- Kategori
- Haber
TARİHE TANIK OLMAK
İstanbul Öğretmen Okulu Mezunları Derneği Çok Sesli Korosu
Sımsıcak bir nisan günü öğleden sonra çıktım yola sanki ilkbahar can veriyor, asfalt yanıyor... istikamet Eskişehir.
İstanbul, İzmit, Sakarya ve yol ayrımı Pamukova... Yıllar öncesi yolla birlikte kayıyor zihnimden. Sene 1970 Pamukova'da bir arkadaşımın düğününe gitmiştim . Yeşillikler , kagir, ahşap evler neredeler nerede çayırlarda beslenen sarı kızlar?
17 Nisan Köy Enstitülerinin 77. kuruluş yılı dönümü . Kapanmış, yok edilmiş bir kurumun kuruluşunu kutlamak da olur mu? Elbet olur! 13 yıl hizmet edip ülke kültürüne yardımcı olan kapatıldığı andan ,1954 den bugüne değin de etkisi halen süren müthiş mekteplerdi onlar. Babam , eniştem , öteki eniştem , öğretmenim İbrahim Varol.... sonra öğretmenlerimin bir kısmı , Beşir Oruç'tan tutun Hamdi Dicle'ye , Selahattin Hüsnü Taran'a ... bu halis köy kökenli, aydın insanlar taşıdı bana aydınlanmayı.
İstanbul Öğretmen okulu Mezunlar Derneği Çok Sesli Korosu Eskişehir Eğit Der'in konuğu olarak Odunpazarı Yunus Emre Kültür Merkezi'nde konser vermeye gidiyorlardı. İhtimal Bozüyük'te öğle yemeği yemişlerdir. Ve öyle de olmuş zaten Sevgili İsmail İnkaya , Ertuğrul Soylu, Bilgin Kara onları bir güzel ağırlamış ki Bozuyük'te sormayın gitsin. Anadolu insanı böyledir zaten açıverir yüreğini dost bildiğine
Şimdi onlar varmışlardır menzile , konserlerini izlemem gerek, izleyip sizlere duyurmam gerek. Yol bitmez Bileciği geçtim benzin almam gerek durdum.
-Ne kadar
-50 liralık şimdilik yeter.
Hesabı kartla ödedim.
-Delikanlı bir duş almam gerek !
Olur abi çek aracı arkaya görürsün orada banyoyu.
-Sağ ol!
Aracımda her zaman sabun bulundururum. Yazdan kalma ufak valizimde de baktım ki çamaşır falan duruyor. Girdim içeri, bir temiz banyo, rahatladım. Yola koyuluyordum ki ardımdan büfedeki delikanlı sesleniyor. Dedim ki içimden :"Banyo parası alacak herhalde, kaç lira vereyim acaba ? "
Delikanlı elinde hesap fişimle geldi,
-Dayı dedi, sen kaç liralık benzin aldın ,
-Elli!
- Yüz lira kesmişiz özür dilerim , aracın penceresinden 50 TL bırakıp uzaklaştı...
Saat 19'u geçiyordu.Eskişehir'de sora sora Kültür merkezine ulaşmaya çalıştım. Aracımı Odunpazarı'nın tarihi evler bölgesinde bir müze önünde park ettim. Biraz yürüyerek, bazen koşar adım, nihayet tramvay yolu... ve konser alanına 19.30 dolayında ancak girdim. Bizimkiler sahnede...
Gözümle taradım oturanları , ne de çok tanıdığım varmış bu 'Yaban'da' İnci filan ayakta fotoğraf çekiyor...Ziya 'da gelmiş, hele Halil Yanar o korkunç belayı üzerinden daha yeni atmışken hasta yatağından kalkıp gelmiş. Dondum kaldım.
Çıkarttım emektar makinamı. En ön sırada bastım videonun deklanşörüne .
Usulca bir erkek sesi , gözgöze geldik
- Merhaba Selçuk
- Merhaba İbrahim , demiş oldum. Ama o Ali Saraç'tı.
Gözüm sahnede. Düşünüyorum. Taa 1909'a Darülmuallimin'in yani İstanbul Öğretmen Okulu'nun müdürü kaymakam asıllı Satı Bey'e gidiyorum. Onun çabasıyla 1915'de okullara konulan sanat derslerine, müzik çalışmalarına , Darülmuallimin Musiki Cemiyeti'ne gidiyorum. Edebiyat Öğretmenimiz meşhur şair Tevfik Fikret'in yazdığı Darülmuallimin Marşı'nı mırıldanıyorum sessizce.
Sahnede 24 müzisyen arkadaşım "Öğretmen Okulu Mezunlar Derneği Çok Sesli Korosu" Saliç sezer şefliğinde ezgileri en içten tınlarla Mustafa Şen'in hassas parmaklarıyla can bulan akortsuz piyano eşliğinde seslendirirken ben, 1946'lara yeni gelmiştim.
Şemsettin Sirer'in Maarif Vekili olduğu yıllarda Ekrem Zeki Üngör'ün (ÜN), evet Ekrem Öğretmenimin bizzat çabasıyla İstanbul Öğretmen Okulu'nun seminer sınıfına dönüştüğü günlerdeydim. .Proje müthişti: Türkiye'nin tüm ortaokullarından sanata yatkın öğrenciler yol paraları devletçe karşılanıp sınava girecek ve başaranlar okulumuza alınacaktı...Burayı 5 yıl parasız yatılı okuyup bitirenler Gazi Eğitim Enstitüsü'ne gidecek, ortaokul müzik ya da resim öğretmeni olacaklardı.
Ekrem Zeki Üngör ,Verda Üngör, Lamia Anday, Muhittin Sadak,Tahir Sevenay, Sezai Asal,Raşit Abet gibi değerli müzisyenler okulun öğretmenleri oldu.Bir yıl içinde hayatında viyolensel görmemiş Anadolu çocukları viyolensel, keman , piyano çalar, arya söyler hale geldiler. Selahattin Evcil, eşi Fikret Evcil (Çubuker) işte bu okulun mezuniyetlerini başka okullarda tamamlamak zorunda bırakılan öğrencileri olacaktı.
Bir yandan video çekerken öte yandan koroyu hayranlıkla izliyordum.
Erkekler siyah takım elbise , açık renk gömlek ve kravatla çağdaş görünümleriyle ; kadınlar beyaz gömlek , siyah etek , uyumlu ipek flar , ten çorap ve şık ayakkabılarıyla... yani hepsi çağdaş görünümleriyle ,çağdaş eserleri, çok sesli Türk , Makedon şarkı ve türküleri belli bir disiplinle icra ediyorlardı.Sopranolar, altolar, tenörler, baslar şefin parmaklarıyla yer yer meltem gibi , bazen fırtına misali salona dalga dalga yansıyor , seyirci yerinde durmayarak onlara sesle alkışla eşlik ediyordu.
1949'da dönemin iktidarının, devrimler yapmış partinin oy kaygısıyla, köylülüğe yaranma kaygısıyla seminer sınıfını ve Gazi Eğitimi kapatması çağdaşlığa yapılan darbeydi. Ancak seminer öğrencilerinden Selahattin Evcil Bolu Öğretmen Okulu'nu , Fikret Evcil Adana Öğretmen Okulu'nu ve dönem arkadaşları başka öğretmen okullarını bitirmiş , onların çabasıyla Gazi Eğitim Enstitüsü'nü yeniden açtırmışlardı.
1950'de Demokrat Parti iktidarında Avni Başman Milli Eğitim Bakanıyken Çapa'da okulumuzu yeniden açtı . Müdür Kemal Kaya "Büyük Öğretmen okulu yapılandırmasını " gerçekleştirdi. Eğitim Enstitüsü ve Yüksek Öğretmen Okulu'da bu binada ve aynı kadroyla çalışacaktı. Öğrenci kaynağı ise kapatılmaya başlanan köy enstitüsü öğrencileri oldu. Bunlar harika eğitim almış bizim çocuklarımızdı, çünkü ortaokula dahi yetenek sınavıyla kabul edilmişlerdi. Köy Enstitüleri ise dünyada örneği bulunmayan aydınlanma kurumlarıydı . Yaparak yaşayarak öğrenmenin bulunmaz örnekleriydiler. Aydınlanmadan rahatsız olanlarca kapatılmalarına karşın hâlâ etkilri sürüyor ve Dernek Başkanımız Av. Mehmet Turgut'un söylemiyle
" Köy Enstitüleri yarım kalan bir projedir ve bir gün tamamlanacaktır. Buna ümidimiz var!"
Hasan Öztürk elektro bağlamasıyla Eskişehir Türkülerinin şefliğini de yapıyordu. O, Trakya'da Türkmen kültürüyle çağdaş kültürü özümsemeyi başarmış bir aydınımızdır. Ortam bir anda daha da şenlendi. Kemanıyla Osman Taşkın, blok flütüyle Ünal Sümer halk müziğimize çağdaş motifler yüklüyorlardı. "Yol üstünde dikili taş, ah aman amman ... "
1950-60 yıllarında okulumuz Çapa'da sadece resim ve müzik semineri olarak çalıştı. 1963- 73 yıllarında Ortaköyde hizmet eden okulumuzun her iki binasında da öğrenim gören arkadaşlarımız vardır. Bu okullarda çağdaş düşünceye ulaştılar. Ve işte bu güzel ilimizde, Eskişehir Odunpazarındaki bu harika insanlara ulaşan İstanbul Öğretmen Okulu Mezunları Çok Sesli Korosu elemanları bu pınarlardan beslenip Porsuk Nehri'nin huzur veren çağdaş ortamını şenlendirenlerdi.
Onların çabasına birkaç saatliğine de olsa giderek şahit olmamak olacak şey miydi!
Foto ve Deneme
M.Selçuk Gazioğlu
02.Mayıs 2017