Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ağustos '14

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Meczupluk!

Meczupluk!
 

Ukela-i Mecanin! Bu sınıf insanlarının söylemleri son derece ilginçtir. Mana âleminden yoksun bireylerin onları algılamaları beklenemez.


Meczup lügat itibariyle "deli, divane, mecnun" anlamına gelir. Toplumsal yaşamda zaman zaman akla/mantığa/davranış kalıplarına aykırı hareketlerde bulunan bu nitelikteki şahıslar içimize öylesine olumsuz biçimde işlemiştir ki, onlardan bahsederken 'bırak şu meczubu' der, yaka silkeriz.
Çünkü acayiplik, bu yapıdaki kişilerin iliklerine kadar yer etmiştir. Onlara herhangi bir konuda ne kadar dil dökseniz, 'hayır bu böyle değil, şöyle olması gerekir' de deseniz fayda temin etmeyecek, yine bildiklerini okumaya devam edeceklerdir.

Meczubun göstergesi şudur: Konuşulan, bahsi geçen her şeyin farklı bir yanı olması keyfiyetini, aldatılmak anlayışı ve telaşı ile karşılar. Tepkiyi/ tepkisizliği ayırt edemez. Mantık/ akıl yönlü eylemi "delilik" şeklinde değerlendirir.

Halk, bu tür insanları gerçek anlamıyla değerlendirmeden, evliya gibi kabul edip peşlerinden koşar durur. Hâlbuki yapı itibariyle İslâmî kuralların egemen olacağı bir sisteme yatkınlıkları bulunmamaktadır.

Buraya kadar anlattıklarım, meczupluğun basit anlamda ele alınması ile ilgili idi. Şimdi orijin olanı üzerinde duralım. Gerçek anlamdaki meczup; Hak Aşığı olup akıl ve mantık ölçülerinde konuşmayı yeğler. Davranışları sözleriyle paralellik içindedir.

Sorunlara yaklaşımı, akıl ve bilimsel yöntemlerle olur. Üstün niteliklerine karşın yine de kasım kasım kasılmazlar. Ve kendilerini hiçbir zaman bir kurtarıcı veya Rasul gibi algılamazlar. Yeteneklerinden bahsetmeyi, ön plâna çıkmayı sevmezler. Halk arasında sevilir, sayılır ve saygı görürler.

Bu sınıftaki insanların etrafında onlarca/yüzlerce kişinin bulunması doğaldır. Zira hep verici olur, yol gösterirler, yol kesen olmazlar. Menfaat duygusu ile yaşamazlar. Onlara gereken saygıyı göstermek zorunluluğu vardır. Ne var ki meczuplara dokunmadan yaşamak, pek sevdiğimiz, becerebildiğimiz hünerler arasında yer almaz.

Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: Gerçek anlamdaki meczupluk, yalan ve safsata ile gerçeği ayırma özelliğini taşır.

Bu iki grup insan dışında bir başka grup daha bulunmaktadır. Belki adını ilke defa duyduğunuz bir grup.

Ukela-i Mecanin!

Bu sınıf insanlarının söylemleri son derece ilginçtir. Mana âleminden yoksun bireylerin onları algılamaları beklenemez. Kelamlarından, yaptıkları hareketlerden mesul değildirler. Kırılgan, nazlı bir çiçek gibidirler, bazen de ne yapacağı belli olmayan bir sevgili. Kendi başına buyruk yaşarlar. "Yapma" denilen şeyi mutlaka yapma eğilimleri vardır. Ağzından, beklenmeyecek sözler dökülebilir. O tuhaf lafları nasıl söylediği pek anlaşılmaz. Onunla iyi bildiğiniz konuları paylaşırken kendinizi bir anda aptal hissedebilirsiniz. O zaman, böyle insanlarla kurduğunuz ilişkiler, istediğiniz gibi tecelli etmeyebilir. Bu durum sinirinize dokunmasın. Önemli olan, bireysel ilişkinizde bu faktörü akıldan çıkarmamanızdır.

Duygu, düşünce ve davranış kalıpları bize uymayan ve halk tipi meczuplukla hiçbir alakası bulunmayan, gerçek meczupluğun dahi daha üst konumunda olan, bizim gibi etten, kemikten, sinirden, tuzdan, ama farklı bir şuurdan imal edilmiş bu sınıfı/insanları algılamak ve onlara rastlamak gerçekten zordur.

Ben geride bıraktığımız yıllarda böyle birini tanıdım. Dostluğunu sevdim ve keyif aldım.

 

      Ahmet F. Yüksel


https://twitter.com/sufafy

https://twitter.com/AhmedHulusi

http://www.ahmedhulusi.org/

 
Toplam blog
: 636
: 9957
Kayıt tarihi
: 14.12.11
 
 

Araştırmacı Yazar.. ..