Ve silik bir silüettir yaşamak. Yitik bir can ağrısı... Adı konulmamış ağır bir su damlası misali, toprağa karışınca kıyameti ölüyor sessizliğinin. ..
Okunmamış bir kitabın satır aralarında unutuldu hayata dair gerçekliğim ve isimsiz bir mülteci misali gezindim yokluğun diyarında. Dört nala koştuğum yol, gecenin serseri karanlığın..
Ve camları yıkayan yağmurun delice halleri ince ince dökülür karanlığımın silik silüetine. Kırlangıçlar misali göç eden ruhumun kayıp izdüşümleri şakaklarımda birer keskin a..
Ve sayfalarınca katlanmış bir çırpınış kopuyor gecenin kanatlarından. Işığın kendi gölgesini bile aydınlatamadığı bir tufan... Karanlığın hükmünde yitirilen soluk bir tebess..
Hayat, su sızdıran testi... ... Kırık dökük hikayeler barındırıyoruz ömrün gelgit sağanaklarında. Üstümüze yağan yağmur kesik birer iz bırakıyor, tuz basılan yaralarımızda.. ..
Kaç dilde söylenir içinde ki sessizlik? Kaç dilde lal kesilir sözcükler? İnsan ki hacmi kadar yer kaplıyor alemde ve nefessiz yol alıyor canhıraş... Gece ..
İnsan... İnsan nasıl da unutuyor kendini, kalabalıkların yalnızlığa meyilli taş değirmen girdabında... İnsan nasıl da özlüyor, sessizliğe gömülmüş çocuksu hallerini... ..
Ve karanlığın hükmünde ayan olur güne, umut dediğimiz zahiri gerçeklik. Düşler ülkesinde keskin güneş yanığı kalbimiz tutuşur denizlerin derinliğinde. Alev alev tut..
Dağları ardımda bırakıp, sonsuzluğun engin mavisine uzun gitmeler çekiyor içimdeki çocuk. Uzun uzadıya sessizlikler içinde silinip, ateşin kor ettiği bedenimle gözya..
Ve güneşin bile ısıtamadığı zamanlar... Rengim sonbahar... Bir güz mevsimi renginde sarı toprak, pay düşüyor ömrün hengamesine ıssız gökyüzü. Gölgeleri ayaza çalm..