Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Eylül '07

 
Kategori
Blog
 

Milliyet Blog için yazdım

Milliyet Blog için yazdım
 

15 dakikada hazırlayıp yayına aldığım bloglarım olduğu gibi, günlerce üzerinde uğraştıklarım da oluyor. Yazılarımın çoğunu birkaç kez başına oturarak hazırlarım ve bilgisayarımda birkaç pencere açık olur, paralel olarak birkaç yazı yazarım. Yazılarıma özen gösteririm ve yayına girdikten sonra artık o yazı benim için orijinal yazı olmuştur, içeriğine hiç dokunmam, yalnızca yazım hataları varsa onları düzeltirim. Yazdığım yazılarda daha önce yazdıklarıma gönderme yapıp link verdiğim için eski yazılarımı çok sık okurum. Okumak için harcadığım zaman yazmaktan daha çoktur.

Her konuda yazıyorum. Blog yazmak için konu seçmek yerine her yerde her zaman aklıma gelen konuları not ediyorum. Bilgisayarımda taslak olarak dosyası açılmış, başlığı atılmış yüzlerce konu bulunur. Yazmak için zaman bulduğumda bu konulardan o anda sıcak gelenleri yazarım. İlerlemezse bırakırım. Bazen ertesi gün bazen aylar sonra o yazıyı tamamlarım.

O anda aklımdan geçenler, sokakta gördüğüm bir kedi, bahçeden dolaşan küçük bir kaplumbağa, yıllar önce çektiğim bir fotoğraf, haberlerde gördüğüm bir görüntü yazı konum oluverir, Denizi, yelkenlileri, deniz fenerlerini.severim, ekinoks günlerini önemserim. 23 Eylül’de İnebolu’da olacağım, deniz fenerine giderim ve o gün ekinoks, hepsi bir arada olunca biraz da hüzün eklenir buna ve yazarım.

Sinemadan çıkıp eve geldiğimde, perdedeki görüntüler henüz gözümün önünden kaybolmadan, izlediğim filmi yazmanın zevki başkadır. Tatilden döndüğümde masamda bir arkadaşımın armağanı olarak bulduğum Ezginin Günlüğü’nün Çeyrek albümünü dinlediğimde bende bıraktığı izi paylaşmak için yazarım.

2007 yılı ülkemiz siyaseti çok hareketli günler geçirdi. O günlerde yazacak konu o kadar çoktu ki, yazamayıp içimde kalanlar yazdıklarımdan çok çok fazlaydı.

Kent tarihi konusunda yazıyorum. İnebolu’da doğdum ve doğduğum yerden üniversiteye giderken ayrıldım. Ayrılsam da hiç kopmadım, tüm tatillerimi orada geçiriyorum. Anılarımı, gözlemlerimi, çektiğim fotoğrafları yazıyorum. En çok İnebolu’yu yazdım ve ülkemizin birçok yerindeki hemşehrilerimden yorumlar geliyor.

En çok yorum aldığım blogum bir şaka... 1 Nisan sabahında blog yazarları uyandıklarında bulsunlar diye bir şaka yazısı hazırlamıştım. “Blog vergisini biz mi ödeyeceğiz?” başlıklı yazımda, blog yazarlarından yayınladıkları her blog için bir “özel neşriyat vergisi” ödemeleri gerektiğini anlatan bir şaka yazmıştım. Nisan 1 günü bu şaka blog yazarlarımızdan çok yorum aldı. Şakanın yayınından aylar sonra bile çok şirin yorumlar alıyorum.

Çok yazdığım kategorilerden biri Blog kategorisi. Bu kategoride hem blog yazarları aramızda birbirimize göndermeler yapıyoruz, eleştiriyoruz, övüyoruz. Bu kategoriyi önerdiğim gün editörlerimiz eklemişlerdi ve bunu hoş bir jest olarak değerlendirmiştim. Blog kategorisinde Milliyet Blog’un gelişmesi için çok sayıda öneri yazdım. Bu önerilerden kimisi hemen değerlendirilip kullanılmaya başlandı, kimisi de bir süre sonra uygulamaya alındı.

Okunmak güzel. Aslında yazılarımın benden başka yalnızca bir kişi tarafından okunması bile benim için yeterli diye düşünüyorum. Milliyet Blog’da blog konusunda yazdığım yazılarda kendimi “çok yazan az okunan yazar” olarak tanımlarım. Çok okunanlar listesinde üstlerde olmam yalnızca çok yazmamdan kaynaklanıyor, okunma ortalamam oldukça düşüktür ama benim için çok bile.

Yazılarımı okuyanlardan gelen tepkiler duygulandırır bazen. Birgün bir mesaj gelmişti blog sayfama: “İsminize lisedeyken Internet'te İnebolu ismini arattığımda rastlamıştım. Değerli Altan Hocamızın ismini görmüş olmam bunu hatırlamamda etkendi. Blog sayfası okuma alışkanlığım yoktu, ama Milliyet'in sayfasından nasıl olmadığını anlamadan sizin sayfanız açıldı. Gördüğümde çok mutlu oldum.” Altan’ın öğrencisiymiş. Altan Tiryaki (1963-2000) benim kardeşim, 1993- 2000 yılları arasında İnebolu’da köylerde öğretmenlik yapmıştı. O zamanki öğrencilerini şimdi üniversite öğrencisi veya mezunu olarak duyduğumda seviniyorum, hem onun adına hem kendi adıma. Kızların okula gönderilmeme sorununun yaşandığı ülkemizde kızlarımızın köyden gelip üniversitede olmaları ve bu durumda kardeşimin de katkısını bilmek gururlandırıyor. Milliyet Blog’da yazdığım yazılarla kardeşimin bir öğrencisine ulaşmak onun yazdıklarında kardeşim hakkında övgüler okumak herşeye değer.

Milliyet Blog’daki yazılara baktığımda oldukça özgür bir ortam olduğunu görüyorum. Yazdığım gazetenin başlığında Milliyet yazdığını ve burada herşeyi yazamayacağımı biliyorum. Bazen yayınlanmayacağını düşündüğüm bir yazım yayına girince hem şaşırıyorum, hem de seviniyorum. Kimi zaman direnip yayınlatmayı başarıyorum, kimi zaman da ısrarcı olmamam gerektiğini düşünüyorum. Özdenetim yaptığım zaman her yazım yayınlanıyor.

Editörlerin denetimini zaman zaman acımasız olarak eleştirsem de polemiklerin en az olduğu sanal ortamı başka türlü sağlamanın olanaksız olduğunu biliyorum.

Milliyet Blog benim gördüğüm en düzgün blog ortamı. Burada yüzlerce amatör gazete yazarı yazı yazıyor. Milliyet, Milliyet Blog’a güç katıyor, Milliyet Blog da Milliyet’e güç katıyor. Formatı, içeriği, kullanım kolaylığı, denetimi ile Milliyet Blog, gazete blogları için bir model. Henüz mükemmel değil ancak yeniliklere açık olması bu mükemmelliğin birgün geleceğinin göstergesi.

Alexa.org’da Milliyet istatistiklerine baktığımda Milliyet Blog’un milliyet.com.tr içinde yüzde 1 gibi önemli bir katkıya sahip olduğunu görüyorum. Bu da Milliyet’in kurumsal olarak Milliyet Blog’u sahipleneceğinin ve Milliyet Blog’un bir sürekliliği olacağının bir göstergesidir. Bu da Milliyet Blog’daki yazıların buza yazılmayacağının bir güvencesidir.

Uzun yıllardır hep birşeyler yazarım. Günlük tutarım, zaman bulduğumda içimdeki herşey yazarım. Gece boyunca yazdığım zamanlar da olur. Şu anda Milliyet Blog’daki yazılarımı “Blog yazmak” olarak düşünmüyorum. Birşeyler yazıyorum o yazdıklarımı Milliyet Blog’da yayınlıyorum. Eskiden de çok yazardım, şimdi de. O zaman yazdıklarım bende saklı kalırdı, şimdi yazdıklarımı okuyanlar oluyor

Milliyet Blog’da yazdıklarımın işe yaradığını görmek sevindiriyor beni. Bu yıl Mart ayında Ankara Bahçelievler’de sokak adlarımızı değiştirmeye kalktılar. Bu değişikliği farkettiğim gün Milliyet Blog’da yazılar yayınlamaya başladım. Bu yazılar konuyu gündemde tuttu. Hürriyet Ankara yazarları bu yazıları iki kez köşelerinde yayınladılar. Bu sırada semtimizde muhtarların ve siyasetçilerin katkılarıyla bir hukuk savaşı yapıldı. Sonunda kazandık ve sokak tabelalarımız eski adlarıyla asıldı. Geçen hafta bir arkadaşımla muhtarımıza gitmiştik. Muhtarımız beni görünce yazdıklarımın bu savaşı kazanmamızda çok katkısı olduğunu söylediğimde sevindim, güzel işler yapmışım diye. Milliyet Blog bu yayınlar için ortamı sağladığı için katkısı çok önemlidir.

Bu yılın ilk aylarında Milliyet’te ve Hürriyet’te Kurtlar Vadisi konusunda anketler yayınlanmaya başlanmıştı. Milliyet her an sonuçları yayınlıyordu ve bu sonuçları kaydettim ve manüpülasyon olduğunu anladım ve kanıtlayacak hesaplar yaptım. Bu konuda yazılar yazdım, blog yönetimi gazete yönetimine iletti. O gece anket yayından kaldırıldı. O işte bir katkım olmuşsa ne güzel, böylece bir yalan anket sonucu yayına girmemiş oldu. Aynı çabayı Hürriyet’teki aynı konulu anket için gösterdim ama onlar ilgilenmediler ve sonucu yayına aldılar. O anketin bazı gruplar tarafından manüpüle edildiğine ve gazete bunu yayınlayarak halkı yanılttığına inanıyorum.

Ailemde ve çevremde yazdıklarımı okuyanlar var. Hayri Amcam vardır İstanbul’da, yazmaya başladığım günlerden buyana yazdıklarımı okur, yorumlar yapar. Bu yaz İnebolu’dayken yağmurlu bir günde bir simitçinin fotoğraflarını çekmiştim. Sonra da o günkü gözlemlerini yazıp Milliyet Blog’da tek fotoğrafla yayınlamıştım. Milliyet Blog’un sevdiğim yanlarından biri bloglara fotoğraf galerileri ve videolar eklenebilmesidir. Simitçinin fotoğraflarından bir galeri hazırlayıp Ankara’ya döndükten sonra yayınlarım diye düşünürken amcamdan fırçayı yedim, “nerede bunun fotoğrafları” dedi, ben de hazırladım ve orada kullandığım yavaş Internet’le zar zor aktardım fotoğrafları. Kardeşim Aysel ve kuzenim Seval diğer sadık okurlarımdır.

Yazdığım yazılarda, yakınlarım konu olur sık sık. Güzel günleri de paylaşırım hüzünleri de. 21 Eylül 2007 günü annemle babamın ellinci evlilik yıldönümleri. O gün için İnebolu’ya gidiyorum. Geçen ay bir yazıda 50. yıla değindim ama o gün için daha özel bir yazı kaleme aldım. Ailemin, tanıdıklarımın böyle özel günler için düşündüklerimi yazılarımdan okumaları hoşuma gidiyor.

Yazdığım her yazı açık olmuyor. Yazılarımda, yalnızca anlaması gerekenlerin anlayacağı bölümler oluyor. Kimi zaman sözcüklerle, kimi zaman sözcük gruplarıyla, kimi zaman da sayılarla oynamayı seviyorum. O oyunları çözmek her zaman kolay olmuyor. Kimi zaman ben de unutuyorum.

Her yazmak istediğimde yazacak bir köşem olduğunu bildiğim Milliyet Blog’un benim için bir şans olduğunu düşünüyorum.

Ankara, 19 Eylül 2007

Blognot: 23 Eylül Pazar günü Milliyet Pazar'da yayınlanacak Milliyet Blog yazısı için görüşlerimi sormuşlardı. Ben de yazdım. Bu yazı için fotoğraflar istemişlerdi. Bilgisayarımda hızlı bir tarama sonucu bulduğum fotoğraflardan bir galeri hazırladım ve bu yazıya ekliyorum.

 
Toplam blog
: 1735
: 2429
Kayıt tarihi
: 22.09.06
 
 

27 Mart 1959'da İnebolu Yeşilöz Köyünde doğdum. Yeşilöz Köyü İlkokulu, Yeniyol İlkokulu, İnebolu ..