Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Temmuz '08

 
Kategori
İnançlar
 

Tanrının Türklere armağanı kutsal Yada taşı

Gök Tanrı Türk Budunu yarattığında onlara kutsal bir taş verdi. Pek çok adı olmakla birlikte çoğunlukla Yada Taşı olarak bilinen bu kutsal taş ile Türklerin atasına yağmur, kar, dolu yağdırma, fırtınalar estirme gücü armağan etmiştir.

Mitolojik özelliği bir yana, pek çok destanda, yabancı ülkelerin ve tarihe not düşenlerin kayıtlarında yer almış, Türklerin kurduğu ülkelerin, egemenliklerinin altında yatan güç olduğuna inanılmıştır. Hanların, Kamların, Komutanların sürekli elinde olan bu taş yitirildiğinde Türk eli felaketlerle karşı karşıya kalmış, istilalar, yenilgiler, kuraklıklar, kıtlıklar yaşamıştır.

Türk soyunun Nuh Peygamberin oğlu Yafes'e dayandığına inanılan İslam düşüncesine göre ise, kendisine Türkistan verilen Yafes bu kurak ülkede ne yapacağını sorduğunda babası üzerinde ism-i azam yazılı Yada Taşını verir ve bu taşla yağmur yağdırmasını söyler.

Yada Taşını kullananlara Yatçı veya Yadacı, bu taşla herhangi bir şey yapmaya da Yatlamak veya Kamlamak denir. Kamlamak daha çok Yada Taşının Kamlar tarafından kullanılmasına denir.

Türklerin inancına göre Ya da Taşı canlı bir varlık idi, kendine ait soğukluğu, sesi, şekli ve yaşamı vardı. Yaşamın sonunda ölür, farklı biçimlere girer, gücü tükenir sonra geri getirilirdi. Genelde yumruk büyüklüğünde ve koyu renkli olur, üzerinde damar çizgileri görülürdü.

Altay Türkleri, Yada Taşını kuru ve sıcak yerlerde saklarlar. Kullanacaklarında taşı buradan alır, işi bitince de yerine korlar. Yazın çok sıcak olduğunda, bunalan atlarını serinletmek için Yada Taşını, atların yelelerine asarlar. Kullanmadan önce soğuk suyun içine koyup su içinde birkaç gün bırakırlar. Ölen taşları diriltmek için hayvan ciğerlerine sararlar.

Kaşgarlı Mahmud, Kaş adı da verildiğini belirttiği Ya da Taşı ile ilgili olarak; ''Kimin yanında Kaş bulunursa ona yıldırım dokunmaz denilir. Kaş, içinde hiçbir leke bulunmayan, saf ve ak bir taştır. Yüzüklere konulur. Böyle bir yüzüğü olan kimseye yıldırım dokunmaz. Çünkü, Kaş'ın yaratılışı böyledir. Kaş, bir beze sarılıp da ateşe atılacak olursa ne sarıldığı bez, ne de kaş yanar. Bu, çok sınanmıştır. Susayan kimseler, bir Kaş'ı ağızlarına alacak olurlarsa susuzlukları geçer'' demektedir.

 
Toplam blog
: 18
: 609
Kayıt tarihi
: 01.07.08
 
 

Tarih ve edebiyata meraklı biriyim. ..