Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Haziran '09

 
Kategori
Haber
 

Darbeye varlıklarını borçlu olanlar darbecileri yargılayamaz!

Darbeye varlıklarını borçlu olanlar darbecileri yargılayamaz!
 

Kenan Evren;" yargılanırsam intihar ederim!"


12 Eylül darbecilerinin yargılanmasına yönelik Baykal’ın açıklamalarına A.K.P den pek gönüllü olmasa da olumlu mesajlar geldi. Garipliklerle dolu bir ülke olduğumuzdan darbe yapanlar nü çizerken darbe teşebbüsü şüphesiyle tutuklu olan sanıkların hali toplum vicdanını etkiliyor. Artık işin iyice şirazesinden kaydığına dair emarelerde yok değil. Türkan Saylanın yaşadıkları bunun en bariz örneği…

Anayasanın 15. maddesinin değiştirilmesine yönelik çağrı genel olarak kabul görüyor siyasi partilerimizde. Ancak emin olun iktidar partisi söz konusu değişiklik talebinin arasına kendini sıkıntıya sokan bazı yasalarda değişiklik eklemek için tüm siyasi yeteneğini kullanacak. Malum destekçisi medya grupları ve yazarçizer takımı ile gerekli iklimi yakalamaya çalışacak.

Bu girişimden bir şey çıkmayacağı daha baştan belli derken ortaya sallamıyorum. AKP Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ;<ı> “Bizim dileğimiz, bu açıklamanın sözde kalmamasıdır. Meclis Başkanımız’ın kurmayı planladığı ve partilere davetiye çıkardığı anayasa uzlaşma komisyonuna bir üye verme daveti vardı. Burada Baykal’ın bahsettiği geçici madde dahil, 12 Eylül darbesinin ürünü olan 82 Anayasası’nda yapılacak değişikliklerin konuşulup, değerlendirilip<ı>, <ı>Türkiye’de demokrasiyi derinleştiren ve güçlendiren hukukun üstünlüğünü temin eden, insan hak ve özgürlüklerini inceleyen değişiklikleri yapmak pekâlâ mümkündür<ı>.”
Uzlaşma komisyonuna bugüne kadar üye vermeyen CHP’nin tutumunun değişeceğini umut ettiklerini dile getiren Bozdağ, “CHP’nin uzlaşma komisyonuna katılmasına mâni olan herhangi bir şey olmadığı gibi, elini ayağını bağlayacak bir şey de yok.”
diyor.

Açıklamada altını çizdiğim bölümde önceden söz ettiğim gerekçelerle AKP’nin uzun süredir gündeme sürdüğü fakat tepkiler nedeniyle soğumaya bıraktığı anayasa değişikliklerini katmaya çaba göstereceğinin işaretlerini görüyoruz. Parti kapatmadan türbana kadar çerçeveyi geniş tutabiliriz.

Darbecileri yargılama sürecinin sağlıklı bir noktaya gidemeyeceğinin bir başka boyutu ise her gün yirmi gencin öldürüldüğü darbe öncesinde, kimi generallerin anılarında yazdığı gibi halkın şiddetten bıktırılıp “asker gelsin kurtarsın” noktasına getirilmesinde sorumluluk sahibi olanların sivil figüranlarına yönelemeyeceğine dair kuşkulardır.

Her şeyden önce bir dönem ile hesaplaşmak için siyasi irade ve toplumsal mutabakat gereklidir. Belki A.K.P iktidarı kendine demokratlıktan öte kaygılar taşıyarak iktidarının ilk evresinde oluşturduğu meclis çoğunluğu ile daha gerçekleşebilir bir siyasi iklimde bunu deneyebilirdi, başarabilirdi sanısını bile dikkate alamayız.

Çünkü; darbeden sonra yaşanan uzun soluklu ve dış destekli siyasi proje ve politikaların sonucunda Türkiye’de gelinen noktada darbe destekli Türk İslam sentezi ideolojisinin devlet politikası haline getirilmesi sonucu; solun kırımdan geçirildiği, olmadığı bir iklim süreci sonunda iktidar olma şansını yakalayan AKP’nin, üstelik darbenin mimarı “intihar ederim ha!” diye psikolojik baskı yaratırken ve de A.K.P’nin seçtiği cumhurbaşkanı tarafından en üst seviyede kabul görmüşken 15. maddenin değiştirilmesine iktidar cephesinden koşulsuz verilmesi umulan destek/katkı ham hayal gibi görünüyor.

Üstelik demokrasi ve insan hakları konusunda sınıfta kalmış, dünyada uluslar arası kuruluşlar tarafından hala eleştirilen, kendinden olmayanı iktidar olmanın olanaklarını kullanarak baskı oluşturan Erdoğan hükümetinin karnesi ortadayken hangi temelden bakarsanız bakın iyimser bir bakış ile olaya yaklaşmak olası görülmüyor.

Sendikalara, sivil toplum kuruluşlarına medyaya uygulanan baskı bu görüşümüzü destekliyor.

Beğenmediğimiz 12 Eylül ürünü anayasada yer alan çalışanların örgütlenme özgürlüğünü bile kullanmak büyük bedellerin ödenmesine neden oluyor; yörsan, e-kart, sabah grevi .. gibi iktidar tarafından görmezden geliniyor.

İktidarın gücünü kendine yandaş sendikalar yaratmak adına fütursuzca kullanıyor. Kamu çalışanlarının sendika ödentilerinin devlet tarafından ödenmesi bunun en bariz kanıtı. Muhalif sendikaları bitirmek adına yapılan pazarlıklar gazetelerin sayfalarında duruyor.

Kim ne derse desin bu ülkede gündem yaratma, değiştirme konusunda dünyanın hiçbir ülkesinde olmadığı kadar yetenekli politikacılar sahne alıyor. Baykal’ın önerisi sadece siyasi pokerde hamleden ibaret olarak kalacak bana göre.

Bir birlerinin varlık nedeni olan iktidar ve muhalefet ayak bastıkları siyasi zeminde taşların yerinden oynamasını istemezler. Daha kolay değiştirilmesi mümkün olan siyasi partiler yasası, seçim barajları konusunda kıllarını kıpırdatmazken birden darbecileri yargılayacak noktaya gelmeleri beklenemez.

Sonuç olarak 12 Eylül faşizminin yarattığı Türk İslam sentezli siyasi iklim süreci sonunda büyüyüp iktidar gücünü elinde bulunduranlar varlıklarını borçlu oldukları darbecilerden hesap soramaz!

 
Toplam blog
: 1114
: 827
Kayıt tarihi
: 28.09.06
 
 

Ankara'da yaşar, dünyalı,aynadaki görüntüsüne muhalif, vicdan hesapları yapmaktan yorgun, yaşanıl..