Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Ocak '19

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Şermin Yaşar’ın Sayfasında

 

Okuduğum bir yazıyı paylaşmak istiyorum bugün.

Bir sevgisizlik öyküsü… Adı “Kimlikte Nurşen.”  Bazen yazarken ayrı üzülüyorum, temize çekerken ayrı, okurken ayrı. Bazı öykü kahramanlarımı defterimin içinden parmaklarımın ucuyla alıp göğsüme sarasım geliyor. Nurşen onlardan biri… Birkaç cümlesi bu akşamlık sizindir.

“Bir ramazan akşamı var aklımda. Annem Kuran okuyor, salonda, bacaklarını altına toplamış, koltuğa yaslanmış Yasin okuyor. Mutfağa gidiyorum, masanın üstünde kuru üzüm ve leblebi var. Onları yiyorum. Bana ‘Nurşeeen’ diye sesleniyor annem. Çok güzel sesleniyor, çok sevgi dolu. Hiç duymadığım kadar güzel söylüyor adımı.  ‘Nurşeeen gel yavrum…’ Avucumdaki bütün leblebileri ağzıma atıyorum hızlıca,  koşarak gidiyorum içeriye. Annemin önünde duruyorum. ‘Anne’ diyorum. ‘Nurşen’ diyor, ama çağırdığı ben değilmişim gibi boş bakıyor bana. ‘Anne.’ Sonra yüzünde daha önce hiç görmediğim o gülümseme, sesinde hiç duymadığım o ince tını, gözlerindeki o ışıltı gidiyor bana bakarken. Üstüne gülen yüz çizilmiş bir balonun ağır çekimde sönüşü gibi sönüyor annemin yüzü. ‘Hadi babaannene in sen’ diyor bana her zaman ki soğuk sesiyle. Ağzımdaki bir avuç leblebi geçmiyor boğazımdan, yutamıyorum. Bizim evle, babaannemlerin evin arasındaki merdivenlerde kilim serili. Merdivendeki kilimin altına çıkartıyorum ağzımdaki leblebileri. O gün yutamadığım, boğazıma takılan, kursağımda kalan o şeyin ‘hevesim’ olduğunu yıllar sonra anlıyorum.”

Eminim ki, çocukluğumuzda ya da gençliğimizde bizimde kursağımızda hevesimiz kalmıştır. Bu hikâyeyi unutmamak adına paylaşmak istedim. 

 

 
Toplam blog
: 58
: 264
Kayıt tarihi
: 19.03.17
 
 

Var bi'hayalimiz  ..