Slogan gibi, öyle mi!?.. Yaşamdan istedikleri.. kabaca hem de!.. Oysa!.. Söz et şimdi, hemen… Dileksizliklerini!.. Başardıklarını sananlardansın ya!… Kültürleri, halklarının..
Erozyonu önce yüreklerde sonra beyinlerde yapacaksın ki şaşkına dönsün diyor üst yapı; varolan tüm araçlarıyla… Öyle bir insan yaratacaksın ki!… artık birbirlerinden şüphe duymak az gelec..
Duymadı… ! Sanmak farklı… Ama beklemek zorlu… Nasıl da endişeleniyor. “Bir şey oldu mutlaka!… Olumsuz düşünmek mi gerekli hem de tam bu sırada…” Hızla dönen bir çark gibi!… ..
Kaçın!… Hayattan, sevgiliden, arkadaştan, okuldan, yazdan, kıştan… Kaçın!…. açlıktan, yoksulluktan, sömürüden Kaçın… Kaçın! Nereye? Durun diyenlerden kaçın!.. Neden bulun ka..
Önemsemedin... Şimdi fark ettin… Ne demeli?.. Diyemezsin.!.. Dememeliyim!.. İçtensin!.. Öyle bilmeliyim… Tertemizsin!.. bir çok ayrıntıyı görmeliydin… göremedin!… ..
Işıklar kamaştırdı gözyaşı değil.. Yabancı değilsin sen tüm bunlara... İlkokul toplu fotoğrafında da gözlerin kamaşmıştı.. aynını söylemiştin.. sigaraya ilk başladığının pişmanlığında da.....
Onların sözcükleri!.. kirli.. merhabaları da... nasılsınları da.. Onların diliyle aşk'ta.. Nefes al!.. tıpkı Doğa gibi... Plânlamadan.. Nefes alıyor!....
Nasıl?.. az!.. Bir kaç var!… Çok olmalı!.. Sırt sırta zamanları.. Sabah konuşmaları!.. “Gel seni öpeyim..” Sıcaklıkları... ” ellerim sıcak ver bana”.. ..
Paylaşmaya yok zamanın... uçsuz bucaksız görünene, sevgiye... kardeşliğede. Giderken... gelirken, yok zamanın... Ağır bir yok ediş kendini ... yavaş yavaş, usulca değil ama... Zamanın yok s..
Endişeli... O!... hepimiz gibi.. Sunduklarından arta kalanlar bir tiyatroda küçücük bir figuranlık oysa... Sıkıntıları çözememek adına, bunalmak adına, terk edilmek, terk etmek adına... be..