Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Nisan '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Kahvaltı

Bu sabah erken uyandım. Birkaç saat bilgisayarımın başında vakit geçirdikten sonra karnımın acıktığını hissettim. "Şöyle güzel bir kahvaltı hazırlayayım kendime" düşüncesiyle kalktım masamdan. Kolesterol filan takmıyorum vallahi. Zaten ekonomik durumumu 3-4 yıldır düzeltemediğim için sağlıklı bir beslenme uygulayamıyorum kendime. Daha ziyade "Ne bulursan onu ye!" modundayım.

Dört tane yumurta çıkardım dolaptan, 3 tane de domates. Domatesleri tavada kızaran tereyağın üzerine rendelerken hiç domates kokusu almadım. Kimyasal kokuyordu. Renk de yok tavada. "Allah'ım bu domateslere ne olmuş böyle?" diye kendi kendime konuştum. Karakedim üzerine alınmış galiba, ayağımın dibinde "Miyavvvv!" der gibi yaptı. Kocaman, ela gözleriyle bana bakıyordu. Belli ki onun da karnı aç, kendisine kahvaltı hazırladığımı sanıyor. Biraz önce tabağına koyduğum yiyeceklere dokunmadı. İlle benim lokmamda gözü var. İnsan sanki.

Yumurtaları kırmaya çalışırken elimde kırılıverdiler. Zarları öyle ince ki. Lezzet de yok. Ne yapsın tavuklar? Günde üç defa yumurtlatılıyorlar. Bir günde 3 defa yumurtlayan tavuğun yumurtası da daha iyi olmaz tabii. Ben de yumurtlasam daha lezzetli olmaz:)) Biraz pul biber attım ama "acaba bu pul biberlerde de kanserejon maddesi var mı, içinde tuğla tozu ihtiva ediyor mu?" diye de düşünmekten alıkoyamadım kendimi. Alt tarafı bir kahvaltı hazırlıyorum, sanki doktora hazırlıyormuş gibi düşüncelere dalıyorum.

Ben mi bu güzel ülkeye fazlayım, bu güzel ülke mi bana fazla? 12 yıl oldu geleli, henüz anlayamadım. Ama birimiz fazlayız. Galiba ben. Fazlalık yani. Yeri olmayan şahıs anlamında.

Güzel bir çay demlemiştim. Başladım kahvaltıma. Ekmeği bıçakla kesmede biraz zorlandım. Önce hava çıktı içinden. Ohhhh... Mis gibi ekmek havası. Gramajı düşük ya. Küçücük görüntüden kurtulması için basıyorlar kimyasalı veya mayayı, şişiyor ekmek. Önce içinden çıkan havayı teneffüs ediyorum, sonra ekmeğime yağ sürüyorum. Yağ fena değil. Mis gibi tereyağ. Ama belli bir yerden alıyorum. Çayı çok güzel demledim ama suyu klor kokuyor. Şaşal suyu kullansaydım keşke diyorum, artık geç. İçemiyorum çayı. Çok fazla klor atmış belediye. Bir bildikleri vardır. Mikroplar ölsün diye. Tabii insan kılığında mikroplara pek ölümcül etkisi olmuyor.

Bu saçmalıkları niye yazıyorum, biliyor musunuz? Artık ülkemizde ağız tadıyla yiyebileceğimiz, hijyenik koşullarda üretilmiş gıda maddeleri yok denecek kadar az. Bu durum başkalarını rahatsız ediyor mu bilmem ama beni çok rahatsız ediyor.
Mustafa Mumcu

 
Toplam blog
: 324
: 2811
Kayıt tarihi
: 10.04.07
 
 

06. 06. 1945 İzmir doğumluyum ve İzmirli olmaktan da gurur duyuyorum. 1968 yılında birkaç yıllığın..