Türkiye’de yaşanan PKK bölücü terörünü bir savaş olarak görüyorlar bunu sonlandırmak adına “barış ve çözüm” istiyorlarsa; Bunun tek yolu Savaşı başlatan taraf olarak öncelikle silahları bırakmaları, başı çekenlerin ve cinayetleri işleyenlerin silahları ile birlikte teslim olmaları gerekir.

Terör örgütünün siyasallaşmış taşeronu siyasal alanda anayasanın verdiği yetkiler çerçevesinde faaliyetini sürdürür. Anayasa da teminat altına alınan eşit vatandaşlıktan kaynaklanan haklar üzerinden var olan ve olası aksaklıkların düzeltilmesi yolunda siyasal mücadeleyi hem de ülkenin tüm unsurlarını ayırtmaksızın verme mücadelesine girerler.

Gerçek “BARIŞ” bölünme, parçalanma, ayrışma ile değil, birlik olma bir olmak ile ancak sağlanır.

Bir milli siyaset güdülmesi gerekir. Milli siyasetin parolası ise, “Bölücü değil, birleştiren”. “Ayrıştıran değil, kaynaştıran” olmaktır.

İbrahim Halil SİPAHİ

04.03.2015/Adana

 
Toplam blog
: 100
: 1366
Kayıt tarihi
: 12.08.14
 
 

Adana'da doğdu. İlk ve orta öğrenimini Adana'da Yüksek öğrenimini Konya Selçuk Üniversitesi Eğiti..