Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Nisan '08

 
Kategori
Siyaset
 

AKP Gerçeği (-1-)

AKP Gerçeği (-1-)
 

Resim Tamamen Bana Aittir



Anayasa Mahkemesi AKP’nin Kapatma davasını kabul ettiği bu süreçte ülkemizde başlayan yeni bir tartışma konusu da kapatılsın mı kapatılmasın mı tartışmaları. Ben bu konu üzerinde yargıya intikal etmiş bir mesele üzerinde fazla yorum yapmadan AKP gerçeğini sizlere sunmak istiyorum sadece. Belki bir kez daha düşünüp gerçeklerin ülkemizden götürülerini daha iyi idrak edebiliriz. Bu yüzden bir yazı dizisi formatında hazırladığım AKP gerçeğini birkaç gün üst üstte sizlere sunacağım.

1980'den önce ülkemizde kendilerine “Devrimci” diyen solcular ile kendilerine “Ülkücü” diyen sağcıların dışında bir de “ Akıncılar” vardı… "Akıncılar", Erbakan'ın Milli Selamet Partisi'nin gayri resmi gençlik örgütüdür.

Ilımlı, mukaddesatçı, hatta millici çizgide uslu, ağırbaşlı ve erken olgunlaşmış çocuklardı Akıncılar...

Gerçi...

Bazen "Ülkücü" ve "Devrimci" akranlarına özenip, geceleri yazıya çıkmak ya da etkin oldukları mahalleyi "Kurtarılmış bölge" ilan etmek gibi hevesleri olurdu.

Ama yine de anarşik olaylarda pek fazla göze batmamışlardı.

Sonraları İran Devrimi'nin etkisiyle biraz radikalleştiler ve "millici çizgi"den sapma göstermeye başladılar...

İşte o zaman özellikle sağ kesim tarafından "yeşil komünist" diye adlandırılırlar. Halis Özdemir’in "Mamak Zindanlarında Bir Akıncı-Tarihe Notlar" Notlar adlı kitabında Tayip Erdoğan’a ait gerçekler anlatılmaktadır.

Halis Özdemir, Mamak hapishanesinden kurtulduktan sonra dönemin Refah Partisi İstanbul İl Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı ziyarete gitmiş. Ziyarette Erdoğan, Halis Özdemir'e Refah Partisi Genel Merkezi'nin kendisine karşı ilgisiz tutumundan yakınmış...

Kıymetinin anlaşılmadığını söylemiş...

Ve şöyle demiş:

"Bana Başbakan Turgut Özal'ın özel kalem müdürlüğü teklif ediliyor."

Yani...

"Turgut Özal bana önemli bir görev teklif ederken, bizimkiler beni dikkate almıyor" demek istemiş.

* * *

Bu nedenle Özdemir bu hatırayı yazarak, bir anlamda Erdoğan'ın ta Refah Partisi İstanbul İl Başkanı iken "Bir gün Erbakan'ı terk edebilecek bir potansiyele sahip olduğu"nu ima etmeye çalışıyor. Refah Partisi'nin en radikal olduğu dönemde...

Dönemin liberal Başbakanı Turgut Özal, bir kabiliyeti keşfedip, müthiş bir öngörüyle Tayyip Erdoğan'ı "Özel Kalem Müdürlüğü" gibi en mahrem alanına çekmek istiyor. Ne kadar ilginç değil mi?


80'li yılların başında Tayyip Erdoğan, dönemin Başbakanı Özal'dan "iyi bir teklif" almış...

"Ya Erdoğan bu teklifi kabul etseydi" meselesine kafa yormayacağım bunu sizlere bırakıyorum...

Şimdi “Akıncıları” biraz tanıyalım AKP’ye biraz derinlemesine inelim diyorum.

İlk göze çarpan ilişkinin, Korkut Özal- Tayyip Erdoğan ilişkisi olduğunu ve Korkut Özal hâkimiyetini gözü keskin insanlar açıkça görürler.

Korkut Özal 1977 MSP kongresinde Erbakan’a karşı aday olmuş, kendisini o dönmede arşivlere baktığımızda en çok destekleyenler arasında ilk göze çarpan isimler de Recep Tayyip Erdoğan ve Bülent Arınç olduğu görülür. En somut haliyle filizlenmeye başlayan AK Parti ideolojisi zaman içerisinde o dönemin Akıncıları “ Yenilikçiler” diye kutuplaşmaya başlamış ve nihayetinde de fikir babalarından Korkut Özal’ın önderliğinde şimdiki halini almıştır.

Korkut Özal bu derinliğin ilk perdesidir. Daha derin kökleri ise, arşivlerden de doğruluğunu teyit edebileceğimiz Korkut Özal’ın Star TV’nin “Kırmızı Koltuk” programında sarf ettiği; “ Türkiye, İsrail’in liderliğinde oluşacak bir Orta Doğu pazarına girmelidir!” sözlerinde gizlidir.

Hükümet üzerinde en etkili isimlerden biri de Cüneyt Zapsu’dur. Erdoğan’ın veri koordinatörü

1956 İstanbul doğumlu. Tayyip Erdoğan’ı, dört kez ABD’ye götüren ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde, işadamlarıyla tanıştıran isim olarak gösteriliyor. ABD ve Avrupa ile Başbakan Erdoğan arasında köprü olduğu ileri sürülüyor. Erdoğan’ın veri koordinatörü. Davos toplantılarında da Erdoğan’ın programlarının mimarlığını yaptı. 17 Aralık 2004’te gerçekleştirilen, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne (AB) üyelik zirvesinde önemli taktiklere imza atan Cüneyd Zapsu, AKP Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) üyesi ve Genel Başkan Danışmanı.

Korkut Özal’la Cüneyt Zapsu’nun birlikteliklerini anlamak için, Demokrat Parti’yi hatırlamak yeterlidir. Zapsu, Korkut Özal’ın Demokrat Parti Başkanlığı döneminde, O’nun Genel Başkan Vekilliğini yapmıştır. Onun da bu kadar etkili olmasına karşın neden aynen Korkut Özal gibi ön planda olmayışı çok basit bir mantık yürütmeyle açıklanabilir. Peki, kimdir bu Cüneyt Zapsu?

Bölgesel dengeleri gözeten liberallerin başını çeken ve perde arkasında duran isim. Zapsu’nun dedesi Abdurrahim Rahmi Zapsu, 27 Temmuz 1912’de İstanbul’da kurulan Kürt Talebe-Hevi Cemiyeti ( Kürt Öğrenci Ümit Derneği)’nin 18’inci kurucu üyesidir. Dede Zapsu Hakkârili ve Büyük İslam Tarihi kitabının yazarı. İstanbul’daki Kürt hareketinin önde gelen isimlerinden. Nakşibendi olması da diğer bir özelliği. 1925’te Şeyh Sait Ayaklanması’nda yer aldığı bazı kaynaklarda yer almaktadır. Abdurrahim Rahmi Zapsu, o dönem bu ayaklanmanın ardından ayakta kalanlardan biri. 1930’lardan sonra Zapsuların evi önemli konukları ağırlamıştır. Said-i Nursi’nin İstanbul’a geldiğinde bu evde kaldığı söylenmektedir. 31 Ocak-4 Şubat 2002 tarihleri arasında güvenlik nedeniyle ilk kez New York’ta düzenlenen Davos toplantısında da Türkiye’yi temsil eden birkaç kişiden biridir. Cüneyt Zapsu, 1986’da TÜSIAD’a üye oldu. TÜSİAD’da demokrat-muhafazakâr kanadı temsil ediyor. Tayyip Erdoğan’ı TÜSIAD’la tanıştıran kişi olarak tanınıyor. Tayyip Erdoğan’ın Amerika’da, Uluslararası Stratejik Etüdler Merkezi CSIS’te okuduğu metni yazan kişidir. Üye olduğu kuruluşlar; TÜSİAD, Türk-Amerika İş Konseyi, Davos diye tanınan Dünya Ekonomik Forumu.

Kısaca Zapsu;

*Gülen- Erdoğan bağlantısının önemli ayağı,
* Azizler Holding A.Ş’nin başkanı,
*BİM marketler zincirinin ortağı,
*Üst düzey Mason ve TÜSİAD üyesi

Kendisini meşhur kadınlı-erkekli Cuma Namazı olayı ile hatırlarız. ( Allah’ımızı, Dinimizi, örf ve adetlerimizi yeniden tanımlamak isteyen” ılımlı İslam” modelini sürekli önümüze süren, dış güçlerin yüzlerce girişimlerinden bir tanesi) Masonik merkezlerin “ ılımlı İslam” modeli Siyonizmin sömürü politikasının taşeronudur, Kuran’ın adalet ve asaleti öngören kavramlarını teferruat sayıp yozlaştıran isim.

Milliyet gazetesinin Washington muhabiri Yasemin Çongar’ın 2006 yılı arşivlerine giren “ ABD’de Hamas Kavgası başlıklı haberini hatırlarsanız eğer Cüneyt Zapsu’nun tüyler ürpertici açıklamasının altında ki gerçekleri daya iyi anlarız.

Yasemin Çongar’ın hazırladığı haberde en can alıcı nokta Zapsu’nun Başbakan Erdoğan’ı kastederek, Amerikan tarafına “ Bu adamı süpürmeyin, bu adamı kullanın” dediğini aktaran bölümdür.

Cüneyt Zapsu’nun İngilizce söylediklerinin Türkçe tam karşıtı olan konuşmanın çevirisi aynen şöyledi;

“ Bu adam ( yani Başbakan Erdoğan) dürüst bir adam. Kendi inançlarına sahip ve bu inançlarında samimi. Lüffen şunu yapmaya çalışın. “ Sömürmek” kötü bir kelime, ama kullanmak. Bu adamdan yararlanın. Çünkü bu kişinin çok itibarı var, hem kendi inançları nedeniyle Müslüman dünyasında, hem de Batı tipi demokrasiye inanıyor. Bence onu devirmeye çalışmak, delikten aşağıya koymak yerine onu kullanın. Burada ve Avrupa’da bundan yaralanmalısınız. Teklifim budur.”

İşte olayın gerçek yüzü bu cümlelerde yatıyor. T.C Devleti vatandaşlarının serbest iradesiyle seçerek parlamentoya soktuğu ve başbakan yaptığı bir kişi hakkında 2006 kayıtlarına geçen bizzat kendi özel (gizli) danışmanı tarafından Amerikalılara; “ Sakın bu adamı süpürüp deliğe atmayın, yararlanmasını bilin! Onu kullanın! Deniyor.

Sayın Başbakan bir zamanlar “ Benim görevim Türkiye’yi pazarlamak” demiş ve epeyce eleştiri almıştı. Bu sözler tarihe talihsiz bir belge olarak düşmüş Amerika gerçeğini de başka bir boyutta gözlerimizin önüne sermiştir.

İktidar Uluslararası ilişkilere saplantılı bakmaktadır. Çünkü zihniyetleri, daha çocukluk çağlarından beri dünyayı yöneten bir karanlık komplo merkezi fikriyle doldurulmuş olduğu için, açıkça söylemek gerekirse Siyonizm fikriyle bir şizofreniye maruz bırakıldıkları için, “ dünyanın her tarafını Siyonistler kuşatmış vaziyetteler, gizli gözlerle bize bakıyorlar, dokunduklarında bir düğmeyle her şeyi alt üst edebilirler” saplantısıyla büyüdükleri için, dünyaya böyle bakıyorlar. Yani kullanmak veya kullanılmak, bütün mesele bu. Hükümetin dünyaya bakışı budur. İçerde milleti kullanın, dışarıda kendinizi kullandırın. Böylece bir kullanma, kullandırma dengesi içinde iktidarda durun. Bu şartlar altında bu ülke nereye gidebilir”.

AKP çekirdek kadrosunun bir diğer ismi Ali Rıza Bozkurt’tur. Kendisi dünya Mason localarının en gözde siması ve ABD’li Siyosnist şirketlerin Orta Doğu’daki en önemli simsarıdır. Kendisini en son ABD şirketlerini Orta Asya petrollerini Akdeniz’e taşınması konusunda BOTAŞ’ın karşısında savunduğunu hatırlarsınız. Bozkurt hakkında söylenecek daha çok şey vardır bu kadarıyla AKP ile ilişkisinde ki gerçekliği görmek açısından şimdilik yeterlidir.

Bu oluşumun bir başka ayağı ise faaliyetleri herkes tarafından gayet iyi bilinen Fethullah Gülen’dir.
*New York’ta Müslüman çocukları toplayıp Hıristiyan korolarında şarkı söyletip alkışlayan,
*Siyonist sömürge düşüncesinin Büyük Orta Doğu ve “ılımlı İslam” fikrinin en büyük taşeronluğunu yapan,
*Musevi işadamlarına ödüller dağıtan meşhur “Abant toplantıları” nın onursal başkanı olan,
*Siyonist Moon tarikatının adeta bir temsilcisi gibi davranıp siyasi zihniyet ve şahsiyetleri eğiten,
* “ başörtüsü bir teferruattır” diyebilen fakat her fırsatta başörtüsü yasağından kaynaklanan bir mağduriyet nedeniyle kızlarını, oğullarını, gelinlerini Mason zenginleri tarafından karşılıksız olarak verilen burslarla okumalarını sağlayan,
*Amerika’ya sığınmasını “ Hicret” olarak gösteren Fethullah GÜLEN’dir.

Hatırlayalım:

Korkut ÖZAL İsrail önderliğini savunmaktaydı.
Fethullah GÜLEN de “ başörtüsü bir teferruattır” deyip Mason ve Siyonist Emperyalist zihniyetin taşeronluğuna soyunmuştu.

Ve Bülent Arınç

“ Dindar bir Cumhurbaşkanı seçilecek”
( kimin dindar olup olmadığına karar vermek kendi elindeymiş gibi ve önceki tüm Cumhurbaşkanlarını dinsizlikle suçlayarak) sözünü tanımlaması güç ve hınç dolu bir yüz ifadesiyle sarf eden kişi daha sonra da yine benzer bir yüz ifadesiyle aynen şunları söylemiştir:
“görüşeceğiz, 27 Nisan’da (Abdullah GÜL’ün Cumhurbaşkanı seçileceğini ima ederek, zannederek) görüşeceğiz” (neyi göreceğiz? Kimden neden intikam alacaksın? Neden şimdi görüşmüyoruz? GÜL Cumhurbaşkanı seçilirse mi meydan sizin olacak? gibi soruları düşündürmüştü ister istemez e uzun bir süre de meydan onların olmadı mı zaten?)
Bülent ARINÇ’ı biraz daha iyi tanıyabilmemiz için bir gerçeğin altını çizmek gerek. Bu olaydan dolayı kendisini suçlayamasak dahi sosyo - kültürel silsileyi ve ardındaki olası zihniyeti anlayabilmemiz açısından bilmemiz gerek.

MENEMEN OLAYI: İşgal yıllarında düşmana karşı tek bir kurşun bile sıkmayan ancak kurtuluş güçlerine karşı çeteleşip kirli bir fitne ve kışkırtmayla bazı cahil kişileri etraflarına toplayarak genç bir Asteğmen’in (Kubilay) kafasını testereyle kesen Şeyh ESAT ve Derviş Mehmet Giritli HÜSNİYADİS (1922’de Yunanistan’a yerleşti ve Hıristiyan oldu). Menemen isyancısı Derviş Mehmet’in 2. eşinden torunu, babadan Girit Rum’u, anadan Mısırlı Arap olan kişi Bülent ARINÇ’ın dedesidir. Yorumu sizlere bırakıyorum.

Ve gelelim Recep Tayip Erdoğan’a;

Erdoğan’ı tanımaya çalışırken eski ABD Ankara Büyükelçisi Siyonist Yahudi ABRAMOWİTZ’in Beyoğlu Belediye Başkanı Erdoğan’ı keşfettikten sonra Başbakanlığa kadar uzanan süreci mutlaka iyi incelemek lazım. Makam ve menfaat düşkünlerini bulup kullanmakta usta Siyonistlerin Erdoğan’la ilk yakınlaşmaları Belediye Başkanlığı dönemine denk gelmektedir. Özellikle bu tarihlerde ki (cezaevi öncesi ve sonrası) Amerika gezilerini hatırlamakta fayda var.( 17-21 Nisan 1995, 17-22 Kasım 1996, 20-23 aralık 1996, 1 Mart 1998 ve 16 Temmuz 2000) . Amerika’ da okuyan oğlunu ve Fethullah Gülen bağlantılarına tekrar değinmeye gerek duymuyorum. Erdoğan, ABRAMOWİTZ ziyaretlerinden sonra “Milli Görüş” düşüncesiyle tanınan Erbakan’dan neden uzaklaştı?

“Adil düzen, faizsiz sistem, İslam Birliği gibi içi doldurulamamış kavramları terk etmişiz, değişmişiz….”

“Milli Görüş markasıyla alakamızı kesmişiz.”

gibi sözleri nasıl sarf edebildi?

Siyonistlerin lehine olan ilk ayrılık zamanını Korkut ÖZAL’ı anlatırken biraz da olsun tarif etmeye çalışmıştık.
Nasıl oldu da en temel kavramlarından bu kadar çabuk dönebildi? ABRAMOWİTZ’in yanı sıra aynı zihniyetteki başka isimlerle de o dönemde sık sık görüşülmekteydi. Yahudi CIA Orta Doğu sorumlusu Graham FULLER sıkı bir Erdoğan savunucusu oluvermişti ve açık açık demeçler vermekteydi:

“Türkiye’de Kemalizm’in modası geçti, ılımlı İslam öncülük etmeli”

“Fazilet Partisi çöktü Yenilikçiler ılımlı İslama öncülük edecek”

gibi akıl almaz sözler sarf edebilen kişi sadece FULLER değildi. Erdoğan’ın yargılanma sürecinde sıkça görüştüğü eski ABD İstanbul Başkonsolosu Caroline HAGINS :

“ Bu tür gelişmeler Türkiye Demokrasisine olan güveni azaltır” (28 Eylül 1998) diyerek Erdoğan’a olan desteğini açıkça göstermekteydi.

AK Partiyi oluştururken Erdoğan ve İsrail Büyükelçisi David SULTAN buluşması:

Erdoğan: “ partimiz İsrail ve ABD politikalarına asla ters düşmeyecektir” (18 Temmuz 2001)

David SULTAN uzun yıllar İsrail ordusunda görev yapmış azılı bir İslam düşmanıdır. Ne ilginç rastlantı: Erbakan’ a “İsrail ve ABD karşıtı politikaları terk edelim” teklifini getiren Korkut ÖZAL hatırlayalım AKP nin fikir babalarındandı.
• AKP yi kurma aşamasında neden sık sık üst düzey Mason, müsteşar LAWRENCE ve İngiltere Büyükelçisi Sir David LOGAN ile görüşüldü?
• Ülkemize yapmadığını bırakmayan eski AB Türkiye Temsilcisi Karen FOGG nasıl oldu da şiddetli bir AKP savunucusu oldu?
• Daha önce de bahsettiğimiz meşhur “Siyonist Abant Toplantıları” na ARINÇ, Cemil ÇİÇEK vb. AKPliler neden düzenli olarak katılıyorlardı?
• Peki, 1998’ de USIP in Londra’da düzenlediği olağanüstü ve özel toplantı da Abdullah Gül’ün ne işi vardı?
• Erdoğan aynı tarihte neden Londra’daydı?
(USIP: CIA ve Pentagonla bağlantılı, başka ülkelerde ve özellikle Türkiye’de iktidara gelecek kişilerin İsrail ve ABD ye sadık kalıp kalmayacaklarını araştıran ve garantiye alan kuruluş) Peki bu toplantıların mimarları kimdi? ABRAMOWİTZ ve GROSSMANN ! Bir şey çağrıştırdı mı?

— Ya 312 mağdurlarının engellendiği bir uygulamaya AKP liler neden razı oldu? (Erdoğan 312’den yargılanmıştır)
— Bu durum bir çelişki değil midir?
— Yoksa toplantılarda AKP yi seçime sokmayarak “mağduriyet” kozunu oynaması kararı mı alındı?
— Tıpkı devletimizi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine şikayet edenlerin “ başörtüsü” kozunu oynaması gibi…( ne ilginçtir ki işlerine geldiğinde mağdurlardır, çocuklarını Amerika’da okutmak zorundadırlar ama bu konuda iktidar olmalarına rağmen hiçbir girişimde de bulunmamaktadırlar).

Asıl hedefleri Eski Ahit’in ilk sayfasında da gösterilen, kıyamet gününde tüm “inananların” huzur içinde yaşayacakları “yeryüzündeki cennet (garden of eden)” olarak tanımladıkları bölge Fırat Havzası’ndan başka bir yer değildir yani Türkiye’dir. Büyük İsrail hayali budur…Bakın İsrail Cumhurbaşkanı Moshe KATSAV ne diyor:

“Türk halkının, 3 Kasım seçimlerinde en doğru kararı verdiği her geçen gün daha iyi anlaşılmaktadır”

Ve Amerikalı yetkililer Tayyip için şöyle diyor: “O, tam aradığımız adam! Sadece Türkiye’nin değil, dünyanın da geleceği için kendisine yüklenen ağır sorumluluğun bilincinde ve kendisine güveniyor. O, İslam ve demokrasinin uyumsuz olmadığını dünyaya ispat ederek medeniyetler arası uzlaşmayı başlatabilir. Batıya dönük, demokratik ve Müslüman bir NATO üyesi ve AB adayı bir Türkiye’yi temsil ediyor.”

Yine ilginizi çekeceğini düşündüğüm bir gerçek;

Fas'ta 1967 yilinda kurulmus seriat yanlisi bir parti.

Adi : "Justice and Development Party"

Türkçe tercumesi

" Adalet ve Kalkinma Partisi" = AKP

Bir ilginc husus daha dikkat cekiyor web sayfasinda, o da sayfanin sol üst kösesinde. Ampul yerine gaz lambasi...

Ne kadar ilginc benzerlikler degil mi?

http://www.pjd.ma/sommaire_en.php3

Şimdi bunları bir sindirelim ve devam edelim;

03- Nisan 2008 Perşembe günü; AKP Gerçeği (-2-) Başbakan'ın Adamlarıyla devam edecek

Kaynaklar;

( http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=181295 )

(II. Din Şurası Tebliğ ve Müzakereleri cilt:2 sayfa:322,375)

( http://www.yenisafak.com.tr/arsiv/2004/SUBAT/05/tkivanc.html )

( http://www.hurriyet.com.tr/agora/article.asp?sid=1&aid=2257 )

(15 Şubat 2004, Kanal D, Teke Tek Programı) 18.02.2004. Hürriyet Gazetesi, sayfa: 20.

( http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=66614 )

( http://www.yenisafak.com.tr/arsiv/2005/HAZIRAN/11/p01.html )

(21.08.2004 – Vakit)

( http://www.milliyet.com.tr/2006/04/12/siyaset/axsiy02.html )

(25173 sayılı Resmi Gazete - Yayın tarihi:19 Temmuz 2003 Cumartesi)

( http://www.haber7.com/haber.php?haber_id=248953 )


(7.12.04 – Vakit)

( http://www.acikistihbarat.com/Haberler.asp?haber=6721 )

( http://www.yenisafak.com.tr/politika/?q=1&c=2&i=48782&Ermeni/Cemaati/se%C3%A7imlerde/Ak/Partiyi/destekleyecek )

(4.4.2004 – Türkiye)

( 27.09.2004 –Vakit)
(31.05.2007 – Posta)

( http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/4716801_p.asp )


(Bakınız: Orta Öğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Ders Kitabı 11. Sınıf, MEB Yayınları, İstanbul-2006, sayfa 65, İslam Düşüncesinde Ameli-Fıkhi Yorumlar)

(Kahramanmaraş mitingi – 2002)

Milli Kütüphane Arşiv Kayıtları

Resmi Gazete

Başbakanlık Resmi Sitesi

Gazete Arşivleri


 
Toplam blog
: 295
: 3718
Kayıt tarihi
: 01.10.06
 
 

Milliyet Bloğa nasıl geldim ve nasıl yerimi aldım bilmiyorum. Sanırım uzun yıllar okuduğum bölüml..