Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Kasım '14

 
Kategori
Edebiyat
 

Bir sağlık, bir sevinç, bir umut, hikâye hepsi ''Cahit Sıtkı Tarancı'' Yaş 35

Bir sağlık, bir sevinç, bir umut, hikâye hepsi  ''Cahit Sıtkı Tarancı'' Yaş 35
 

Neden sonra farkına varıyorsun, etrafındaki korkunç ıssızlığın; Yâr olsun dost olsun ne arıyorsun, adresi belli değil mi, Vefasızlığın.


‘’YAŞ OTUZ BEŞ

Yaş otuz beş! yolun yarısı eder.

Dante gibi ortasındayız ömrün.

Delikanlı çağımızdaki cevher,

Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,

Gözünün yaşına bakmadan gider.

 

Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?

Benim mi Allahım bu çizgili yüz?

Ya gözler altındaki mor halkalar?

Neden böyle düşman görünürsünüz,

Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?

 

Zamanla nasıl değişiyor insan!

Hangi resmime baksam ben değilim.

Nerde o günler, o şevk, o heyecan?

Bu güler yüzlü adam ben değilim;

Yalandır kaygısız olduğum yalan.

 

Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;

Hatırası bile yabancı gelir.

Hayata beraber başladığımız,

Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;

Gittikçe artıyor yalnızlığımız.

 

Gökyüzünün başka rengi de varmış!

Geç fark ettim taşın sert olduğunu.

Su insanı boğar, ateş yakarmış!

Her doğan günün bir dert olduğunu,

İnsan bu yaşa gelince anlarmış.

 

Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!

Her yıl biraz daha benimsediğim.

Ne dönüp duruyor havada kuşlar?

Nerden çıktı bu cenaze? ölen kim?

Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar?

 

Neylersin ölüm herkesin başında.

Uyudun uyanamadın olacak.

Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında?

Bir namazlık saltanatın olacak,

Taht misali o musalla taşında.

Yaş 35 şiiri ile tanınan! Şiirinde politize olmamış; Bireysel korkularını acılarını sade bir dil ile anlatmış. Şiir’i ses ve biçim birlikteliği ile yoğurarak kitlelere ulaşmış. Şiiri yararcı mecrasına çekmeden, herhangi bir ideolojiye hizmet etmeden, evrenselliği yakalamış bir şairi Cahit Sıtkı Tarancı’yı tanıyacağız! Hayatını anlatıp şiirlerini yorumlayacağız. Kısa bir aradan sonra, A.Ümit Yıldız olarak, Merhaba!

2.Ekim,1910 yılında Sur içi Cami Kebir Mahallesi 3 no’lu evde dünya'ya gelen Cahit Sıtkı Tarancı'nın çocukluk ve gençlik yıllarının bir bölümü bu tarihi evde geçti. Cahit Sıtkı Tarancı Diyarbakır'ın soylu ailelerinden olan Pirinççi oğullarındandır. 2 Ekim 1910 yılında dünyaya gelen Tarancı'nın Babası Bekir Sıtkı, annesi Arife hanımdır. İlk tahsilini Diyarbakır'da tamamladı. Daha sonra Orta öğrenimi için İstanbul'a gönderilerek, Kadıköy Fransız Saint Joseph Lisesi'ne yazıldı. Burada dört yıl okuduktan sonra Galatasaray Lisesinde tamamladı.

Çok bilgili, görgülü, irfan sahibi laik öğretmenler elinde yetişmesi, taşradan gelen bu genç için bir şanstı. Sonra İstanbul’da mülkiye mektebinde ve yüksek ticaret okulunda okudu! Yükseköğrenimini tamamlamak için Paris’te politika okulunda öğrenimini sürdürdü. Öğrenimi sırasında Paris radyosunda Türkçe yayınlar spikerliği yaptı; Fransızcayı iyi öğrendiğinden: Baudelaire, Rimbaud, Mallarmeyi tanıdı ve çözümledi,

AŞK MASALI

Nerde ne zaman bu hava çalınsa
Hoş geldi geçmişteki güzel günler
Nereye gidersen git günlük tasa
Bırak biraz da şad olsun gönüller

Beşiktaş'ta gün görmüş bir bahçede
Nisan akşamlarının en tatlısı
Sevdiceğim on dördünü sürmede
Bende gönüllerin en kanatlısı

Ben delikanlıyım o kız ve dilber
Bahar kokan o yanıp tutuşan ben
Şakadan derken dalmışız beraber
Aşk bahçesine çıkılmaz içinden

Ölüyorum senin için güzelim
Nasıl gülüp sokuluyor sahi mi
Saçlarını okşayan hangi elim
Kollarımda o yarin kendisi mi

Çöl olsa aşar, dağ olsa yıkarım
Bizi ayıran kalın duvarları
Bu acı gerçeğe sonradan vardım
Gök çoktan yeşildir, dal çoktan sarı

Bir define var gitsem bulur muyum
Öpüştüğümüz ağaçlar altında
Sevmek devam eden en güzel huyum
İnsan bir kere sever hayatında

Ben değilim söz açan gelecekten
Var mı yok mu âlemde bir o akşam
Hiçbir şey istemiyorum felekten
Bir daha seninle beraber olsam

2. Dünya savaşı nedeniyle Türkiye’ye döndü.1944 yılından itibaren Ankara'da Anadolu Ajansı, Toprak Mahsulleri Ofisi ve Çalışma Bakanlığı’nda çevirmen olarak çalıştı. 1951 de Cavidan Tınaz'la evlendi.1954'te ağır bir hastalığa yakalandı felç geçirdi. Türkiye'de tedavisi sonuç vermeyince Viyana'ya götürüldü. 13 Ekim 1956'da orada bir hastanede hayata gözlerini yumdu ve Ankara'da toprağa verildi.

Memleket isterim
Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;
Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.

Memleket isterim
Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun;
Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.

Memleket isterim
Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;
Kış günü herkesin evi barkı olsun.

Memleket isterim
Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;
Olursa bir şikâyet ölümden olsun.

Edebi Kişiliğiyle: 'Sanat için sanat' ilkesine bağlı kaldı. Ona göre şiir, kelimelerle güzel şekiller kurma sanatıdır. Vezin ve kafiyeden kopmamış; ama ölçülü veya serbest, her türlü şiirin güzel olabileceği inancını taşımıştır. Açık ve sade bir üslubu vardır. Çoğu gerçeğe bağlı olan mecazları, derin, karışık ve şaşırtıcı değildir. Uzak çağrışımlara ve hayal oyunlarına pek itibar etmemiştir. Zaman zaman bazı imaj ve sembollere başvurmuştur. Şiir içte gezdirilen bir aynadır da ona göre.

‘’DESEM Kİ’’

Desem ki vakitlerden bir Nisan akşamıdır,

Rüzgârların en ferahlatıcısı senden esiyor,

Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini,

Ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim,

Senden kopardım çiçeklerin en solmazını,

Toprakların en bereketlisini sende sürdüm,

Sende tattım yemişlerin cümlesini.

 

Desem ki sen benim için,

Hava kadar lazım,

Ekmek kadar mübarek,

Su gibi aziz bir şeysin;

Nimettensin, nimettensin!

Desem ki...

İnan bana sevgilim inan,

Evimde şenliksin, bahçemde bahar;

Ve soframda en yeni Tarhana,

Ben sende yaşıyorum,

Sen bende hüküm sürmektesin.

Bırak ben söyleyeyim güzelliğini,

Rüzgârlarla, nehirlerle, kuşlarla beraber.

Günlerden sonra bir gün,

Şayet sesimi fark edemezsen,

Rüzgârların, nehirlerin, kuşların sesinden,

Bil ki ölmüşüm.

Fakat yine üzülme, müsterih ol;

Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini,

Ve neden sonra

Tekrar duyduğun gün sesimi gök kubbede,

Hatırla ki mahşer günüdür

Ortalığa düşmüşüm seni arıyorum.

Şiirlerinde en çok yaşama sevinci ve ölüm temalarına yer vermiş, nedense hep ölümün üstüne gitmiştir. Ayrıca yitik aşklar, mutlu sevdalar, yalnızlık, yaşadığı bohem hayatın buruklukları, çocukluk özlemi de şiirlerine konu olmuştur. Fransız sairlerinden, özellikle Baudelaire ve Verlaine'den etkilenmiştir.

1946 yılında; Cumhuriyet Köylü Halk Partisi ’’ Şiir Yarışmasında’’ birincilik ödülünü aldı. Dağlarca ve Atilla İlhan ilk 3 giren diğer şairlerdi.

Cahit Sıtkı Tarancı; Zaman, Türkçe, şiir, ölüm dolayımından ilerleyerek, üzerinde "divan şairi kokusuyla ‘Hece ve Garip’ akımı ekseninde seyreder. O, "Türkçe ağzımda anamın sütü gibidir. Suda sabun gibi eriyor zaman. Ölüm bir at olmuş, kişner kapımda" ve "Şiir sözcüktür" dedi. Fakat sözcük nedir? Gene kendi deyişiyle "Dost, kadeh, sevgili, özlem, düş, anlam gölgesi, arada rengi olan, insanoğlundan haber veren bir derinliktir" . Asıl önemlisi, doğayı, tüm yaşamı emerek usa indirir, gönle düşürür. Hele de söz, sanatlarla şerbetlendirilirse, dünyanın en varsıl açılımını ortaya çıkartarak cevher olur, yüreğe akar gider... Şairin önemli kitapları arasında: ‘’35 Yaş, Ömrümde Sukut, Düşten Güzel, Ziya’ya Mektuplar,’’  sayılabilir.

‘’YALNIZLIK’’

Öyle yalnız kaldım ki hayatımda
Kimi gün öldüm kimi gün ulu oldum
Çok zaman annemin dizlerine hasret
Koydum başımı kendi dizlerime
Doya doya ağladım

 

Paylaşırsa dost paylaşırmış
İnsanın derdini sevincini
Dost ümidiyle ortalığa düşmeye gör
Hangi kapıyı çalsan kimseler yok
Hangi omuza dokunsam yabancı çıkar

 

Aşık mı olmadım taparcasına
Bir Mecnun geçti o çöllerden, bir de ben
Diz mi çektirmedim alemde Kerem gibi
Ferhat gibi gürz mü sallamadım dağlara
Ne Leyla yar oldu bana ne Aslı ne Şirin

O gün bugün sırtımı kendim sıvazlıyorum
Sabahları sokağa çıkmadan evvel
Cesaret şairim cesaret
Kendi saçlarımı okşuyorum geceleri
Sevgilimin saçları niyetine.

******

Tutsam ellerinden ağlarsın.
Benek benek büyür karanlığım.
Nokta nokta korkutur seni.
Tutsam ellerinden; ağlarsın

Toprak kokar avuçlarım, kan kokar.
Ben hoyrat gecelerde boy atmış fidan,
Boz bulanık sularda yıkanmış, arınmışım.
Geceleri çok yakınım yıldızlara,
Işığa çıkınca bir karışım.

Tutsam ellerinden ağlarsın.
Doğduğum köyü bir bilsen.
Gece gecemden büyük,
Acısı acımdan derin.
Tutsam ellerinden, üşür ellerin!

Çölde bir yolcu gibi yalnızlığım içinde. Kavrulup gidiyorum. Serseri bir rüzgar gibi hep ganimet peşinde. Savrulup gidiyorum. Serçe kadar pervasız, bir günden ötekine. Atlayıp gidiyorum. Bütün kumaşlarını açtığım gibi yine; Katlayıp gidiyorum. Bir kış güneşi gibi ben keyfimin esiri… Görünüp gidiyorum. Ne belli yerim var, ne de sevdiğim biri: Sürünüp gidiyorum. Masmavi gölgeler bile ses vermiyordu çığlığına. Kendini ‘’ A. Haşim’’ gibi çirkin bulması, kız arkadaş edinememesi, yalnızlığını katlıyordu. Kırılgan, ürpertili ve tedirgin oluşu, doğal ki, şiirlerini derinleştiriyordu.

Gün Eksilmesin Penceremden


Ne doğan güne hükmüm geçer,
Ne halden anlayan bulunur;
Ah aklımdan ölümüm geçer;
Sonra bu kuş, bu bahçe, bu nur.
Ve gönül Tanrısına der ki:
Pervam yok verdiğin elemden
Her mihnet kabulüm, yeter ki!

Gün eksilmesin penceremden…   Sevgili Okurlarım: Yaşam zaman zaman insanla dalga geçer, bu ise kişiyi çok üzer. Bir yanı düşten güzel, bu yaşamın bir sonu vardır. Ölüm! Ölüm evrenseldir, herkese vardır. Kimine yakın, kimine uzak. Korkmayan var mıdır acaba ölümden? Bir sonum varmış, onu öğrensem asıl!

Şimdi: Rahmetle, saygıyla, sevgiyle andığımız ‘’Cahit Sıtkı Tarancı’nın, Bir Umut ’’ adlı Şiiri ile son diyelim.

BİR UMUT

Yorgunsun, uzaklardan gelmişsin;
Yitirmişsin neyin varsa birer birer.
Bir sağlık, bir sevinç, bir umut...
Onlar da neredeyse gitti gider.


Dost bildiğin insanların yüzleri
Aynalar gibi kapkara.
Suyu mu çekilmiş bulutların?
Dönmüşsün kuruyan ırmaklara.


Taşlara düşen saat gibi,
Ne artı, ne eksi.
Bir sağlık, bir sevinç, bir umut
Hikaye hepsi.

Türk Şiirinin önde gelen Şairlerini sırası geldikçe anlattım ve anlatacağım.  Beraber Şiirlerini okuduk, okuyacağız. Unutulmuş ve unutulmaya yüz tutmuş Şiir sevgisini, okuma ve anlama zevkini; Buradan SİZ okuyucularıma yeniden kazandırmaya çalışıyorum ve çalışacağım! Bunda başarılı olursam, ne mutlu bizlere! Başka bir duygu kervanında bu sayfada:  Görüşmek, buluşmak dileğimle! Hoşça kalın; Sağlıcakla, umutla kalın!

‘’Kasım 2014’’

Çorum’un Bir Köyü

2020’ye Doğru

‘’A.Ümit Yıldız’’

 

 

 
Toplam blog
: 67
: 4037
Kayıt tarihi
: 24.04.07
 
 

17 Şubat 1986'da: Soğuk karlı bir Şubat gecesi Koca Karı olan ebenin ellerine ''bilim otoritelerinc..