- Kategori
- Edebiyat
Sessizliğin koyağında bir ozan: Abdullah Neyzar Karahan
“Zamansız irkilmede bir bıçağın yangın tenli yüzü”
Şiir üzerine yazmayı pek denemedim. Hatta düşünmedim de denebilir. İnternet üzerinden yayımlanan bir şiirime Almanya’da çıkan bir derginin editöründen aşağıdaki ifadeye benzer bir tepki geldi: “Hocam, şiiri biz gençlere bırakınız!..” Belki haklıydı bu genç ozan. Ama ayni ozan daha sonra yayımlanan bir şiirim için de “Şapkamı çıkararak selamlıyorum” diye bir ileti gönderebiliyordu. Ben uzun yıllardır şiir yazarım, ama şiir üzerine yazmadım. Oturdum “şiir ve eleştiri” üzerine bir tarama yaptım : okuduğum eski kitapları karıştırdım. Neler söylenmemiş ki şiir üzerine. Birbirini destekleyen görüşler olduğu gibi, tam tersini savunan tezler de yer alıyordu bu yazılarda. Kimileri topluma yol gösteren bir yöntem olarak algılamış (Mayakovski, Nazım Hikmet,vb…), kimileri de “Şair yağmurda yaprakların sesini duyuran bir rüzgardır (B. Pasternak) şeklinde yorumlamış şiiri. Ancak bir noktada birleşiliyor : herkes şiir okur, hatta şiir yazar. Özünde, toplumdaki olumsuzlukları saptayan, onların çözüm biçimlerini araştıran akıldır; oysa toplumda direnişi ortaya koyan ve örgütleyen de duygulardır. Duyguları da işlemek şiirin işidir. Şiire toplum ve insanlık adına çok fistan biçilmişitir. Amacım tek tek bu fistanları saymak değil. 45 yıldır sessizliğin koyağında şiir kozasını ören bir ozanın, A. Neyzar Karahan’ın şiirlerini sizinle paylaşmak.
Şiir üzerine yazanların çoğunluğu “şiirde ses ve ritim” üzerinde dururlar. “Türk şiirinde ses ve ahenk”e çok önem verildiği üzerinde durulur. Ritim ve ses şiiri mayalayan temel öğelerdir. “Oysa İkinci Yeni’den sonra Türk şiirinde “ahenk”in kaybolduğunu” öne sürenler var (Salah Birsel, 1986).
“Şair, şairin kurdudur” saptamasını yapan Asım Bezirci, edebiyat “Toplum ve doğa içindeki insan gerçekliğinin , imgesel yolla ve estetik biçimde dile getirilmesidir” diyor bir yazısında. Bu tanımlama temel alındığında A. Neyzar Karahan’ın şiirlerinin edebiyat eleştirmenlerince ciddiyetle ele alınmasının , Yeni Türk Şiiri açısından önemli olacağı kanısındayım.
*
Karahan ilk şiir kitabını 1963’de yayımlamış : Yorgun Yaşayana. Son kitabı da 2007’de yayımlandı: Dalgın Şarkı. Yarım yüzyılı aşan şiir yolculuğunda 10’dan fazla şiir kitabına imza atmış Karahan[2]. Ancak edebiyat dünyamızın gözde eleştirmenleri tarafından yeterince irdelenmemiş Karahan’ın şiirleri. Ben bunu Karahan’ın şiirlerinden çok, edebiyat dünyamızdaki “çarpık bakışımlı eleştirmenlik yaklaşımı”na bağlıyorum. Yayıncısı yok, lobisi yok, medya gruplarıyla bağlantısı yok, etkin siyasi ve toplumsal kümelerle işbirliği yok, yok…yok… 1960’larda başladığı şiir yaklaşımını inatla sürdürüyor. Kuşağının pek çok şairi para, ün, şöhret kazanacak alanlara kayarken o inatla şiirde kalmayı sürdürdü, sürdürüyor. Üstelik sıradan insanların sıra dışı şiirini yazarak. Şiire yeni bakışlar, yeni imgeler, yeni sözcükler katarak üretmenin, yazmanın doyulmaz zevkini genç kuşaklara göstererek… Kutlanılacak bir olay. Ne adına ? Tabii ki şiir adına, güncelliğin çekiciliğine sanatın sıkıntısını tercih etme adına…
Karahan çok çarpıcı bir şair olmayabilir. Ancak toplumun büyük çoğunluğunu oluşturan sıradan insanların aşklarını, sevinçlerini, korkularını, beklentilerini, vb.. dile getirir şiirlerinde. O, sıradan insanların sıradan duygularını şiire dokurken pek de öyle sıradan bir şair değildir. Kendine has şiir ipliğini büken, kendi büktüğü ipliklerle şiir atlasını dokuyan nadir ozanlarımızdan biridir Karahan. Onun şiirleri incelendiğinde çok farklı imgeler, simgeler taşıdığı görülür. İlk okunduğunda kekremsi, fakat insanın olaylar karşısında imgesel bir haz duymasını sağlar. Şiirlerindeki imgeler Karahan’a özgüdür. Bu imgelere “şiirde Karahan geni” diyebiliriz. Karahan 60 kuşağının kendine özgü bir şiir biçemi yaratabilmiş ender şairlerdendir. O ne Birinci Yeni şairidir, ne de İkinci Yeni. Bu iki akım arasında kendi şiirini dokuyan ince, naif bir ozandır. Özellikle 1980 sonrası şiirlerinde bir yorum olgunluğu gözlenir. Ancak şiirinde biraz işçilik azdır. Bunun Karahan’a anımsattığımda şöyle yanıt vermişti : “Şiirimden borç aldığım zamanla geçimimi sağlıyorum”.
Karahan, 1960 kuşağı ozanlarının birçoğunun yaptığını yapmadı: dini, siyasi, etnik, vb… gruplara yaslanmadı. Şiiri kuşatan dışsal etkilere kapılmadı. Ancak şiirinin içeriğini toplumsal sorunlara kapamadı;
“Onlar ki yedi iklim dört bucak sevdadan uzak
Onlar ki yerin bilmem kaç metre altında
Doğaya, güneşe, her şeye biçim vermede
Onlar ki yediğimiz ekmekte içtiğimiz suda”
(Savaşa Yalnız gidilmez, 1975, s.85)
Sivas olayları ile ilgili son yıllarda yazdığı şiiri atlanmamalıdır:
“…
Neden bu böyle
Son müşterisini bekleyen otel katibi
Kulağına vermiş sahibinin sesi gramofona
Bir yanda Hafız Burhan
Öte yanda taş bebekler televizyonda
Zamansız irkilmede bir bıçağın yangın tenli yüzü
Bir gölgedir karanlığa karşı koyan
Nice yüreklerdi
Nice yürekler içinde
“Çok Kapılı Oda”da Asım ağabey.
Diyordu ki Metin Altıok :
“Kıyamet koptu kopacak
Haberiniz yok…”
Ve de
Dr. Behçet elini elinize uzatmış
Reçetesini yazıyor :
“Bu şehri bu yağmuru
Bu düşleri
Bu aşkı
Bu kavgayı
Bu kaderi
Size bırakarak…”
Basamak basamak bırakarak
Oniki yaş ürkekliğiyle kararan güneşe
Yıldızların biçimlendirdiği gizler gergefinde
Sessizliğin ürküten basamaklarına oturan yürekler
O yürekler ki
Birbirinin içinde gül bahçesi
Yıldız yıldız şavkıyan.”
Karahan, yaşamı ve şiiri bir arada düşünür. Çünkü yarım yüzyılı aşan şiir serüvenini başka türlü açıklamak mümkün değildir. Zira o şiirlerinde her insanın yaşadıklarını yaşar : yorgunluk, bıkkınlık, yalnızlık, terk edilmişlik, korku boşlukta yaşamak, vb..başlıca temalarıdır :
“Ama ne için yalnızım neden boşluktayım
Ya da neden kaçıyorum yaşamaktan”
(Çıplak Ateş, 1967, s49)
“Boşluk daha katılaşır
Kanatlarında
Karanlığın sevdirici rengi.”
(Yabanistan, 1968)
“Ellerimde büyüyor zaman
Biraz da yorgunum”
(Çiçek güzellemesi, 1981)
“Ve bulutlar yıkamakta karanlığı
Şimdi bir başka kıyıda yalnızlık
Bir karanfildi ölümün vazosunda.”
(Gece Bin Çağdır, 1990,s.31)
T. AYHAN ÇIKIN
(Devam edecek)
[1]Ünlem Sanat Dergisi, Sayı: 7, Eylül-Ekim 2004, İzmir, s.84-86
[2]Şiir kitapları : Yorgun Yaşayana(1963), Şiir ve Siz (1965;Ş.Gökovalı ile, Antoloji), Çıplak Ateş (1967), Yabanistan (1968), Boşlukta Biri (1971, Körfez Solgunu (1973), Savaşa Yalnız Gidilmez (1975), Mavi Aydınlık (1979), Çiçek Güzellemesi (1981), Gece Bin Çağdır (1990), Uzak Kıyısında Sevdanın (1991), Gizli Su (1994), Gözlerinde Saklı Sonbahar (2000), Dalgın Şarkı (2007).