Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Şubat '07

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Nasıl ithalatçı oldum?

Nasıl ithalatçı oldum?
 

Bir ithalat öyküsü anlatacağım, yetmişli yılların sonunda bir adet kitabı ithal etmek için bürokrasiyle tanışmamın öyküsünü.

Üniversitede öğrenciyken bir kitabı Ankara'da bulamadım ve o sırada Berlin’de çalışan babamdan istedim. CRC Handbook of Chemistry and Physics, binlerce sayfalık 2 kilo ağırlığında bir kitaptı. Babam kitabı alıp postayla göndermiş ve iki hafta sonra posta kutuma bırakılan notta Ulus’taki postanenin gümrük bölümüne gelmem isteniyordu. Gittiğimde bir sürprizle karşılaştım, teslim için bir izin belgesine gerek varmış. Babam postaya verirken, kaybolursa diye kitabın 125 DM (Alman Markı) olan değerini yazmış. O sıradaki mevzuattan haberi olsa bunu yapmazdı elbette. Meğerse o zamanlar posta ile gelen paketlerin değeri 100 DM’den fazlaysa ithalat izni gerekirmiş. Önce almasam, geri gitse diye düşündüm ama o kadar alıp göndermişler, ayıp olur diyerek izni almak için Maliye Bakanlığına gitmeye karar verdim.

Maliye Bakanlığına gidip, oradan hemen izni alıp, postaneye gidip paketi alacağımı sanıyordum. Sanıyordum, çünkü henüz bürokrasiyle tanışmamıştım. Bakanlığın yerini araştırdım önce, Ankara Valililiğinin oralarda bir bina dediler ama ben Valilik binasını bilmiyordum ki. Sonunda Sümerbank ve İş Bankası'nın tarihi binalarına göre tarif ettiler ve buldum. Bürokrasiyle tanışmam evraktan teslim ettiğim bir dilekçe ile başladı ve ardından bugün git yarın gel işlemleri...

Bir dosya açtılar ve işlemler başladı. Bir memurun söylediği “Sen kitap ithal ediyorsun, gemi ithal etsen de aynı işlemleri yapacaksın” sözlerini önce abartı sanmıştım, iki hafta içinde defalarca bakanlığa gidip geldikten sonra ne demek istediğini anladım. Bakanlıkta uğraştığım süre boyunca orada çalışanlardan çoğunlukla ilgi ve yardım gördüğümü söylemeliyim. Bakanlıkta iş takip edenlerden farklıydım, uzun saçlı, kot pantolonlu bir üniversite öğrencisi bakanlık koridorlarında çok alışık olmadıkları birisiydi. Hele ODTÜ öğrencisi olduğumu öğrenmeleri kimileri için çok yardım etmeleri için bir neden olurken kimileri için tam tersiydi. O zamanlar her yerde kutuplaşmaların olduğu yetmişli yıllardı.

İşlemler sırasında çeşitli soruları yanıtlamak zorundaydım. Bir forma ithal edeceğim kitapla ilgili bilgileri doldururken kitabın adının “Handbook” yani “El kitabı” olması ve kitabın ağırlığının 2 kg olması biraz İngilizce bilen bir memurun dikkatini çekti. Ona göre bir el kitabı küçücük birşey olmalıydı, 2 kg nasıl olabilirdi. Uzun uzun anlatıp ikna etmem gerekti. Bu kitapların elin içine sığan kitaplar olmadığını, el atında bulunması gereken başvuru kitapları olduğunu ve genellikle böyle büyük kitaplar olduğunu anlattım. Sorun çıkarmadı ve imzaladı.

Bir gün de “Hentbol” konusunda sorularla karşılaştım. Bir evrak üzerinde kitabın adını yanlışıkla hentbolla ilgili olduğunu okuyan ve hentbola meraklı bir başka memura da bunun bir hentbol kitabı olmadığını anlattım. Spor kitabı olursa Gençlik ve Spor Bakanlığından da izin almam gerekebilir diye korkmadım dersem yalan olur.

Sonunda bir gün, makamın imzalayıp izin belgesini vereceklerini söylediler. Ben bir müdürün odasında otururken oradaki memurlardan biri kravatını taktı, ceketini giydi ve dosyayı alıp gitti. Az sonra imzalandığını söyledi ve dosyayı bana verdi. İmzayı kontrol ettim. Evrak, Maliye Bakanı adına diye imzalanmıştı. Bir adet kitap ithalatım için bakan adına imzayla belge almak oradan ayrılmadan önceki son şaşkınlığımdı.

Oradan çıkarken işlerin henüz bitmediğini anlattılar. O dosyayla Kızılay’da bir resmi daireye gidip (Ne dairesi olduğunu unuttum) bu dosyayı verip, postanenin gümrüğüne teslim edeceğim izin belgesini almamı söylediler. O dairedeki işimin kolay olduğunu, yalnızca uzun süre kuyrukta beklediğimi ama sonunda belgeyi aldığımda çok mutlu olduğumu anımsıyorum.

Ulus’taki postanenin gümrüğüne gidip, üzerinde izin yazısı olan yarım sayfalık teksir kağıdını verip karton kutunun içindeki kitabı teslim aldım.

Eve gelmek için Atatürk Spor Salonunun yanındaki otobüs durağında beklerken kolum yorulunca paketi duvarın üzerine bırakmıştım, otobüsü görünce paketi orada bırakıp otobüse binmeye kalktım ama unuttuğumu binmeden farkettiğimde başımdan kaynar sular döküldü. Geri döndüm ve sonraki otobüsle gelirken pakete sıkı sıkı sarılıyordum.

Bu kitaba kavuşmak için henüz öğrenciyken ithalatçı olmuştum ve devlet bürokrasisiyle tanışmıştım. Sonraki yıllarda o kitabı çok kullandım, o günlerdeki emeklerim boşa gitmedi.

 
Toplam blog
: 1735
: 2429
Kayıt tarihi
: 22.09.06
 
 

27 Mart 1959'da İnebolu Yeşilöz Köyünde doğdum. Yeşilöz Köyü İlkokulu, Yeniyol İlkokulu, İnebolu ..