- Kategori
- İnançlar
Melekler Alemi.

Melek kelime anlamı itibari ile Arapça ‘melk’ kökünden gelir. Güç ve kuvvet anlamındadır. Arşın altında vücud bulmuş kâinatın her veçhesinde atom altı parçacıkların en küçük yapı taşlarının özü dahi Melek’tir.
Kur’an’a göre melekler, yemeyen, içmeyen, erkeklik ve dişiliği olmayan, uyumayan, günah işlemeyen, Allah’ın emriyle çeşitli görevleri yerine getiren ve gözle görülmeyen latif, nurani varlıklardır. Melekler “nur” dan yaratılmış, latif mahlûklardır “imtihana tabi olmadıkları için makamları sabittir yalnız ilahi emirlere itaat ederler daima hayır işler, verilen emrin dışına asla çıkmazlar şerre kabiliyetleri yoktur.
“Üzerlerinde hâkim ve üstün olan rablerinden korkarlar ve emrolundukları şeyleri yaparlar”
[Nahl, 16/50],
“Şüphesiz Rabbin katındaki (melek)ler o'na ibadet etmekten büyüklenmezler o'nu tesbih ederler, yalnız o'na secde ederler” [A’raf, 7/206]
Melekler, Allah’ın emirleriyle farklı şekillere girebilirler örneğin Cebrail, Hz. Peygamber’e gelirken bazen Dıhye adındaki sahabi gibi görünmüş, bazen da kimsenin tanıyamadığı bir yabancı gibi gelmiştir (Müslim; îman; 1)
Hz Ibrahim ve Hz Meryem'e gönderilen meleklerin de birer insan şeklinde göründükleri yine Kur’an’da haber verilmektedir.
(Ey Muhammed!) Kitapta (Kur’an’da) Meryem’i de an. Hani ailesinden ayrılarak doğu tarafında bir yere çekilmiş ve (kendini onlardan uzak tutmak için) onlarla arasında bir perde germişti. Biz, ona Cebrail’i göndermiştik de ona tam bir insan şeklinde görünmüştü. [Meryem 16-17]
Melekler bir anda Allah’ın emrettiği bir mekandan diğer bir mekana intikal edecek, hatta yerleri ve gökleri dolaşacak bir kabiliyette yaratılmışlardır Kur’an-ı Kerim’de meleklerin kanatlı varlıklar olduğu ifade edilmektedir:
“Hamd, gökleri ve yeri yaratan, melekleri ikişer, üçer, dörder kanatlı elçiler yapan Allah’a mahsustur o, yaratmada dilediğini arttırır” [Fatır,35/1]
Melekler son derece kuvvetli ve süratli varlıklardır insanların yapamadıklarını kolayca yaparlar, ulaşamadıkları yerlere çabucak ulaşırlar
Melekler nur yapılıdır demiştik. Bunu bugünkü paradigmik ve zıtlıklar âlemi ifadesi ile dile getirmemiz gerekirse teşbihen enerji kökenlidir diyebiliriz. Ancak Kur’an orijini itibari ile melekler "Nur’dur" Bir diğer anlamda salt enerjidir. Bu hayy olan canlı enerji evrende var olan herşeyi kendisinden meydana getirmiştir. Zira kâinatta var olan herşey "ruh" adlı meleğin gücünden, O'nun ilmiyle meydana gelmiştir!
Melaike varlığını Allah’ın Esma`ül Hüsna’sından alır. Yani Allah’ın isimleri olan Esmaül Hüsna manalarını ortaya koymaya başladığı anda oluşan mana varlıklar "melek" adını alır. Esma mertebesi bütün bu gördüğümüz-göremediğimiz, algıladığımız-algılayamadığımız fiillerin, bireylerin, birimlerin yani "kesret" denen "çokluk" âleminin meydana geldiği, oluştuğu ilk boyut olan melekler âlemidir.
Arşın altındaki, yani, sırf mananın çokluğa dönüştüğü mertebedeki ilk varlık "ruh" adlı melektir. Ayrıca "ruh-u azam" diye tanınır. Bu melek sahip olduğu ilim itibarıyla "akl-ı evvel" adını alır. Bir diğer ifadesiyle de "nurların nuru"dur. Hayatiyet ve hayat kaynağı olma vasfı itibarı ile, hayat vasfı itibarıyla "ruh-u azam" denir.
Hz. Rasûlullah aleyhisselam efendimizin mevcut varlıkların orijini olması yönüyle de "hakikat-i Muhammedîye" denilir. Zira kendileri şöyle buyurmuşlardır:
“Ben Âdem’den doğmuşum ama hakikatte onun atasının atasıyım. Âdem’le bütün peygamberler, benim ardımda ve sancağımın altındadır. Biz, sonda gelen, fakat en ileri gidenlerdeniz”
Devamında yine Resululah’ın açıklamalarından bu sözün hakiki manasınıda idrak ediyoruz.
"evvel ma halakallahü nûri" "Allah önce nurumu yarattı."
"evvel ma halakallhü ruhî" "Allah önce ruhumu yarattı."
"evvel ma halakallahü kalem" "Allah önce kalemi yarattı."
Böylece ilk yaratılan şeye; nur, ruh ve kalem dedikten başka, "melek-i mukarreb" ve "cevher-i evvel" de denmiştir. Hz. Rasulullah`ın açıklamasında yer alan "akıl" ve "nur", işte bu "ruh" adlı melek, yani, "ruhu azam" dır. Yani, bölünmesi parçalanması söz konusu olmayan, manada beliren ilk tekillik, birimlik kavramıyla mevcut olandır.
İşte algılayamadığımız ancak akıl yolu ile varlığını kabul ettiğimiz bütün varlıklar meleklerin varlığından ibarettir. Çünkü evrende var olan her şey "enerji"den meydana gelmiştir. Yani Kur’an orijininde "nur" dan meydana gelmiştir. Meleklerin varlığı da "nur"dur; dolayısıyla, meleklerden meydana gelmemiş hiç bir şey yoktur.
"insan" denilen varlığın aslı, orijini de melektir. Zira yukarıda Hz. Muhammed’in buyurmuş olduğu gibi ilk yaratılan o’nun nurudur. Diğer insanlar ve varlıklar da o nurdan yaratılmıştır. Bu anlamda tüm ruhlar Muhammedî nur’dan yaratılmışlardır. Buna da hakikati Muhammedîye, ruhul azam, cevheri evvel ve melek-i mukarreb ‘denir
Diğer yandan yukarıda da bahsettiğimiz gibi maddenin aslı da melektir. Çünkü melekler, her şeyin varlığını oluşturan "Allah" isimlerinin anlamlarının, soyut boyuttan somutluk ortamına geçişinde yer alan ilk bilinçli, kaynak varlıklardır! Bu yüzden, "melek", kişinin kendi özünü, hakikatini, aslını, orijinini tanımada çok önemli bir boyut ve önemli bir katmandır.
Bunların ötesinde, "Resul’e vahyi getiren varlık olarak", öncelikle "meleklerin" varlığının kabul edilmesi zorunludur. Böyle olduğu için de islamın özünde meleğe iman "Allah’a imandan hemen sonra ikinci sırayı almıştır.
Şimdi biraz da meleklerin görevlerinden bahsedelim. Meleklerin görevi Allah’a kulluk etmek, o'nun emirlerini yerine getirmektir. Melekler Allah’ın onlara verdiği görevler itibari ile farklı isimlerle anılmışlardır bu farklılık onların görevleri itibari iledir yoksa “baş melek kavramı” İslami literatürde geçen bir kavram değildir. Sadece bunlardan dördü, büyük melek olarak bilinmektedir: Cebrail, Mikail, İsrafil ve Azrail. Bilinen diğer melekler de şunlardır: Münker-Nekir (ölümden sonra, kabirde sorguyla görevli melekler), kiramen kâtibin/hafaza (insanların amellerini yazmakla görevli melekler), hamele-i arş (arşı taşıyan melekler), hazin (cennet ve cehennemde bekçilikle görevli melekler), zebanî, malik (cehennemde görevli melekler), rıdvan (cennette görevli melekler), mukarrabun ve illiyyun (Allah’a çok yakın ve onun katında üstün mevkie sahip melekler)
Bakınız bu konu da Hz. Muhammed(s.a.v) ne buyurmuşlar;
“Sema gıcırdamaktadır! ve gıcırdamak da hakkıdır! Onda bir ayak basacak kadar yer yoktur ki, bunda secde ya da rükû halinde bir melek bulunmasın!"
"Efendimiz aleyhisselam miraca çıktıklarında kale burçları gibi bir mevkide bir takım melaike görmüştü. Bunlar birbirlerinin yüzüne doğru karşılıklı olarak yürüyüp gidiyorlardı.
Rasulullah, Cebrail`e sordu;
Cebrail,
Bilmiyorum, ancak yaratıldığımdan beri ben bunları görürüm; ve daha evvel gördüğümün bir tanesini bile bir daha görmem! Dedi.
Onlardan birine ikisi birden sordular:
- sen ne zaman yaratıldın?..
Cevap verdi o melek:
Bilmiyorum. Ama Cenab-ı Allah her dörtyüzbin yılda bir yıldız yaratır; ben yaratıldığımdan beri de dörtyüzbin yıldız yarattı!..."
Bizim zaman birimimizle o boyutun bir günü Kur’an ‘a göre elli bin yıl olursa. Varın buna göre bu boyutu ve varlıklarını siz düşününün!
Dört büyük meleğin görevleri
1-Cebraîl
Dört büyük melekten birinin ismi olup, peygamberlere vahiy getirmekle görevlidir Kur’an’da bu meleğin ismi Cibril, Rûhu’l-Kudüs, Ruhu’l-Emîn, ruh ve resul şeklinde geçmektedir bütün peygamberlere vahyi getiren Cebrail’dir Kur’an’a göre o, karşı konulmayacak bir güce, üstün ve kesin bilgilere sahip, Allah nezdinde çok itibarı olan ve diğer meleklerin kendisine itaat ettiği şerefli bir elçidir. Yenilmez bir kuvvet ve Allah nezdinde büyük bir makam sahibi olduğu ifade edilmiştir:
“o (Kur’an), şüphesiz değerli, güçlü ve arşın sahibi (Allah’ın) katında itibarlı bir elçinin (Cebrail’in) getirdiği sözdür” [Tekvir, 81/19-20]
2- Mikail
Dört büyük melekten biri olup, tabiat olaylarını düzenlemekle görevlendirmiştir. Kelime olarak, “Allah’ın küçük ve sevgili kulu” anlamına gelen Mikail Kur’an’ın bir yerinde Cebrail ile birlikte geçmektedir. Mikail aleyhisselam rızkların yetiştirilmesinde ve dağıtılmasında ilahi emirleri uygulayan bir büyük melektir
“Her kim, Allah ‘a, meleklerine, peygamberlerine, Cebrail’e ve Mikail’e düşman olursa bilsin ki Allah da inkar edenlerin düşmanıdır” [bakara, 2/98]
3- İsrafil
Allah’ın emri ile kıyamet kopacağı zaman sura üflemekle görevlendirilen İsrafil, dört büyük melekten biridir.
Bir hadiste israfil, sahib-i karn (sûr’un sahibi, borunun sahibi) olarak isimlendirilmiştir (tirmizî, kıyamet, 8) israfil sûr’u iki defa üfleyecektir birinci defa üfürdüğünde göklerde ve yerde bulunan her şey yok olacaktır:
“Sûr’a üfürüleceği ve Allah’ın dilediği kimselerden başka, göklerdeki herkesin, yerdeki herkesin korkuya kapılacağı günü hatırla hepsi de boyunlarını bükerek o’na gelirler” [Neml 27/87]
“Sûr’a bir defa üfürülünce, yeryüzü ve dağlar kaldırılıp birbirine bir çarptırılınca, işte o gün olacak olmuş (kıyamet kopmuş) tur” [hakka, 69/13-15]
İkinci defa üfürdüğünde, bütün insanlar tekrar dirilecek ve mahşer yerinde toplanmak üzere sevk edileceklerdir: “sûr’a üfürülür bir de bakarsın kabirlerden çıkmış rablerine doğru akın akın gitmektedirler” [yasin, 36/51]
İsrafil aleyhisselam, “yeniden hayat verme” fiilinde görevlidir rabbimizin “hayat verme” ile ilgili emir ve iradesini uygular özellikle bahar aylarında görülen dirilişte “muhyi” isminin tecellisine vesile olur ölümden sonraki dirilişimizde de yine bu melek görevlidir
4- Azrail
Dört büyük melekten birinin ismi olup, insanların canını olmakla görevlidir bu melek Kur’an ve sahih hadislerde, Azrail ismiyle değil, melekü’l-mevt (ölüm meleği) şeklinde geçmektedir. O, dünya hayatındayken, ölüm anında görebileceğimiz tek melektir en kıymetli varlığımız olan ruhumuzu emaneten alır, berzah âlemine götürür o korkulmaya değil, sevilmeye layık emin bir emanetçidir “de ki: sizin için görevlendirilen ölüm meleği canınızı alacak, sonra rabbinize döndürüleceksiniz”
[Secde 32/11]
Her insanın canını almakla görevli bir ölüm meleği vardır Azrail bu meleklerin başıdır: “nihayet birinize ölüm geldiği vakit (görevli) elçilerimiz onun canını alır ve onlar görevlerinde kusur etmezler” [En’am, 6/61, A’raf, 7/37]
Melekler kâinattaki maddi, manevi hemen bütün işlerde görevlidirler her varlığın müekkel yani kendisine vekil kılınmış bir melaikesi vardır yaptıkları işlerin önemine göre dereceleri de birbirinden farklıdır en büyükleri hazreti Cebrail, Mikail, İsrafil ve Azrail aleyhimüsselamdır güneş ve benzeri yıldızların birer müekkel melaikesi olduğu gibi, her bir yağmur tanesinin de birer melaike ile taşındığı hadislerde anlatılmaktadır.
Kutay Bilgehan
Kaynakça
-Kur’an’ı Azimüşan, Ord Prof. Haluk Nurbaki, Muhyiddin İbn Arabi, Prof. Alaattin Başar, Ahmet Hulusi