güz yaşıma aldanma bakir değil biliyorsun koynumdaki hüznüm sende bırak artık çekip durma saçımı sonbahar ne düşesi gelmiş bir yaprağım ne de savrulası bir rüzgar *<..
bazen diyorum hani bazen hiç bir yaprak kımıldamaz ya içinizde gri bir donukluğa demir atar gözlerinizdeki geçmiş ve örtündüğünüz kozanızdan çıkmak istemezsiniz *
ey bir yüzü cehenneme göz kırpan hayat bilirim ki ne gülden öte bahar ne de aydan öte dünya var ve sen de bilesin ki ateşe inanıp ta ateşten korkanla..
dedim ki kendime "oğlum ömrünü verecek kadar kaç kadın sevdin kendine mahpus ettiğin kaç kadına sürgün oldun gözlerin açık seviştiğin bir tek geceyi söyle bana" ..
haramın şiir sayıldığı devrimlerde şairleşirmiş yürekler ölmek en çok şaire, yaşamak ise en çok şiire yakışırmış… … akşamın bir vakti, gitarın tınısında..
büyüdükçe hasret yalnızlaşıyor içimdeki çocuk her gece sobeleniyor içimdeki masalsız sabahlar renklerinden kimler çaldı balonlarımı kim tutuşturdu ipinden uçurtmala..
aslında masaldır bütün çocuklar şekerdir camdan gözyaşları korkularımız kadar okşardık yarınlarını ağlamak gülmenin karşı kıyısıydı oysa ve gülmek en çok ama..
eyyy koca yürekli yüce dağ sisli gözlerinle bakma öyle dik dik çatma kaşlarını yuvaları bozulur kartalların saçlarına ak düşse de üzülme bilmez misin baharların ..
inanmıyorum dedikçe inanasım geliyor gün öldü diyorlar ikindiye bile yetişmezmiş güya önce gölgesinden vurmuşlar güneşi sonra saçlarından asmışlar küf tutmuş başaklara..... ..
asılacak bir gün elbet devrik cümlelerin sayfalarında bizi yazamayan her kalem güvercinler üşüyecek belki ama asla hiç bir ıslık terk etmeyecek şarkısını * ahh Alys..