Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Eylül '18

 
Kategori
Güncel
 

Medeniyet Treni

Medeniyet Treni
 

Medeniyet treni kalkıyor


Medeniyet istasyonunda oturmuş, rötarlı bir tren bekliyoruz. Acı bir düdük sesi ve bir tren daha kalkıp gidiyor. Arkasından bakıyoruz. Oturduğumuz yerde tekrar birbirimize dönüp, tartışmaya devam ediyoruz. Kutsal temellere dayalı doğrulardan yana mı duralım, yoksa pek kıymetli önderimizin çizdiği yolda mı yürüyelim diye? Karşı savlar hiç bitmiyor… İnanılmaz savunma hatları çiziyor ve haklılığımızı karşı tarafa kabul ettirmeye çalışıp duruyoruz. Aradığımız ortak payda da bir türlü buluşamıyoruz. Kısır döngü devam ede dursun, trenler bir biri ardına düdük çalıp çıkıyorlar yola. Camdan bize el sallıyorlar, hatta bazıları işaret ediyor, ne bekliyorsunuz? Hadi koşun binin trene diye. Biz ise inatla tartışmaya, birbirimizi yiyip bitirmeye odaklanmış durumdayız.

Dünya eski dünya değil. Dört yüz yıl önce kaçırdığımız matbaa yüzünden çok yorulduk, çok bedel ödedik. Sanata ve bilime gereken önemi vermedik. Ayıramadık din ile devlet işlerini. Dini temellere oturtup kutsal kitabın alfabesini bir makine ile seri halde üretmenin günah olacağına inandık. Matbaa yerine hattat lobisine yenildik ve bir kitabı, batıdan yirmi kat daha fazla fiyata mal edip okumamayı sürdürdük. Hem de üç yüz sene. Resme, müzik ve heykele uzak kaldık, yine günah diye. Oysa, kutsal kitabımız bile “oku” diye başlıyor.

Şimdilerde ise bir dış güç modası başlattık. Sihirli bir cümle ve her türlü sorumluluktan bir anda sıyrılıyor insanı. Tıpkı; zayıf not alan bir öğrencinin “hoca zayıf verdi” demesi gibi bir şey. Başarılı olduğumuzda kendimizle nasıl gurur duyuyorsak tersi durumda öz eleştiri yapmasını bilemedik. Ahlaklı bir yaklaşımda bulunursak, doğada her şeyin bir karşılığı olduğunu hemen anlarız.

Neden siyasi iktidarlar memuruna kadar kendi kadrosuyla egemen olmaya kalkar bu ülkede? Yerel yönetimler neden profesyonellerden değil de siyasilerden oluşur? Oysa toplumların en evrensel olmazsa olmazı liyakattir. Aksi durumda öyle bir kısır döngü içine düşersiniz ki, bu gün bana yapılan haksızlık mutlaka bir gün sana da yapılacaktır. Esas olan liyakattir. Hatalardan ders alıp düzeltmeye çalışmaktır. Şu dış güçler inadından bir an önce kurtulmalıyız. Çünkü aksi taktirde yanlışları göremez, sanal bir dünya içinde çırpınıp dururuz. Ulusun ezici çoğunluğu aynı amaç ve ortak payda da buluşmalı.  

Artık istasyonda oturup kendi kendimizi yiyip bitirmekten vazgeçmeliyiz. Dünyanın bu gününe ve geleceğine katma değer sağlamalı, bunun yolunun da medeniyet, ilim, bilim, teknoloji ve sanattan geçtiğini görmeliyiz. Buluşlar yapmalıyız. Öğrencileri özgürleştirmeli, düşünen, karşı çıkan, karar veren, farklı pencerelerden bakan, araştıran bireyler haline getirmeliyiz. Öz güveni dimağlarda beslemeli, onların hayal güçlerini destekleyen programlar çıkarmalıyız ortaya. Teknolojide taklit eden değil, taklit edilen olmalıyız. Ama bu kolay değil… Başarılar hiçbir zaman tesadüfi olmaz. Altında, olağanüstü bir emek yatar.

İlk yapmamız gereken şey; siyaseti tamamen bir kenara bırakıp ortak bir payda da buluşmaktır. Bence bu ortak payda ahlaktır. Daha sonra, hayal gücü… Her şeyin ilk temeli hayal etmekle başlar. Liyakati en üste koyarak teknolojiye açılan kapıyı aralamalı, çocuklarımızın ruhlarını spor ve sanat ile beslemeliyiz. Spor ve sanat makinelerin bakımı gibidir. Zorlu hayat yolunda verdiğimiz molalardır. Sabah güneşinde, pencereyi açıp içeriye temiz havanın dolması, ışığın gönlümüzü aydınlatması, güzel bir manzaraya bakarken içimizin coşkuyla dolmasıdır.

Tavandan tabana yayılan bir kalkınma beklemek beyhude… Çünkü biz türkler, lidere itaat ve sadakat ile bağlıyızdır. İşte bu bizim yumuşak karnımız olabilir. Öyleyse, birde tabandan tavana doğru yayılan bir yöntem denemeliyiz. Önce kendimizden başlamalı ve bizi yönetenlere örnek olmalıyız. Nasıl mı? Ahlaklı, dürüst ve çalışkan olarak… Nasıl mı? Yerli malları kullanıp ekonomiye destek vererek… Nasıl mı? Çevremizde olup biten yanlışlara sessiz kalmadan, gerekli uyarıları yapıp, ilgili kurumların dikkatini çekerek… Nasıl mı? Belki, gereksiz bir ışığı söndürerek, ya da evimizin önünü süpürerek… Daha da kısası; sızlanmayı bırakıp, bir şeyler yaparak…

 
Toplam blog
: 13
: 492
Kayıt tarihi
: 19.04.12
 
 

Yazı aklın uzantısıdır... Bazen düşündüklerimi olduğu gibi aktaramıyorum kağıda. İşte o zaman, ak..