Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Nisan '14

 
Kategori
Anılar
 

Mahir öğretmen

Öylesine basmıştım televizyonun düğmesine o gün. Derslerdi, ödevlerdi, sınavlardı derken  yorulmuşum biraz. Kendimce günün yorgunluğunu atacaktım. İşte ne olduysa o andan itibaren oldu. Gelecekle ilgili kararlarımı değiştiren, ılık bir meltem esiyordu içimde. Peki ne olmuştu o akşam?  Neydi televizyonda izlediğim olay? Gelin beraber dinleyelim.

Bir köy okulu görünüyordu ekranda. Kerpiç duvarlı, göçük çatılı. Daracık bir bahçesi,  bahçenin bir köşesinde de üzeri açık ve kapısı olmayan bir tuvaleti vardı. Kiminin önlüğü, kiminin de yakalığı yoktu. Sayısını kestiremediğim kırkın üzerinde öğrenci vardı okulun  önünde. Muhabir soruyor, öğretmen cevap veriyordu. Arada bir çocuklara uzatıyordu  mikrofonu muhabir. Okul tam bir harabeydi. Hayatında ilk defa mikrofon gören sarı saçlı bir kız “Okuduğum için çok mutluyum. Okulumu ve öğretmenimi çok seviyorum.”diyordu. Ya  bizler  dedim kendi kendime… Sadece kuş sütü eksiği olan okullarımızı ve öğretmenlerimizi, o  sarı  saçlı kız kadar sevebiliyor muyuz? Gözüm hala televizyondaydı. Annem arada bir “Kızım kapat artık şu televizyonu da  yat.” diyordu. Ben izlemeye devam  ettim. Sıra okulun içine  gelmişti. Kerpiç duvarların yıpranmış çamur sıvalarından, Güneş’in ışıkları sızıyordu içeriye. Öğrenciler dörder kişi oturuyorlardı sıralarda. Muhabir “Günümüzde hala böyle okul var  mıydı?  Yetkililer ! Nerdesiniz?” diye seslenmişti. Mahir Öğretmen’e gelmişti konuşma sırası. "Çok mutluyum"diyerek sözlerine başlamıştı Mahir Öğretmen. Muhabir çok şaşırmıştı. Öğretmenin acınıp, yakınarak şikayet edeceğini sanıyordu belli ki. Ama hiç şikayet etmiyordu Mahir Öğretmen."Nasıl yani hocam" diyerek, soru sormaya  devam etmişti muhabir. Kimse yardım eli uzatmıyor muydu okula? Bunca olumsuzluk ve imkansızlık içinde, bir köyde nasıl mutlu olunabilirdi? Bu ve benzeri sorularla muhabirin haber süreci sona yaklaşmıştı. Sözlerini şöyle devam etmişti Mahir Öğretmen:"Bu bir sevda işidir efendim. Birilerinin imkansızlık içindeki böyle köylerimizde öğretmenlik yapması gerekiyordu. Bunlardan biri de ben olayım dedim. Zannediyorum ülkeme hizmet etmek,en temel görevlerimden biriydi. Buradan tüm öğretmen arkadaşlara sesleniyorum. Doğuda bir iki yıl çalışıp, sonra da bir yolunu bularak batı illlerine kaçmayın. Eğer benden önceki öğretmen arkadaş, bu okulu tamir ettirmeden gitmeseydi, bugün burada güzel bir okul bulacaktınız. Ben, benden öncekiler gibi yapmayacağım. Gerekli girişimleri muhtarla beraber yaptık. Bu köye yeni bir okul yaptıracağız. Adını da "Umut İlköğretim Okulu"koyacağız. Bu köyden de doktorlar, mühendisler ve öğretmenler çıksın istiyorum. Ben böyle düşünüyorum. Umarım bu mesleği seçecek olan genç arkadaşlar da bu düşüncelerle Kağızman'ın Donandı Tillik Köyü'ne gelip, görev yaparlar.

Vakit hayli ilerlemişti. Sabah okula gidecektim. Televizyonu kapatıp yattım. O gece rüyamda, Mahir Öğretmen'in yaptıracağı Umut İlköğretim Okulu'na öğretmen olarak gönderilmişim. Kendimi,rengarenk çiçeklerin arasında uçuşan kelebekler gibi hissediyordum. Çocukların arasında öyle mutluydum ki.. .İşte o zaman anlamıştım Mahir Öğretmen'in neden mutlu olduğunu. O da oradaydı.Tam "Hocam sizi şimdi anlıyorum ve tebrik ediyorum"diyecektim. Birden annemin "Kalk kızım, okula geç kalacaksın" sözleriyle uyanıverdim.

O sabah karar verdim, ben öğretmen olmalıyım diye. İtiraf ediyorum. Önceleri kafamda avukat olmak vardı. Ama artık yok. Çünkü rüyamda Donandı Tillik Köyü'ndeki, Umut İlköğretim Okulu öğretmeni olduğum anki mutluluğu daha önce hiç tatmamıştım. Bu duygulardan sonra, ben de sizin gibi bir öğretmen olmalıyım Mahir Öğretmenim. Teşekkür ediyorum ve ellerinizden öpüyorum.

(  Küçük bir kızın rüyası)                                                      

Yazan:Seyfi ÜLGÜL

 
Toplam blog
: 17
: 433
Kayıt tarihi
: 23.02.14
 
 

Eğitim Fakültesi Sınıf Öğretmenliği Bölümü mezunuyum. 2013 yılında alan değişikliği yoluyla Türkç..