Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Kasım '10

 
Kategori
Kitap
 

Şah ve Sultan

Şah ve Sultan
 

Şah ve Sultan


Şah ve Sultan’ı okuyunca akla hemen Elif Şafak’ın Aşk isimli romanı geliyor. İskender Pala, kitabın sonuna Kaynaklar ve Kronoloji ekleyerek akademik bir eser havası yaratmış. Elif Şafak’ta Aşk romanında aynısını yapmıştı. Akademik olmayan bir çalışmanın sonunda kaynakça bulunmasına çok anlam veremiyorum açıkcası. Sonuçta Şah ve Sultan, edebi bir eser. Yoksa değil mi ? Hem Elif Şafak’ın hem de İskender Pala’nın aynı zamanda Zaman gazetesinde köşe yazıları yazmaları da ilginç bir tesadüf. 

Yazar, Zaman gazetesinde Murat Tokay imzasıyla yer alan röportajında, kitabı yazma amacını şu şekilde belirtmiş: “Kürt açılımında biz maalesef hazırlıksız yakalandık. Bu hazırlıksızlık, zemini o kadar çorak hale getirdi ki, adeta birbirimizle kavga ederek açılım yapmaya çalışıyoruz. Eğer önceden üç romancıya roman yazdırılsaydı Kürtlerin Türklerle ortak geçmişi hakkında iki tiyatro eseri, üç sergi açılsaydı; film yapılsaydı sonra Kürt açılımı denseydi insanların bunu kabul etmeleri daha kolay olurdu. Düşündüm ki Kürt meselesinden sonra önümüzde yakın vadede görünen bir açılım var: Alevi açılımı. Bunu bir problem olarak ortaya çıkarmaktansa ben bir kitap yazayım, bunun bir problem olmadan çözülebilecek bir barış alanı olduğunu anlatayım istedim. En azından aydın sorumluluğumu yerine getireyim. Sünnilerin gözünde Şah İsmail nasıl aşağı bir yerde görülüyor ise Alevilerin gözünde de Yavuz Sultan Selim kanlı, zalim kötü olarak görünüyor; peki kötü mü öteki de aşağı bir yerde mi, tarih böyle söylemiyor” . 

Elif Şafak’ın Aşk romanı ile benzerlikleri, ikisinin de Zaman gazetesine olan yakınlıkları, İskender Pala’nın röportajda söyledikleri, bende “ısmarlama” bir his bıraktı açıkcası. Öyle bile olsa, tarih ve edebiyat seven biri olarak, edebi açıdan değerlendirmek istiyorum romanı. 

İskender Pala, herhalde öğretim üyesi olmanın verdiği bir sorumluluk hissi ile tüm kitaplarını, ders kitabı havasında yazıyor. Divan edebiyatı dalında profesör olmasından dolayı da, ne yazarsa yazsın eserlerinin arasında divan edebiyatı şiir ve şairlerinden örnekler serpiştiriyor. Şah ve Sultan romanında da bu anlatım tarzından vazgeçmemiş. 

İnternetten, Şah ve Sultan romanı hakkında yapılan yorumları araştırdığımda, genelde romanı objektif bulanlar gözüme çarptı. Aynı zamanda“kimse alevilere bu denli saldırmadı”, şeklinde görüşe de sahip olanlar da var. Yazarın amacının herhangi bir kitleye saldırmak olmadığı aşikar. Herkesin, olayları kendi bakış açısıyla değerlendirme özgürlüğü var tabi ki. 

Hasan ve Hüseyin, alevi bir ailede doğan ikiz kardeşler. Bu ikiz kardeşlerin birisi Şah İsmail’in ordusunda, diğeri Sultan Selim’in ordusunda yer almayı tercih ediyorlar. Gelişen olaylar sayesinde birisi Sultan Selim’in bütün sırlarını açacak kadar güvendiği fedaisi, diğeri Şah İsmail’in muhafızı oluyorlar. Roman, doğal olarak tüm olaylara bizzat şahit olan bu ikiz kardeşlerin ağzından anlatılıyor. Bir diğer anlatıcı da, Şah İsmail’in Kamber isimli öz yeğeni. Kamber, Şah İsmail ile olan akrabalığından habersiz. Şah İsmail, Kamber’i hadım ettiriyor (sebebini, romanı okumayanları düşünerek özellikle yazmadım) ve Taçlı Hatun isimli eşine bakıcı tayin ediyor. 

Yazar, Sultan Selim ve Şah İsmail’in bizzat en yakınında yaratttığı ikiz kardeşler sayesinde, yaşananları detaylı anlatım imkanı sağlamış kendisine. Aynı zamanda Kamber’in, bakıcılığını yaptığı Taçlı Hatun sayesinde önce Şah İsmail, daha sonra Sultan Selim’in duygusal yönleri anlatılmış. İkiz kardeşler, aynı zamanda kardeş kavgasını, aynı aileden gelen iki kişinin birbirleri ile karşı karşıya gelmesini sembolize ediyor. Taçlı Hatun ise, Şah ve Sultan’ın şair yönlerini anlatım imkanı sağlıyor. 

Olabildiğince objektif yazılmış bir roman, değerli bir eser. İlk 80-90 sayfa çok basit, tutarsız bir anlatım gibi geliyor fakat gelişen olaylar bu açığı kapatıyor. Çaldıran Savaşı anlatımı bitene kadarki kısmı bir çırpıda okuyorsunuz. Savaşın anlatımı bittiğinde, üstad aşk anlatmaya başlıyor. Genel olarak akıcı bir dil kullanılmış. Bu romanı okumak, inişli-çıkışlı bir duygu seli hissi yaratıyor. 

Cesurca yazılmış bir roman, müthiş bir konu ve üstad yine alnının akıyla çıkmış işin içinden. Herkese, okumasını tavsiye ederim. 

 
Toplam blog
: 70
: 2722
Kayıt tarihi
: 28.12.08
 
 

1992 yılından beri yurtdışında yaşıyorum. Moskova Maksim Gorki Edebiyat Enstitüsü mezunuyum. Mosk..