Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Kasım '14

 
Kategori
Anne-Babalar
 

Çocuklar için duygu rehberliği - 1

Çocuklar için duygu rehberliği - 1
 

Duygusal zeka kavramının temelinde duygu ayarlama olarak ifade edebileceğimiz, duygu deneyimlerinin anlaşılması, etkilenmesi, ve düzgün ifade edilmesi vardır. Bazı psikologlar anne babaları “duygu eleyici” ve “duygu rehberi, koçu” olarak iki sınıfa ayırırlar. Duygu eleyici anne baba kendilerini ve çocuklarını negatif duygulardan koruma eğilimindedirler. Negatif duygularla mücadele etme biçimleri, sanki bu duygular birer engel ya da uygunsuz durumlarmış gibi atlayıp geçme şeklindedir. Duygu rehberi anne babalar ise çocukları rahatsız duygular içinde olduğunda bunu yakınlaşmak için bir fırsat görürler. Çocuklara duyguları hakkında ilgilenerek soru sorup ne yapılabileceğini tartışırlar. Duygu rehberliğinin iki ana öğesi çocuklara duygularının anlaşıldığının gösterilmesi ve çözüm bulmaya odaklanılmasıdır.

Bir araştırmaya göre 5 yaşındayken anne babalarından duygu rehberliği alan çocukların üç yıl sonra daha iyi ders başarısı, kendini sakinleştirme becerisi, daha iyi arkadaşlık ilişkileri ve daha iyi fiziksel sağlığa sahip oldukları gözlenmiş.

Duygu yoğunluğundan gözümüzün hiçbir şeyi görmediği duruma benzer durumlara duygu seli ismini verelim. Duygu seli halindeyken yeni bilgi alamaz, başkasının görüş açısını anlayamaz, sorunu çözemez, kısacası sağlıklı, berrak düşünemez hale geliriz. Anne babalar bu haldeyken duygu rehberliği yapamazlar. Çocuklar da bu haldeyken söyleneni tam anlayamazlar yani duygu rehberliği alamazlar. Burada ilk iş beynin düşünebilir haline tekrar dönmesini sağlamak. Bu da çoğu zaman sadece biraz, bazen uzun bir süre sakinleşme zamanı tanımakla olabiliyor.

Duygu rehberliğinde ilk aşama, çocuğun hislerini yansıtabilmektir. Yani “sinirli hissediyorsun”, “onun yaptığı canını çok sıktı” gibi ifadelerle. Burada yorum değil açık gözlem ve tanım var. İkinci aşama problem çözmeye yada adapte olmaya odaklanmadır. “Sence ne yapabilirsin”, “Acaba ne yapılabilir” İfadeleri kullanılabilir. “Şunu unutmamıştın değil mi?” “Neden böyle yaptın gibi sorular suçlama gibi algılanabileceği için tercih edilmemeli.

Çocuğun yaşı da iletişim tarzında çok önemli rol oynadığı için ve konuyu sınırlı tutmak için yukarıdaki cümleleri anlayabilecek yaştaki çocukardan bahsediyorum. Daha küçüklerde duygu rehberliği ayrı bir konu.

İlkokul çağındaki çocuklar arkadaş gurupları içinde sürekli nereye ait olduklarını anlamaya çalışırken oldukça sık ve yoğun duygular içinde olurlar. Bu yaş çocukları arkadaşlık ilişkilerine çok önem verdikleri için onlara en çok yardımcı olabilecek rehberlik, başka çocukların perspektifleri imgelemeye çalışmalarına yardımcı olmaktır. Ayrıca çocuklara problem yaşadıklarında sakinleşmeleri yada arkadaşlarının sakinleşmeleri, duygu selinden çıkmaları için zaman tanımalarının işe yaradığı zaman zaman hatırlatılabilir.

Duygu rehberliğinin gençlik dönemi gelmeden önce yeterince yapılmış olması gençlerin bağımlılık yapan maddelere yönelmelerini büyük ölçüde önler.

Duygu rehberliğinde en çok akılda tutulması gereken konulardan biri de evdeki atmosferdir. Öncelikle anne babalar, duygularını nasıl ayarladıklarına, duygu sellerinin geçmesini beklemelerine, ben dili ile konuşmaya, karşıdakini anlamaya çalışmaya özen göstermelidir. Ve belki de en çok unutulan, insanın kendi çocuklarına en az yabancılara gösterdiği nezaketi göstermesi, sevmesi ve değer vermesidir.

Çocuklarda kaygı ve endişe durumlarında rehberlikte ise güncel araştırmalara göre en etkili yöntemlerden birinin anne baba ile çocukların, yargısız, soru sorulmadan, eleştirilmeden, talimat verilmeden kısa süre olsa bile 100% ilgi aldığı başkasıyla mücadele gerektirmeyen aktiviteler olduğu görüldü. Bu aktiviteleri en etkili kılan ise anne babanın aktivite sırasında aktivite ile ilgili olumlu geribildirim vermeleri.

Çocuklar kaygı ile bağlantılı her durumdan azami ölçüde kaçmaya çalışırlar ve bu da kaygılarının daha da büyümesine neden olur. Burada enne babalara düşen derin bir şevkat ile korkularının üstesinden gelmeleri için yumuşak bir teşviğin paralel uygulanmasıdır.

Aslında biz büyükler de genellikle korku sebebi olan durumlardan kaçarız. O yüzden mesala kendimiz kediden korkuyorsak ve çocuk da bunu biliyorsa, ona bu konuda rehberlik etmeye çalışmamızın pek bir anlamı yoktur. Böyle her korkunun çözülmesi elzem değildir. Ancak eğer çocuğun korkusu yaşam kalitemizi ciddi oranda etkiliyorsa ve bizim rehberliğimiz yardımcı olamamışsa o zaman çok gecikmeden psikolojik rehberlik alma zamanı gelmiştir.

Endişenin fizyolojik semptomlarına gelecek olursak, sonuçta bu, beynimizin tehdit olarak algıladığı durumun yarattığı vücut kimyasalları, yani nöropeptidlerin bize hissettirdikleridir. Ancak fizyolojik olarak insanlar semptompların çok yoğun olduğu, yani tavan yaptığı anları uzun süre aynı düzeyde tutamaz. Herhangi bir duygu tepkisinin en yoğun yaşandığı zaman dilimi en çok dakikalarla ifade edilir, genellikle saniyelerle ifade edilir. Panik ataklarda bile bilinen en uzun süre 10 dakikadır. Yani çocuklar sadece birazcık  sabredip bekleyebilirse endişenin fiziksel semptomları büyük ölçüde kaybolacaktır. Çocuklara bu şekilde heyecanlandıklarında bu heyecanın bazı aktivitelerde daha uyanık ve becerikli olmak bakımından yardımcı olduğu anlatılmalıdır.

Kaygılar uykuyu etkilediğinde akılda tutulması gereken konulardan biri, kaygı veren durumların tam yatma zamanında konuşulmasının genellikle problemi arttırdığıdır. Yorgun olduğumuzda problemler gözümüze daha büyük görünür. O yüzden çocuğun o anki duygu yoğunluğu belli bir eşiği geçmemişse, problemi bir küçük kağıda not aldırıp(hatta bir “endişe kutusu”nun içine atması) saklaması ve problemin ertesi gün gündüz sakin ve dingin bir kafayla halledilmesi sağlanır.

Kaygı yaratan durumdan her kaçış onu büyütebildiği gibi, onun üzerine her gidiş de kaygı durumunun kademeli olarak azalmasına, erimesine yolaçar. Çocuğa bu söylenerek, sabredip, kaygı yaratan deneyimlerden kaçmamaya teşvik edilir. Ancak bu sadece teşvikle kalmamalı, mümkün olan durumda onlara o durumlardaki becerilerini arttırıcı destek de sağlanmalıdır. Mesela arkaşlık ile ilgili kaygıları olanlara iletişim becerileri, sınav kaygıları olanlara etkili ders çalışma becerileri gibi. Bazen de hislerimize göre, ilgiyle sorununu dinleyip sonra ona kendi çözümlerini bulması için zaman vermek en doğrusu olur. Çocukları her problem yaşandığında hemen kurtarma durumuna girmek onların adapte olma ve kendi çözümünü bulma becerilerinin gelişmesini engellemek olur. Az veya hiç destek ve rehberlikle kendi problemini çözme fırsatı verilen çocuklar hayattaki problemlerle başedebilme becerilerine olan güvenlerini arttırmaya devam ederler.

Çocuklara cesaretin, korkulara rağmen yapabilmek olduğu anlatılmalı, his olarak kaygıları inkar etmek yerine onları kabul etmenin yada rasyonel düşünceyle modifiye edebilmenin daha doğru olduğu öğretilmelidir. Bu birçok durumda kaygıyı esas büyüten, kaygı hislerinden korkmayı azaltacaktır. Yani çocuklar kaygı düşünce ve hislerinin hiçbir şekilde tehlikeli olmadığına kendileri de ikna olabilirler.

 
Toplam blog
: 40
: 2627
Kayıt tarihi
: 12.07.12
 
 

Petrol Mühendisi  İlgi alanlarım: Psikoloji, kişisel gelişim, eğitim En çok yapmayı sevdi..