Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Mayıs '15

 
Kategori
Deneme
 

Tenekedeki Kırmızı Zambakların zamanından geçiyorum

Tenekedeki Kırmızı Zambakların zamanından geçiyorum
 

Tenekedeki Kırmızı Zambakların Zamanından Geçiyorum


Bazen kentin kıyısından gidiyorum, başka zamana ait bir yerden.
Orada tek katlı bağ evlerinin önünde, teneke kutularda zambaklar açıyor kıpkırmızı. Begonviller karışmış bir ağaçla, ağaç boyunca masmavi gökyüzüne uzanıyor pembe çiçekleri.
 
Gidiyorum bu kaybolmuş zamanlara ait yolda aheste aheste. Kırlangıçlar önümden uçuyorlar, yere değdi değecek kanatları, oyun mu oynuyorlar benimle, yol mu gösteriyorlar bilinmez.
Eski beyaz güller boyumu aşmış yol kenarında, kokuları tarlalara ulaşıyor. Kimbilir kaç bağ bozumu geçirmiş evlerin gölgeliklerindeki sedirlerde, duvara yaslanmış koltuklarda çocuklar oturuyor. Yaşlı kadınlar bahçelerindeki budanmış dalları bir yana ayırıyor.
 
Başka bir zamanda orası. Ben oradan geçiyorum akşam üstleri hava kararmadan hemen önce; belki de ben duruyorum orası benden geçiyor.
Önünden su kanalı geçen evlerin kapıları açık, demir yok pencerelerinde. 
 
Çocukluğumu hatırlıyorum, sardunyaların içine oturup ayaklarımı suyla ıslatasım geliyor. Bir bahçeye duvar olmuş boydan boya asmanın gölgesinde oturup kuşları dinleyesim geliyor. Salkımlar oluşmaya başlamış artık, dutlar yerlere dökülürken.
Bir evin bahçesinde üzeri limon dolu küçük bir ağaç, dalları yola eğilmiş kırmızı çiçekli nar ve devasa asma çardağı.
 
Asma çardağının altında uyumak istiyorum geceleri. Çocukken hep özendiğim amcamın uyuduğu yer gibi. Bir cibinlik açıp kırmızı beyaz üzümlerin arasından, tahta sedire gece serilen döşekte uyuyasım var, ağustos böceklerinin sesini dinleyerek.
 
Tam köşede bir ev var, kuzu sesleri gelir ağılından. Zayıf, gözlüklü yaşlı bir teyze yaşıyor orada. Bir gün yanına oturup sohbet edesim var.
Ve sonra bir başka ev, öylesi sarılı ki bitkilerle çevresi, karanlıkta kalıyor ev gün ışığında bile ve önündeki kargıların arası alabildiğince coşmuş rengarenk güllerle dolu.
 
Pırasaları toplayan kadınla selamlaşmıştık bir akşamüstü. Pırasaların yerine diktiği dereotları tarlayı kapladı şimdi ve su kanalında kurbağalar hala "evıt" diyorlar. Özledim kurbağa sesleriyle uyumayı. Doğanın nemli kokusunu, bana doğayı hatırlatan anız kokusunu.
 
Başka bir zamandan geçiyorum kentin hemen kıyısında. Kilitlenmeyen kapıların, kırlangıçların eşlik ettiği boş yolların, tenekedeki kırmızı zambakların zamanından geçiyorum. Ekim zamanından, hasat zamanından geçiyorum. 
 
Belki de ben geçmiyorum, onlar benden geçiyor kentin tam kıyısından...
 
Toplam blog
: 191
: 1283
Kayıt tarihi
: 16.01.07
 
 

Başlangıçta sadece su ve onun üzerinde salınıp duran sis mevcuttu.  Baba Apsu ortaya çıktı ve tat..