Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Haziran '07

 
Kategori
Müzik
 

Passiflora

Passiflora
 

Konuğum Levent Altındağ, müziğe küçük yaşlarda müzisyen olan babası Erdoğan Altındağ' ın teşviki ile mandolin çalarak başladı.

Onno Tunç, Şerif Yüzbaşıoğlu, İsmet Sıral, Emin Fındıkoğlu, Neşet Ruacan, Süheyl Denizci, Okay Temiz, Erkan Oğur, Arto Tunç, Nükhet Ruacan ile çalışmalar yaptı. Fahir Atakoğlu, Federico Ramos ve dünyanın en iyi davulcularından biri olan Horacio El Negro ile İzmir Jazz festivalinde çaldı.

Fahir Atakoğlu, Anthony Jackson ve Cliff Almond ile 2003 Uluslararası İstanbul Caz Festivalinde konuk müzisyen olarak sahne alan Altındağ, yine dünyaca ünlü bir vurmalı çalgılar ustası Nana Vasconcelos ile Brezilya ve Türkiye' de çalışmalar yaptı. 7. Uluslararası İstanbul Caz Festivali' nde sahne alan Aşkın Arsunan ‘ Ethno Karma Project ' e konuk müzisyen olarak katıldı.

12. İstanbul Caz Festivalinde ‘ İstanbul Superband ile Dianne Reeves ' e eşlik etti. 13. İstanbul Caz Festivaline, ‘ Hijazz Project ‘ ile katıldı. 14. İzmir Cazz Festivalinde, ‘ Hijazz Project ‘ ile sahne aldı. Yurtiçi ve yurtdışında birçok festivale katılan Altındağ, ayrıca yüzlerce müzik albümünün stüdyo kayıtlarında yer alarak, sayısız sanatçıya eşlik etti.

Stüdyo müzisyenliğinin yanında Türkiye' nin önemli müzisyenlerinden kurulu olan, ‘ Passiflora ‘ ve ‘ Habbecik ‘ ile CD ve konser çalışmaları yapan Levent Altındağ, halen İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı' nda Sanatçı Öğretim Elemanı olarak görev yapmakta, İstanbul Superband ( Eski adıyle Beck' s Big Band )' de soprano, tenor saksofon ve flüt çalmakta. Halen devam eden projeleri arasında, ‘ Hijazz Project ‘, ‘ Quattro Brecker Project ‘ ve, ‘ Group Meldin ‘ de yer almakta.

Levent Altındağ için, 'Doğu ile Batı’ nın arasında benzersiz bir ses nefes' yorumunu yapıyorlar.

Passiflora, Türkiye’ nin benzersiz nefesi Levent Altındağ ve klasik gitarın en yetkin isimlerinden Erdem Sökmen’ in öncülüğünde Eylem Pelit, Volkan Öktem ve Serkan Özyılmaz’ ın katılımlarıyla dört yıl önce kuruldu. Grup, Tania Maria, Steve Khan, Julio Baretta, Ralph Towner, Paco de Lucia, Joao Basco, Russel Ferrante, Paulo Bellinat, Jean Christophe Maillard gibi bestecilerin eserlerini kendine has bir yorum ve ustalık isteyen aranjmanlarla yorumluyor.

Soprano/Tenor/Saksofon/Flüt: Levent Altındağ

Klasik gitar: Erdem Sökmen

Piyano, tuşlu çalgılar: Serkan Özyılmaz

Bas gitar: Eylem Pelit

Davul: Volkan Öktem

Erdem Sökmen: 1957 İstanbul doğumlu olan Sökmen, gitar derslerine Raffi Arslanyan ile başladı. Bir yandan da Okan Demiris’ den solfej ve armoni dersleri aldı. Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı' nda kompozisyon eğitimi alan Sökmen, 1978 yılında gitar bölümü açılınca bu bölümde de eğitim gördü.

Bu dönemde Carlo Domeniconi, Cengiz Tariç, İlhan Usmanbaş, Cemal Reşit Rey ve Ertan Birol ile çalıştı. 1982 de armoni- kontrapunt, 1984 yılında da gitar bölümünden mezun oldu. 1986 yılında İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’ nda klasik gitar bölümünü başlattı. Ayni kurumda sanatta yeterlilik unvanını aldı. 1989 yılında Leo Brouwer' in İstanbul’ da düzenlediği masterclass' a katıldı.

Türkiye' nin en aranan stüdyo müzisyenlerinden biri olan, bir yandan da İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’ nda sanatçı öğretim elemanı olarak çalışan Sökmen' in caza olan ilgisi ve farklı disiplinlerin birleştiği noktadaki hüneri Passiflora için yaptığı aranjmanlarda kendisini gösterdi.

Serkan Özyılmaz: Piyano, tuşlu çalgılar

1976 yılında İstanbul’ da doğdu. İlkokuldan sonra Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Piyano bölümünde Metin Ülkü, Lale Önge ve Hülya Ardiç' la öğrenim gördü. Ayni üniversitede kompozisyon bölümünde İlhan Usmanbas, Ahmet Yürür ve Hasan Uçarsu ile çalıştı. 2002 yılında kompozisyon bölümünden mezun oldu.

Yazdığı kompozisyonlardan bazıları: 2 viyola için süit, piyano için etütler, 2 bölümlü orkestra müziği, piyano ve yaylı sazlar dörtlüsü için süit.

Pasaporte Latino grubu ile Latin caz müziği çalışmaları yapan Özyilmaz ayrıca Cengiz Baysal, Volkan Öktem, Volkan Hürsever, Eylem Pelit ve Önder Focan ile çeşitli caz topluluklarında çaldı. 2003 yılında İstanbul’ da gerçekleşen ve çoğunluğu Avrupalı müzisyenlerden kurulu EBU Caz Orkestrası’ na Türkiye' den katıldı. Halen TRT Hafif Müzik ve Caz Orkestrasında piyanist olarak görev yapan Serkan Özyilmaz ayrıca İstanbul Superband' de değer alıyor.

Eylem Pelit: Bas gitar

1971 yılında Ankara' da doğan Eylem Pelit I.T.Ü. Devlet Konservatuvarının viyola bölümünde okurken bas gitar çalmaya başladı. Kariyeri boyunca hem caz hem de popüler müzikte birçok sahne ve stüdyo çalışması yapan, Türkiye ve yurtdışında konserler veren Eylem Pelit, John Scofield, Claudio Roditi, Fatih Erkoç, Askın Arsunan, Elvan Aracı, Önder Focan, Mark Harris, Karl Potter, Jack Tama, Russel Malone, Aydın Esen, Kerem Görsev, Fahir Atakoglu, Yıldız Ibrahimova, Pasaporte Latino gibi müzisyen ve gruplarla ayni sahneyi paylaştı.

Eylem Pelit 2000 yılında Askın Arsunan Ethno Karma Project' le İstanbul ve Akbank Caz festivallerinde çaldı, 2001 yılında Habbecik grubunun bir üyesi olarak, ' An Meselesi ' albümünü yapti.

Kayahan, Ajda Pekkan, Nilüfer, Sezen Aksu, Nükhet Duru, İzel, Yasar, Mustafa Sandal, Işin Karaca, Zülfü Livaneli, Edip Akbayram, Modern Folk Üçlüsü gibi isimlerin stüdyo kayıt ve sahne çalışmalarında yer alan Pelit, Volkan Konak, Arif Sağ ve Tolga Sağ gibi sanatçıların albüm düzenlemelerini yaptı.

Volkan Öktem: Davul

Farklı türlere olan hakimiyetiyle müzik camiasının en iyi davulcusu olarak gösterilen Volkan Öktem 1970 yılında İzmir’ de doğdu. Davula olan ilgisi 7 yasında başladı, 12 yaşında çeşitli orkestralarda davul çalmaya başlamıştı bile. 1985 yılında Ankara' ya geldi. Tuna Ötenel ve Janusz Szprot gibi önemli piyanistlerle caza geçmeden önce birçok rock ve pop grubu ile Türk Sanat Müziği ve Türk Halk Müziği orkestralarında çalıştı, o dönem Öktem' in birçok farklı müzikal stille beslenmiş benzersiz stilini oluşturmasında önemli bir yer tuttu.

1993 yılında İstanbul’ a gelen ve burada farklı türlerde sahne ve stüdyo çalışmaları yapan Öktem bu güne kadar sayısız festival ve konser projesinde yer aldı. Muvaffak, ' Muffy ' Falay, Tuna Ötenel, Aydın Esen, Önder Focan, Sibel Köse, Keisa Brown, Baki Duyarlar, Gürol Agırbaş, Levent Yüksel, Sertab Erener, Mirkelam gibi isimlerle çalışan, Trio Mrio, Habbecik, Acid Trippin, 0212, Pasaporte Latino, Beck' s Big Band, Ethno Karma Project, Laço Tayfa gibi grup ve projelerin kadrosunda yer alan Volkan Öktem; Russel Malone, John Scofield, Dianne Revees, Bendik Hofseth, Larry Carlton, David Binney, Rex Richardson gibi müzisyenlerle de aynı sahneyi paylaşma fırsatı buldu...

Trio Mrio ile, ' Trio Mrio ', Habbecik' le, ' An Meselesi ', Laço Tayfa ile, ' Bergama Gaydası ' ve, ' Hicaz Dolap ', Askin Arsunan ile, ' One A Day ' ve Quartet Muartet ile, ' Dokuz Parça ' albümlerini yapan Volkan Öktem son dönemlerde Passiflora dışında Quartet Muartet, Aşkın Arsunan Blue Print Project, İstanbul Superband ve Hi Jazz Hicaz gibi gruplarla birlikte çalıyor...

* Passiflora nasıl biraraya geldi?

Uzun yıllar arkadaşım olan Erdem Sökmen’ in fikriydi. Birikimlerimizi bir çatı altında toplayabilir miyiz dedikten sonra bu karar verildi. Birikimlerimizi ortak bir sepette birleştirmeliydik. Dünya müzisyeni olan Volkan Öktem, Eylem Pelit ve Serkan Özyılmaz’ ın katılımı ile bu asla tekrarlanmayacak grup ortaya çıktı. Ama ne yazık ki bu isimler gereği kadar lanse edilmiyor ülkemizde...

Zira sanata değer verdikleri için olsa gerek…

Yine de takdir eden bir azınlık var, onlara bu keyfi sağlamak bize onur veriyor. (Kendi adıma o azınlığa girmekten mutluyum)

* PASSIFLORA ismi nasıl ortaya çıktı?

Grubun isim babası Volkan Öktem’ dir, bu soruyu ona sorabiliriz ama galiba, ' mutluluk verici ' gibi bir anlamı olmalı. Yani ferahlatıcı. Dediğim gibi asla tekrarlanmayacak bir grup bu Passiflora denen çalgıcılardan kurulu grup.

* Kendini nasıl tanımlarsın?

Hımmmm zor bir soru. Karakteriniz şöhretinizden önemlidir. Karakteriniz, siz ne iseniz o dur. Oysa şöhretiniz, ' başkaları sizi ne sanıyorsa o’ dur.'

* Müziği tek cümlede anlat desem?

Çevre kirliliği kadar tehlikeli bir boyutta olduğunu ifade edebilirim sadece. Ama Müzik kanatlarımın altından geçen rüzgardır.

* Mesleki anlamda en çok neye üzüldün?

Müziğin bu derece yok oluşuna çok üzülüyorum.

* Bundan kim sorumlu?

Tabi ki yol göstericiler sorumlu. Yani televizyon ve basın. Dikkat ederseniz her gazetede spor yazarları var ama ne yazık ki müziği eleştirebilecek pek az kişi var.

Ben spordan pek anlamam ama inandığım spor yazarlarının yazılarından birşeyler çıkarmaya gayret ederim.

Yani bana yol gösterebilirler ama maalesef müzik için aynı şeyleri söyleyemeyeceğim. Müzikal eleştiri yapanlar sadece kendi zevklerine hitap eden kişileri onöre etmektedirler.

* Sence eleştirmen anlamında bu işin piri kim ya da kimler?

Bu potaya girmek istemem, neticede bizi buralara halk getirdi diyerek bu şemsiyenin altına gizlenirler. Bu bana pek yakışmaz. Öyle horozlar vardır ki, güneşin onlar öttüğü için doğduğunu sanırlar.

* Kendi kulvarından bahseder misin?

Asla müziği suistimal etmedik. Ben ve benim gibi müziğe gönül verenlerin amacı, sadece kendimizce doğru yolu göstermekti. Ve halen bu fikirde yolumuza devam edeceğiz.

Gökkuşağına ulaşmak istiyorsan yağmura katlanmak zorundasın.

* Turnelerle ilgili neler söylemek istersin?

Müzikal amaçlı yani kendi solistimiz olduğumuz turneler başka bir anlam taşıyor bizler için. Zira kişiler sizi dinlemeye geliyor yani solist sizsiniz. Onun için bütün birikimlerimizi ortaya sunuyoruz. Ama dediğim gibi bizler iyi bir şey sunmak için hep ama hep gayret içersindeyiz. Güzel çalmak için bir tek yol vardır, dinlemeyi öğrenmek.

* Kaç kere turneye çıktın, sayısını hatırlıyor musun?

İşte şimdi yandım, yaşım ortaya çıkar sayısını söylersem, ‘ Daha tekerlek icat olmadan ben turneye çıkardım '
Fena bir rakkam değildir ama hiç saymadım. Bunlardan bazıları; Bütün Avrupa, Amerika, Japonya Brezilya, Körfez ülkeleri vs vs...

* Kaç yurtdışı turnesi var?

Fena bir rakkam değildir ama hiç saymadım. Bunlardan bazıları; Bütün Avrupa, Amerika, Japonya Brezilya, Körfez ülkeleri vs vs...

* Gittiğiniz yerlerde nasıl karşılanıyorsunuz?

Tabi ki hoş karşılanıyoruz ve çok takdir alıyoruz. Biz kendimizi çalıyoruz. Oralarda iyi birşey yapıyorsanız takdir edeni mutlaka oluyor. Ha yaban ellerde ha bizim ülkemizde. Yeter ki siz iyi bir şeyler yaptığınızdan emin olun.

* Hiç rakibiniz var mı?

Çok iddialı bir soru. Çok değerli grup ve müzisyenler var tabi ki ama biz güzel çalıyoruz. Takdir dinleyenlerin olsun, bize yakışan bu herhalde.

* Passiflora olarak hep böle mütevazi misiniz?

Biz buyuz, işimizi yapmaya çalışıyoruz. Bunun adı mütevazilikse bilemiyorum.

* İşin senin için ne ifade ediyor?

Bıkmadan usanmadan hep doğru olanı yapmaya gayret göstereceğim. Enstrümanım üzerine yemin ederim.

* Yemin ederken ayağını kaldırmadın dimi?

Katiyen! (Güvenilir bir insan olduğu için ona güvendim.)

* Öğrencilerinin içinde oldukça iyi olanlar var. Onları da tanıma şansımız olacak mı?

Tabiki çok yetenekli gençler var, umarım onlarda layık olduğu yerlere gelecektir.

* Unutamadığın bir anın var mı?

Binlerce var ama en önemlisi dünya devleri ile çaldığım zamanlarda onlardan aldığım takdirler. Bu da gösteriyor ki yoktan var ettiğimiz şeyler varmış meğerse.

Neticede ülkemizde ve yurt dışında saygın bir yerimin olduğu, alınabilecek en büyük mutluluk bu olsa gerek. Şairin dediği gibi, ‘ Bana yağmurdan bahsetme, ‘ YAĞDIR... ‘

Ben de onu yapmaya çalışıyorum.

* Projelerle ilgili bilgi verir misin?Bir stüdyo çalışmamız var, bu arada yurt dışından Leverkus’ un Jazz Festivali ve içinde bulunduğum projelerlerle konserler var. Onları değerlendiriyoruz. Grup olarak, ‘ Su ‘ gibi olmalıyız.

Herşeyden aşağıda, ama kayadan bile kuvvetli.

* Konser tarihleri ve yerleri belli mi?

Şimdi yaz sezonu. Sadece 25 Haziran Nardis Jazz Club var sonra Eylül’ e kadar nekahat devresi ama sonra hunhar bir tempo ile devam.

* Eylül'e kadar bir planın yok mu?

Bu zamanı kendime ayıracağım. Devamlı enstrüman çalışacağım. Yeni ifadeler bulmalıyım, kendim olmalıyım her zaman olduğu gibi.

* ‘Kendin olmak‘ nedir?

Kendime ait olmalıyım daha doğrusu kendim olmalıyım. Taklit asla!

Levent gibi, yani kendi soundum ve tarzımı devam ettirmeliyim.

* Yapmak istediğin işleri yapabildiğine inanıyor musun?

Tabi daha çok şey yapmak ister insan ama olanaklarla sınırlıyız ne yazık ki. Herşeye rağmen yapmak istediğimiz şeyleri bizler özveriyle yapıyoruz zaten.

* Hangi sanatçıları dinliyorsun?

Tabiki Michael Brecker. O zirvedeydi ama yaratıcı aldı onu ne yazıkki.
Bob Berg. Onu da yaratıcı aldı hem de genç yaşlarda.
Bob Mintzer, Dave Weckl, John Patuticci, Gonzalo Rubalcaba, Aydın Esen. vs vs.
Ama bunlar çok önemli benim için.

* İzmir için Passiflora’nın bi projesi yok mu, hani olsa diyorum?

Çok hoş, daha doğrusu İzmir’ in Passiflora için bir projesi var mı?Teklif geldi de çalmadık mı?

Notalar çalmakla eskimez...

Dünyaca aranan sanatçılarsınız ama ülkemizde bu sanatçılar hergün göz önünde değiller. Ne devlet, ne millet sanatçısına sahip çıkmıyor. Bu gerçekten çok üzücü :(

Aah sağol Esma, olsun böyle yaşamaya alıştık. Bunun bir tek çıkar yolu var yabancı isimler kullanmak. O zaman işler değişir.

Levent değil de, ' Levy G ' mesela.

Ama kıymetimizi bilenlere ayıp olur, onlar bir yana.

Eh ben diyeyim de takdir halkımızındır.

Biz doğru bildiğimizde ısrarlıyız. Halen geçen sene çaldığımız Leverkusen Jazz Festivalinden yine teklif aldık. Önemli bir festivaldir kendileri, 5 Kasımda yine ordayız. Okan Ersan ile ama hiç kimsenin haberi yok. Beni yıkan bunlar işte.

'Dünyaya kuşbakışı bakıp, kuşbeyinli olmamalıyız' der bir Kızılderili reisi.

* Sevgili Levent oldukça duyarlı bir o kadar da üzgün. Çok da haklı. Neden dünyanın kabul gördüğü sanatçılarımıza kendi ülkemizde sahip çıkamıyoruz?

Basında medyada ortalık sanatçı kaynıyor, kimdir sanatçı önce bunu bir belirleyelim
Levent düşüncelerine çok değer verdiğim sağduyulu bir dost. Onun fikirleri benim için gerçekten önemli. Hatta o kadar önemli ki fırsat bulduğumda yayınlamadan önce yazılarımı ona cebren ve hile yolu ile okutup öncelikle fikirlerine başvuruyorum. Çok zarif bir insan olduğu için beni geri çevirmeyip yazılarımı okuyor ve bana eleştirisini yapıyor. Bugüne kadar hiç olumsuz eleştiri almadım. Yaptığı yorumlar her zaman düşüncelerimi ifade etmem yönünde.

Bunun için öncelikli olarak görev basına medyaya düşüyor...

Sanata ve sanatçılarımıza sahip çıkalım. Onları küstürmeyelim. Günübirlik sanatçı geçinenlerle bu işler olmaz. Sonra bir bakarız ortada gerçek anlamda sanat yapan kimse kalmamış.

Bu bizler için ciddi bir tehdit ama bunun farkına varamıyoruz. Umarım vardığımızda çok geç olmaz.

Levent’e, konuğum olur musun, birlikte ortaya güzel bir yazı çıkaralım ve bu yazıyla müzik yarışmasına katılalım dedim. Hiç düşünmeden kabul etti. Ben yarışmayı böylece kendi içimde kazandım zaten.

Neşet Ruacan-Levo, Fahir Atakoğlu-Arto Tunç-Harun Kolçak, Onno Tunç-Baba Levo, Uzay Heparı-Uğur Yücel, Michael Brecker ve ‘ Benim için çok önemli dünya devi bir saksofoncuydu ‘, Dianne Reeves, ‘ Dünyanın en önemli davulcusu ‘ Horacio El Negro, ‘ Baba Levo gerçeği ama ne yazıkki kimsenin haberi yok ‘ …‘ Değerini bileceğini tahmin ettiğim için yolluyorum ‘ diyerek arşivime bu önemli isimleri kazandırdığın için de ayrıca teşekkürler sevgili Levent.

* Levent Altındağ imzalı son olarak ne söylemek istersin?

Reca-ı minnete döndük yüzümüzü sev-i canayı gönülden fethe hazırdır bu kullar.

*****

Sevgili Levent Altındağ ve PASSIFLORA, sizleri ağırlamak benim için çok güzeldi. Konuğum olduğunuz için ben çok mutlu oldum. İyi ki geldiniz sefalar getirdiniz.

 
Toplam blog
: 1929
: 661
Kayıt tarihi
: 11.11.06
 
 

  Hayatı ciddiye almam, emeği çok ciddiye alırım. Dünyanın en vazgeçilmez üçlüsü; çocuklar, çiçek..