Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

11 Ocak '09

 
Kategori
Magazin
 

Mehmet Ali Erbil bilmecesi: Gay Tenten ile Kız Şaban

Mehmet Ali Erbil bilmecesi: Gay Tenten ile Kız Şaban
 

Bilmece bilmece dil üstünde kaydırmaca


Maceraları 50 dile çevrilen ve 200 milyondan fazla satan çizgi roman karakteri Tenten, hafta sonunda 80'inci yaş gününü kutlayacakmış. Ancak yeni yaşını kutlamaya hazırlanan Tenten için "eşcinsel" söylentileri yeniden alevlenmiş. <ı>Buyuralım, bugün de buradan yakalım…

Google'da gay olduğu ile ilgili 500 binden fazla atıf bulunan Tenten'in anne-babasından hiç bahsetmemesi, hayatında yeri olan 360 karakterden sadece 8'inin kadın olması da dedikoduları güçlendiren etmenler olarak yorumlanmış... (<ı>Sanki Tenten kendisi karar veriyor o yapmıyor denilen şeylere, pehh)

Tam da bu sıralarda “Diyarbakır’ın Kız Şaban’ı” ile ilgili haberlerin gazetelerde yer alması; Tenten iddiaları; bunun ardından ‘Milli Gafçımız’ ve aynı zamanda ‘Milli Şovmenimiz' Mehmet Ali Erbil’in kendi programlarından birinde Asena ile diyalogunda Ali Poyrazoğlu için garip ve “o” manaya çekilebilecek imalarda bulunması; bu konularda mavra atmaya; ahkâm kesmeye ve hatta “eften püften konular arası slalom yarışması” ciddiyetinde olaya el koymama sebep oldu… [<ı>paradoksal ironiyi fark ettiniz di mi :)]

İşte özetle Mehmet Ali Erbil’in Ali Poyrazoğlu için söyledikleri:<ı> "Türk tiyatrosunun çok önemli mihenk taşlarındandır Ali Poyrazoğlu. Ben konservatuarda öğrenciydim…… O zamanlar gelip Ali'nin evinde kalıyordum. Babam ise çıldırıyordu niye Ali'lerde kalıyorum diye. Çok eğleniyorduk, Korhan Abay ve Ali Poyrazoğlu filan…… Ay ne günlerdi onlar. Ali ile Korhan o zamanlar iyi arkadaştılar. (gülüşmeler oluyor, Mehmet Ali Erbil etrafı süzüyor) Ben anlamıyordum o zamanlar çok küçük olduğum için, o işleri... Daha bende ne hikâyeler var. Bir anlatsam yer yerinden oynar. Rahmetli babam da çok ürkerdi onların evinde kalıyorum, ‘ay çocuğuma bir şey olacak’ diye…

Bunlar ne ilk gafı ne de son olacak. Biliyorsunuz daha evvelde canlı yayında bir kişinin pantolonunu “<ı>dur yapma, çoluk çocuk vardır” demeye kalmadan kaşla göz arasında indirivermişti de; gözümüzün üstündekinin kaş mı yoksa başka bir şey mi olduğunu hatırlamamız hayli zaman almıştı. Şimdi de Ali Poyrazoğlu ve Korhan Abay hakkında bunları söylemesi kadar doğal bir şey olamaz diye düşünmekten alıkoyamadığım beynimin; gerçeğin derin ve soğuk sularında kulaç atmak zorunda kalışının yasını tutmaktayım…<ı>

<ı>Burada aklımın almadığı; anlamakta güçlük çektiğim; havsalamın neresine konduracağımı bilemediğim ve bu yüzden habire hava koridorumda iniş izni isteyen pat-pat motorlu bir uçak gibi dönenip duran; içten yanmalı kabiliyetinde de havamı kirleten meş’um ve vicdan rahatsızlığı veren bir durum söz konusu…

Hatırlarsanız yıllar önce Güner Ümit isimli bir sunucu ve onun sunduğu bir yarışma vardı. Bir akşam Güner Ümit<ı> Alevilerle ilgili bir gaf yaptı ve o tarihten sonra televizyon hayatından silinip gitti. Evet, yaptığı gaf neticesinde elbette ki cezasını çekecekti, bir süre iş bile bulamayacaktı, tamam kabul; ya bu Mehmet Ali Erbil’in gafları ne olacak… (<ı>Gelinim sana söyledim, oğlum duymasın, kızım burada gerçek özne sensin)

Mehmet Ali Erbil, Amerikan filmlerindeki hippi/yuppi karışımı hiperaktiflikle Güner Ümit’ten hayli fazla sayıda gaf yaparken; en arsız sahneleri/diyalogları evde çoluk-çocuk ekran başındayken milyonlara izlettirerek/dinlettirerek, hicap duygusunun kalan kırıntılarını da kenef süpürgeleriyle silip süpürürken elden gelen bir şey yok mu yani? İkisi arasında bir haksızlık yok mu şimdi?

Bu malum ekran maharetlerinden kimlere gına geldi, kimlere kına geldi diye de sormak isterim bir yandan… (<ı>Bana <ı>yek geldi)

Günümüzde en popüler olan şovmenlerden biri M.Ali Erbil olduğuna göre bu konuşma ile ince hesaplar yaptığını kastetmek; popülarite kazanmak amacıyla dilinin kemiklerini tuz-buz ederek ekranlardan kucağımıza salıverdiğini söylemek ne haddime. Çünkü zaten yeterince popüler ve fazlasıyla da para kazanıyor…(<ı>Hakediyor da)

Peki, ben ne mi yapıyorum? Durum tespiti :) Hazır dilimin kemiğini son teknolojiler eşliğinde aldırmışken; oturduğum yerden agâhlık taslamanın bedelini beyin eprimesiyle ödüyorken; berhava işlerle meşgaleyi çekirdek çitletme derecesinde iştigal bellemişken, üstüme vazife olmayan bu konuda da iki kalem/bir defter kırtasiye işi yapayım dedim…

<ı>Bu kafayla ne İsa’ya ne de Musa’ya yaranabilirim, bunu da biliyorum, fakat ne fayda. Söz dinlemeyen; laftan anlamayan; işi gergef işler gibi otomatiğe bağlayan düşünce baloncuklarımın ardı ardına patlamasına mani olamayan biçareyim… (<ı>Breh breh, şiir kıvamında oldu vesselam, başım göğe erdi şimdi)

Şimdi Tenten izlemek lazım gelir, ardından da "Mehmet Ali Erbil ve 50 Sarışın" iyi gider, üstüne bir de az şekerli kahve içtim mi kıvamımı bulurum alimallah…

İyi pazarlar efendim...

Murat HACIOĞLU
11 Ocak 2009 Pazar

 
Toplam blog
: 656
: 1708
Kayıt tarihi
: 08.12.08
 
 

Allah kimisine “Yürü ya kulum” demiş. Ben onu “Yürü, yaz kulum” anladım. Yürü anca gidersin manas..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara