Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

ismail hakkı özsarı

http://blog.milliyet.com.tr/ihozsari

18 Eylül '17

 
Kategori
Okullar
 

Okullar Açılırken

Okullar Açılırken
 

Ünlü düşünür  “RAY BILUNGTON” şöyle der:

"Emlakçılara ve  muhasebecilere öğretmenlerden  ve düşünürlerden daha çok değer veren bir ülke aslında dükkan sahiplerinin ülkesi haline gelmiştir."

İnsanlar,  yüksek yüksek okullar bitirebilirler. Yaldızlı diplomaları olabilir. Çok zengin olabilirler. Ama aynı zamanda cahil kalmış da olabilirler.

Çevrenizde ne kadar çok diplomalı cahile rastlarsınız. Böyleleri cahildir, cahilliğini kabul etmez. Asıl tehlikeli cahiller bunlardır.

Eğitip, meslek kazandırmaya çalıştığımız kişileri, gözünü hırs bürümüş, yükselmek için başkalarını çiğnemekten çekinmeyen, açık gözlülük yaparak köşe dönmeyi akıllılık sayan bireyler haline getirdiğimizin farkında mıyız?

Yıllardır yaptığım gözlemlerde,  eğitim konusunda edindiğim izlenimleri özetleyecek olursam:

Öğrencilerin ,öğretmenlerin, ana babaların, hepsinin kafalarının karışık olduğudur. İnsanlara çok bilgi edindiriyor ancak iş yapabilme becerisi kazandıramıyoruz.

Oysa eğitimin asıl amacı; bireyin algılama yeteneğini geliştirmek, problemlerini çözme yeteneğine sahip, kendi ayakları üzerinde durabilen, demokratik davranmayı öğrenmiş, çağı anlayıp yorumlayabilen, soran, sorgulayan, düşünen, düşündüren “adam gibi adam”lar yetiştirmek olmalıdır.

Eğer bu işi bu şekilde başaramıyorsak bir sorun var demektir.

Sorunun çözümünü;  bedava kitap dağıtmakta, derslik sayısını arttırmakta, okulları modern araç gereçlerle donatmakta görüyorsak, yanlış yoldayız demektir. Yanlış anlaşılmasın, bu saydıklarımı gözardı edelim demek istemiyorum.

Bunlar asıl amaca ulaşmak için araçlardır.

Eğiticilerin niteliklerinin arttırılmasından işe başlanmalıdır.Çünkü eğitici önce kendisi “NEYİN NİÇİN YAPILDIĞINI” bilmelidir.

Çağdaş eğitimde çocukların, gençlerin beyinlerini dogmalardan, tabulardan, önyargılardan uzak tutmamız gerekir.

En güzel öğrenme “YAPARAK, YAŞAYARAK” öğrenmedir. El becerileri kazandırma eğlenceli hale getirilmelidir. Zaten “ZEKA MADDE İLE OYNAMA GÜCÜ” değil midir?

Çocuklara bilgi üretmenin, öğrenmeyi öğrenmenin zevkini aşılayalım.  Çocuğun maddeye dokunuşu keyifli ve ustaca olsun.

İşte zeka o zaman elden kafaya doğru çıkar. Başkalarının ürettiği bilgileri ezberletmekle bir yerlere varılamayacağı anlaşılmalıdır artık.

İSMAİL HAKKI TONGUÇ,  ATATÜRK tarafından köylerdeki koşulları incelemek üzere görevlendirilir.

Tonguç’un raporu kısaca şöyledir: “Çocukların hemen hemen hepsi öğrenmiş oldukları bilgileri, hatta bazıları okuma ve yazmayı da unutmuşlardır.”

Bunun üzerine İ.H.Tonguç derhal yeni bir eğitim anlayışı içeren köy enstitülerini kurar.

Köy enstitülerinin nasıl bir eğitim verdiğini birçok yazımda anlattım.

Başka devşirme,  ithal modeller aramaya gerek yoktur. Bizim bildiğimiz, bize en çok uyan model önümüzde duruyor.

Yoksa daha çok; sigorta telini takamayan fizikçi, enjeksiyon yapamayan sağlıkçı, dilekçe yazmayı beceremeyen edebiyatçı vs. Yetiştirmeye devam ederiz.

Eğitim zamanla kendiliğinden düzelmez.

Ancak bilinçli bir kararlılık ister.

Aksi halde; siz zamanı kullanmazsanız, zaman sizi kullanır.

Öncelikli sorun “NEYİ NİÇİN YAPTIĞIMIZI” bilmekte yatmaktadır.

YENİ ÖĞRETİM YILINIZ BAŞARILI VE MUTLU OLSUN!

 

 
Toplam blog
: 291
: 1113
Kayıt tarihi
: 12.07.12
 
 

Emekli öğretmenim. Kitap okumayı ve düşüncelerimi paylaşmayı çok severim. Tarih özel ilgi alanımd..