Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Kasım '14

 
Kategori
Deneme
 

Kitap Olsaydım

Kitap Olsaydım
 

benden


Hani derler ya “hayatım roman”; ben de yaşantımı kitap yapsaydım nerede saklardım? Bellek kartına yükleyip yanımda mı taşırdım, yoksa aramakla zor bulacağım bir hatıra sandığına mı atardım? Sık sık açıp okur muydum? Yoksa dedemin çarığı gibi naftaline sarıp antika değeri artsın diye saklar mıydım? Ya da büsbütün unutkanlığa mı kaldırırdım? Kitap olmak eşyalaşmak gibidir. Arsız bir kibirlenmeyle insan kitabın içinde kendini kaybedebilir de. Fakat en hüzünlüsü de kitap olmuş insanın okunmadan kapatılmasıdır…
 
Bu kitabı eline alan sonuna kadar okur muydu, yoksa daha baştan sıkılır mıydı? En hüzünlü, en sevinçli ve ilk kez yaşadığım heyecanları zıplattığım sayfalara gözlerimi saklasam da sıkılıp esneyen okuru görsem ne hissederdim? En çocuksu anlarımı dudak bükerek örseleyene, en hüzünlü anlarımda sırıtana, en mutlu anlarımı anlamsız bulana ve en kahraman idealist tavrıma alaycı yaklaşana ne derdim? Ben susar geçerdim; çünkü kitap olunca bilmişimdir; herkes önce kendisi için kitap olmuştur ve insan bir kez kitap oldu mu artık okuyanın algısı kadardır.
 
İnatçı olduğum hatalarıma bilgiç öğütler veren okuyucuya kızmaz mıydım? Aslında ben demeseydim yaptığımın hata olduğunu okuyucu nasıl bilecekti ki? Bence, itiraflarıma hürmetle hatalarıma karşı okuyucu şefkatli olmaya gayret etmelidir.
 
İçindeki anlatıya değil de, kitabın kalınlığına göre fiyat biçenlere ne demeli? Çok mu bozulurdum acaba? Harflerin büyüklüğüne ve küçüklüğüne takmış olanlara ne demeliydim? Sonumu merak etme heyecanıyla son sayfalarımı karıştıranları durdurmak için üstlerine atlayasım gelmez miydi? Kızar mıydım, yoksa dostça kapatır mıydım kendimi? Belki de son sayfam gururla kendiliğinden açılırdı. Kesinlikle kızmazdım; çünkü bilirim, hayat seyrimi başkasını değil kendimi eğitmek için yazdım.
 
Kitap olsaydım en çok hangi bölümlerimi severdim? Hangi sayfaları yırtıp atmak, hangi satırları silmek, hangi satırları tekrar okuyup altını çizmek ve hangi anlatımları geri sarıp bir daha canlı canlı duyumsamak isterdim? Bunu dürüstçe yanıtlayabilmek için kitaptaki kendimi unutacak kadar uzun yaşarım inşallah.
 
Hayat kendimi kitap yapmamdan, kitap da hayatın beni okumasından memnun olur muydu? Bak bunu bilemeyeceğim. Bilemeyişimin önemi de yoktur aslında; çünkü ne kitap ne hayat umursar beni. Kitabı ve hayatı umursayan kendimi gene kendime bilinir yapma arzumdur. Ben kendimi ve hayatı sadece kısmen, hem de pek mini minnacık bir kısımla başkasına bilinir yapacak kadar kitap olabilirim.
 
Kitap yaptığım kendimi kitapsız kendimi anlamak için kaynak alır mıydım? Alırdım sanıyorum. Yoksa utanır da kitapsız kendimi görmezden gelip inkâr mı ederdim? Kitabın adı “BENDEN ÇIPLAK BENLİK” olur muydu? Yoksa ona daha gösterişli bir ad mı bulurdum? “BEN BENDEN DIŞARI” gibi şatafatlı başka bir adlandırma arar mıydım? Arardım tabi; kitabı adlandırmayı önemserim; sade fakat meraklandırıcı olmalı.
 
Kitap olsaydım, başka kitaplardan farkım ne olurdu? Fazladan ne söylerdi benim kitap? Neyi söylemeyi gereksiz bulup geçerdi? Fark edilmemiş bir güzellik, ıskalanmış bir düşünce, bir insanlık buluntusu verir miydi? “Yeni şeyler söylemeli cancağızım” vaktine yetişebilir miydi? Ne sunardı kalbi açık bir beyne? Ben bir kitap olsam, beni okuyan ne bulur ve neyi arardı bende bilemem; fakat bilirim ki, kitap olsam okuyana içimde unutulanı göstermek isterdim.
 
Kitap olsaydım, yaşamak kadar ölümü de sevdirebilir miydim?
Hayatın anlam gerçekliğini ölümden önceye mi sonraya mı koyardım?
Hayatın ancak ölümle sürdürülebilir gerçek olduğunu anlatabilir miydim?
Hayattan kotardığım coşkulu güzellikler, ölüme kahreden bir hüzün yapar mıydı?
İnsanı hayata doğduğuna pişman eden zalim kötülüklere karşı onurlu bir isyan mı açardım yoksa ölümü kurtarıcı bir ödül mü yapardım?
Kitap olsam hayat beni umursar mıydı? Asıl yanıt bekleyen soru bu değil zaten.
Ya hayat bir kitap olsaydı benden söz eder miydi? İşte budur sormam gereken soru…
 
Bunların hiçbirine aklımı ve ruhumu yatıştıran cevaplar veremem. Bildiğim bir şey varsa, kendimi bir kitabın içine tüm duygu ve düşüncelerimle sığdırabilecek yeteneğim yok. Gene de insanın ruhunu ve düşüncelerini miras bırakabilmesinin en etkili yolunun kendini kitap yapması olduğu kanısındayım.
*
Bazı kitapların beyni yormayan bir çekiciliği vardır. Okuyucu böyle kitapların içine balıklama dalar; fakat bilmez ki sığ sulara balıklama dalmak çok tehlikelidir. Bazı kitaplar da okuyucunun bilincini ısırgan bir bilmişlikle dürterek rahatsız eder. En çok satan kitaplar da genelde okuyanın beynini yormadan içine çeken kitaplardır. Böyle kitaplar, okuyucuya kendi nefsinin gerçekliği görünür; beyinden çok kalbe hitap ettiklerinden okuyucudan içerik sorgulaması beklemez; yorucu değil, dinlendirici taktikle okuyucunun beynini yumuşatırken düşünceden sürgün yemiş hayallerini okşar. Bunlar çok satan kitaplar listesinde hep üst sıralarda yer alırlar. Ben gene de okuyucuya bilinç yapan sıkıcı kitaplardan olmak isterdim; çünkü inanıyorum ki kitabın en erdemli amacı okuyucuya bilincini sorgulatarak hayatı anlamlandırma işidir…
 
Bir anlam versem hayata
Bilemem hangi manada 
Kendim olmaktan başka…
 
Albert Camus der ki; “Kendine bir anlam arayan tek varlık insandır”
 
Kendine aradığı anlamı bulmasına yardımcı olacağı umuduyla herkes kendini bir kitap yapmalıdır. İnsan başkalarını anlayarak kendi anlamını bulabilir. Bu yüzden kendini kitap yapmış insanlar çok değerlidir. Onları okuyarak kendi varlık manamızı yapabiliriz…
 
Muharrem Soyek
 
 
Toplam blog
: 363
: 1765
Kayıt tarihi
: 04.08.08
 
 

Parasız yatılı Darüşşafaka Özel Lisesi'nde iki yılı hazırlık sınıfı olmak üzere yedi buçuk yıl ok..