Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Kasım '15

 
Kategori
Futbol
 

Tanrı Nodos

Tanrı Nodos
 

Alemdağspor'a lodos vız geldi :1-0


Eskiden Alemdağ Stadı'nın nasıl bir yerde olduğunu anlatmak gerektiğinde, yani aslında çok eskiden değil de sadece bir kaç yıl önce bile, tam da ormanın içinde denilebilirdi. 

Üçüncü köprünün yanyollarının yapılması amacıyla ormanlar katledilirken, hani edebiyat olsun diye değil de durumun vahametinin daha iyi anlaşılabilmesi için bıçak böğrüne saplandı deyimini kullanacaksak eğer; işte o cümlede yanyollar bıçak, bizim stat da böğür olur.

Ormanın tam da göbeğindeki stadımızın kale arkalarından birinden, bugünlerde bir otoban geçmek üzere. Aslında asfalt daha şimdiden stadın hemen yanıbaşından geçmesine geçiyor da, henüz yollar trafiğe açılmadığından, ortalarda inşaat için nihayetsiz bir şekilde sağa sola gidip duran canavar kamyonlardan başkacası pek görünmüyor demek, sanırım daha doğru olur.

Lakin, o kırkından sonra tepesinden saçları dökülüp de kelliğe adım atan adamların, ancak berberlerin önden-arkadan gösteren aynalarına baktıklarında durumlarının farkına varmaları gibi, biz Alemdağlılar da, onbeşgünde bir Bölgesel Amatör Lig'de kendi sahamızda, deminden beri anlatmaya çalıştığım stadımızda oynadığımız zamanlarda işin ciddiyetinin farkına varıyoruz.

İki gündür İGDAŞ, tüm abonelerine mesaj atıyor; ''Aman dikkat, lodos bacaları tıkayıp sıkıntı yaratabilir...''. 

Ben ise aynı süre zarfında başka bir dertten muzdaribim. İgdaş'ın mesajını alır almaz, bir yanının yol yapılmasıyla  rüzgarlara karşı tamamen korunmasız kalan stadımızda pazar günü oynayacağımız ve mutlak üç puan parolası ile çıkacağımız maçı düşünüyorum.

Alemdağspor, her ne kadar son derece teknik ve top hakimiyeti yüksek futbolculardan kurulu bir takım olsa da, Don Kişot'un yel değirmenlerine açtığı savaş nasıl daha baştan kaybedilmeye mahkumsa, bizim de bu şiddette esen bir rüzgarda adam gibi top oynayıp başarılı olmamız söz konusu bile değil.

Hele ki karşımızdaki Bursa temsilcisi Elmasbahçeler de, grubun en az gol yiyen takımıyken. Yedi maçta topu topu 'dört topu' kalelerinde gören bir takıma karşı, meşin yuvarlağa daha uzun sürelerde sahip olup ısrarlı ataklar yapmalı, dengeli ortalar, düzgün vuruşlar ve belli bir baskı ile hücum etmeliyiz ki başarılı olalım ama, ah işte o rüzgar yok mu, o her şeyi tepetaklak eden adı batasıca lodos!...

Hakemin hava atışına ilk kez bu kadar çok dikkat ediyorum. İlk yarıda rüzgarla birlikte hücum şansını Elmasbahçeler kazanınca da, maçın düşündüğümden de daha zor geçeceğinin farkına varıyorum.

Sahada yer alan spor adamları içerisinde en meşhuru, Elmasbahçeler'in Teknik Direktör'ü olan, 1980-1990 yılları arasında da yaklaşık on yıl ve 200 maç Bursaspor'un kalesini koruyan Eser Kardeşler

Ancak ne var ki aslında ondan da daha popüler biri var sahada arz-ı endam eden: 'Tanrı Notos'. 

''Notos da kim?'' diye sorduğunuzu duyar gibiyim. 

Eski Yunan mitolojisinde Notos, sıcak rüzgarların tanrısı olarak bilinir. Yunanca Notos, Türkçe'ye zamanla 'lodos' olarak geçmiştir ve İstanbul Boğazı'nda kendisini gösterip de güney batıdan eserken, suyun akışını bile ters yöne çevirebilecek şiddete sahip olup, migrenleri azdırıcak derecede basık bir havayı da peşinde sürüklemesi dolayısıyla da; aslında çok seveninin olduğunu söylemenin de pek mümkün olmadığı bir rüzgardır. Hani karayel, hem adıyla hem sanıyla bizdendir de, lodos pek bir tuhaftır, tozu dumana katarak gelir ardından sis çöker ve en sonunda da yağmur ile üçlemeyi tamamladıktan sonra çeker gider.

Statda yerimi aldığımda; Alemdağ'a güney batısındaki Bursa'dan gelen Elmasbahçeler'in de lodostan ilham alıp, fırtına gibi esip maçın seyrini değiştirirken, maçın öncesindeki tüm tahminleri tersine çevirip çeviremeyecekleri sorusu ile zihnim meşgul olmaya başlamıştı bile. Hele bir de para atışını kaybedip de, Elmasbahçeler sıcak rüzgar tanrısını arkasına alınca, ben de arkama yaslanıp peşin peşin derin bir nefes aldım ki belki sonradan fırsat bulamam diye...

Elmasbahçeler bugüne kadar gördüğüm en iyi Bursa takımı. Gemlikspor ve Kestel Belediyespor'dan daha iyi organize oluyorlar ve defans kurguları da oldukça sağlam. Deplasmanda bir puan amaçladıkları karşılaşmalarda rakiplerinin işi gerçekten de zor, bunu rahatlıkla söyleyebilirim. Kapandıkları sırada kontrataklarla gol şansları da oluyor ama işte o son vuruşları, sanki o noktada biraz eksik gibiler.

Alemdağspor ise bugün de her zamanki gibi son derece sakin bir şekilde, telaşsız bir savunma ve bilinçli ataklarla, rüzgarı da karşısına alarak oyuna başladı. Ben işin doğrusu ilk yarıyı berabere geçersek ikinci yarıda lehimize esecek rüzgarla bir kaç gol buluruz diye beklerken, 'on numara adam' Ahmet Gündoğdu işi ikinci yarıya bırakmamaya karar vererek ağları havalandırdı. 

Golde Ömer Bayraktar'ın, orta sahada rakibine yaptığı baskı neticesinde topu kaparak verdiği güzel pas da en az gol kadar alkışı hakediyordu ve seyirci de bunun karşılığını verdi.

''İkinci yarı fark olur mu yoksa savunması iyi olan rakip karşısında tek gollü de olsa galibiyetle maçı tamamlar mıyız?'' sorusunu kendisine soran hemen hemen herkes sanırım, farkın açılacağını düşünüyordu. Mamafih evdeki hesap çarşıya uymadı. Gol pozisyonlarını fazlasıyla da bulmasına karşın Alemdağspor golü 'nedense' bir türlü bulamadı. Rakibi ise hücuma kalktığı anda, savunmasında tehlikeli kontralar yediğinden, forvet oyuncularının yanına gerekli desteği gönderemedi ve maç da ilk yarıdaki tek golle bitti.

Lodos olmasaydı ne olurdu? Muhtemelen daha yüksek kalitede ve zevkli bir maç izleme şansımız olurdu ama her iki taraf da sanki bunu şimdilik Bursa'daki maça bıraktılar gibi görünüyor.

Alemdağsporlu futbolcular ve taraftarları, bu hafta ağırladıkları konuklarına karşı da tıpkı geçtiğimiz haftalardaki gibi, son derece centilmence davrandılar. 

Özelikle de amatör maçlarda yakalanan bu seviyenin, profesyonel futbol takımlarımıza ve seyircilerine de bir örnek teşkil etmesi ise tabii ki de en büyük dileğimiz.

 




  

 
Toplam blog
: 344
: 1122
Kayıt tarihi
: 22.07.09
 
 

Okur yazarım. Okur yazarlıktan kastım, okuduklarımı yazmamdır ki, bu yazılarımı genellikle 'kitap..