Tren çıplağı geçip şehrin içinden bir tabuta sığdı hayat şarkısı… Tecrit edilmiş çocuk düşlerinin ya da iflas eden yaşlı bedenlerin arasında göründü.....
Elektrik süpürgesi içinde dönen sonbaharın yol kenarına uzayan tellerine asıyorlar ölüm ilanlarını. Yeşil maskeyle yüzüme yaklaşan diş hekimi ayrılık..
O vakitler sosyete partilerinden çıkmıyordum. Yakın bir dostum vardı, ailesi oldukça varlıklıdır. Bu dostum, otuzbeş yaşındaydı ve şair olmaya çalışırken son on yılını üniversite eğitiminde harcamı..
Yatırıp bir hastane odasına üzerine güller attılar çektiği içler gibi yaprak yaprak soydular. dost dediler abi dediler arkadaş dediler sevgili dedile..
Elektirik tellerinden düşüyor sıcak asfalt üzerine kurşun misali ağır kuşlar… Hasır üzeri Anadolu güneşi Hasır altı Anadolu ölümü… Bir k..
Ne çıplak ellerin çıplak olan ne varsa ellerinde… Ne güzel ellerin var, dedin ya o gün ressam eline benzetip ellerimi ben hiç beceremem resim yapma..
Karartıp en beyaz düşleri son kez denedi ölümü ancak ölüm onu denemedi aldı götürdü göl ağırlında… Hayata boy verenlerin elini gördükçe o eli tutası geliyor ..
Sıcak bir yaz günü karşıya geçmek için Kadıköy iskelesine yürüdüğüm sırada iskelede doğal olmayan bir kalabalık toplandığını fark ettim. Herhalde sıcaktan biri bayıldı diyerek merakla kalabalığa ya..
Dağıtırım bu barı, dedim. Abi yapar mısın gerçekten, dedi Süleyman. Hayır, sen varken yapmam… Bir öğleden sonra başında bandana olan genç çocuk bir şey sor..
Profesör Mehmet Soykan, daha odadan içeri girer girmez bir tuhaflık olduğunu sezmişti. Hemen karşıda, masasında oturan ve on yıl önce sigarayı bırakmış, nobel ödüllü profesör John Peters, ağzına ye..