Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Eylül '14

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Üç maymunu oynamak!

Üç maymunu oynamak!
 

Dünya’nın hâkimi olan ırk; “insan” denen bir canlı türüdür…  Ve dişi ve erkek olarak iki cinstir…
 
Yani “biz” ya da “siz”…
 
Dünya’yı bu iki ırktan olan bizler, insangiller (hominid) yönetiyoruz. Şu an olduğumuz konuma iki farklı görüşe göre gelmişiz. Allah’tan yani Âdem ve Havva yoluyla ya da Darwin’in kafasına uyarsak -ki ben inançsal bakış açısında olanlardanım- maymundan gelmişiz.
 
Burada maymungiller (anthropoid) ile ilgili türsel birçok satır yazabiliriz ama yazımızın ana temasının dışına çıkmış oluruz. Hoş “maymun” olmayı çok seven insancıklar da var… Bu itibarla; bu yazımızda çok bilinen “üç maymun” söylemine takılacağız…
 
Adamın birine sormuşlar: “Nasılsın?” diye o da şöyle yanıtlamış: “Eşek gibiyim” Soran hemen atılmış “Yahu bu ne biçim cevap! Hiç değilse Aslan gibiyim desene be birader!
 
Adam yanıtlamış. “Arkadaş hayvanlığı kabul ettikten sonra aslan da hayvan, eşek de öyle. Ne fark var ki ikisi arasında?
 
Doğru söze ne denir? Yaşamımızda şu hayvan tiplemesi o kadar çok var ki…
 
Yılan gibi…
 
Akrep gibi sokar…
 
Kedi gibi sırnaşık…
 
Eşek gibi anırma…
 
Bülbül gibisin…
 
Köpekleşme…
 
Ve diğerleri… Sayfalar dolusu mecazi hayvan tanımlaması yapılabilir.
 
Hayvan eylemlerle yaşar. Yaşamını salt fiziksel güce dayandırır. Evcilleşen hayvanlarda sahibine alışma ve minnet gibi alışkanlıklar olsa da insanda olan “düşünme” yetisi yoktur. Bu nedenle ya da bu yetinin salt insanda olması nedeniyle insan ırkının dışında kalan (bitkiler haricindeki) tüm canlı türler; “hayvanlar” olarak sıfatlandırılmışlardır.
 
Budist Felsefesi’ne göre erdemli ve bilge kişi olma niteliğinin esası; “kötü bakma, kötü dinleme ve kötü konuşma”dır. Bir Budist manastırından çıktığı söylenen “görmedim, duymadım ve bilmiyorum” (mizaru, kikazaru, iwazaru) günümüzde çok ortaya konan bir söylemdir.  Japoncada “zaru” olumsuzluk ekidir ve bu kelimelerin ardına eklenerek bu olumsuzluk nitelemesi olan söylem ortaya çıkmıştır. Bu söylemin oluşumunda ya da Dünya dilleri arasında yerleşmesi; olumsuzlukları tanımlaması nedeniyledir.
 
Japoncada maymun ise “saru” demektir. Bu bağlamda saru ve zarunun benzerliğinden yola çıkılarak bu üç maymun figürü yaratılmış ve adına “maymun-atasözü” de denmiştir.
 
Görmedim, duymadım ve bilmiyorum”daki bilmemek aslında “konuşmuyorum” da demektir. Son yıllarda bu üçlemeye “edep” yerini örten bir dördüncü maymun eklenerek, kimine göre “iffet”i kimine göre ise “cinselliği” simgelemek istediler.
 
İnsangillerin en büyük özelliği düşünmesi ve bunu eyleme geçirip söylemesi yani düşüncesidir. İnsanın özgürlüğü; diğer canlı türlerinden farklılığı düşünme yetisidir. Bunun eylemsel yani söylemsel ortaya konuşu da dille gerçekleşmektedir. Düşüncenin dile olan bağlılığı (identik birliği) tanıtlanmıştır(tanıtlama=ispatlama).
 
İlk düşünen ilk konuşandı.” Şeklinde bir kavram da vardır.
 
Dil ve düşünce, birbirlerini karşılıklı etkilemişler ve çok hızla gelişen özel bir diyalektiğe başlamıştır.
 
İnsan sözcüklerle yaşamanın yolunu, insan gelişimi süresince sağlamış ve bu suretle Dünya’nın fiziksel yükünden kurtulmuştur. Tabi ki insan da fiziksel gücü kullanarak yaşamanın belli bir yüzdesini sağlar ama bilgi edinmek, elde edebilmek için salt fiziksel güç kullanması da yetmemektedir. İnsanın yaşam için gereken “bilgi”yi sağlamak adına harcamak zorunda bulunduğu güç ve süre bazen doğru, bazen de ters orantılıdır. İnsan kendine gereksinim duyduğu gitme, görme, dokunma, bulma, işitme, arama, koklama, tatma ve daha birçok edinim için illaki güç sarf etmesi gerekmemektedir.
 
Dil ve düşünce diyalektiği; geçmişle geleceği birleştirmiş ve uzaklığı yakına getirmiştir. Bilgiyi edinmedeki zahmet ya da harcanan fiziksel güç bir dahaki seferde artık gerekli olmamaktadır. Neredeyse canlı bir organizma halini alan internet çağındayız. Ancak internette doğru bilgi kadar, kötü ve hatta zararlı bilgi de bulunmakta…
 
Bilgi; insan/yaşam kalitesi için gerekli olan en temel gereksinimlerdendir. Ancak adına “Bilgi Çağı” dediğimiz bu süreç; bir yönden de “bilgi kirliliği” denen bir başka kavram ya da “canavar” üretmiştir. Bu yazımızda internetin Dünya’yı adeta canlı bir organizma gibi sarmış olduğu ile ilgili bir açılım yapmayacağız.
 
Bu yazı; “insan” odaklıdır ve “üç maymun”dan yola çıkılarak yıpranan değer yargılarımızla ilgilidir…
 
Bir örnek: Tanıdık birisi kendisine talip olan ve reddettiği bir erkeğin internet üzerinden iletişim kurarak şimdi de annesiyle buluştuğunu öğrenmiş ve şoka girmiş! Bir yandan babasının bunu duymaması için kaç maymunu oynaması gerektiğini sorgulayıp duruyor, işin kötüsü öte yandan bunu bildiğini de annesine söyleyemiyor… Bu sadece bir internet vakası… Burada yozlaşan ahlâk değerlerini de içeren yüzlerce başka örnekleme yapmak mümkün…
 
Görmüyoruz” öyle mi? Hiç de değil! Yukarıdaki kızın da gördüğü gibi  “Görüyoruz”...
 
Artık her şey ortada, özel yok! Görüyoruz ama görmüyoruz işte… Görmek işimize gelmiyor… Çok zaman görüp de aslında değer yargılarına ters olsa da maddi bir kazanım için ya da “an”lık bir tatmin için ya da birçok başka etkenden ötürü görmemiz gerekeni görmüyoruz…
 
Budist bunu asırlar önce “kötü görme” anlamında saymıştı ve bak ne günümüzde ne hale geldi?
 
Duymuyoruz” öyle mi? Hiç de değil! “Duyuyoruz”…
 
Artık “giz” yok!
 
Her şey duyuluyor…
 
Hani “tele kulak” diye bir tanımlama var ya? İçteki kulaklara kızmaya hacet yok!Uzaydan, yatak odamızdaki nefes alışlarımıza kadar dinlenebiliyor.
 
Bakınız Almanya ne kadar zamandır Türkiye’yi dinlemiş ve tam bir sessizliğe büründüler… Dinleyen de dinlenebiliyor!
 
Bireyler “obsesif” (takınçlı) oldu. Bu işler sektör halini aldı. Sevgiline, karına, çocuğuna ve aklına kim gelirse gelsin bir telefon hediye al ve teslim etmeden evvel bir program yükle… İşlem tamam… Hoş artık bu tür oyunlara da gerek kalmadı! Girilemeyecek hesap okunamayacak mesaj yok!
 
Bu bilgisayar teknolojileri ve telekomünikasyon imkânları kullanılarak sağlanan “duyma”lar dışında bir de duyup da “duymadığımız”lar var…
 
Hani işimize gelmediği için, işimizi kaybetmemek için, kolumuzdaki, yatağımızdakini kaybetmemek için “bilerek” sustuklarımız var. Budist bunu ise “kötü dinleme” anlamında olması gereken bir kavram saymıştı…
 
“Bilmiyorum” ya da “konuşmuyorum” öyle mi?
 
Hiç de öyle değil! “Biliyorum” ama “konuşmuyorum
 
İşin bir başka boyutu da var! Herkes bilse de bilmese de konuşuyor
 
Şu çok bilinen söylem gibi: “Bilgin mi var fikrin mi var?
 
Bilgisi olmadan o anda kafasında oluşan bir iradeyi, gerçekmiş gibi söylemsel hale getiren ve bunda ısrar edenler sadece bizim değil tüm Dünya toplumlarında “tehlike” arz etmeye başladılar. Bunu internette çok daha güzel izlemek mümkündür. Bir “bilgi” gereksinimiz için arama motorlarına girin. Gerçek bilgiden çok gerçekdışı ya da eksik bilgi lağımlarından beslenen “kopyala yapıştırıcılar” yani “kolaycılar” bunu ne kadar platform varsa süratle paylaşıyorlar…
 
Bilgi yoktur ama fikir ihdas edilmiş ve paylaşılmıştır. En zararlı olanlar ise bildiği halde konuşmayanlardır… Hani şu söz gibi: “En son babalar duyar”…
 
Ne kadar eş dost akraba arkadaş varsa biliyor ve susuyor. Yani konuşmuyor… Yukarıda annesine karşı susan kız örneği gibi… “Suskunluk”…
 
Yukarıdaki olumsuz tümcelerimizi tamamen yanlış ve hatta bu yazıyı fazlaca agresif bularak Japonca olumsuz “zaru” ekine de kızanlar olacaktır…
 
Eğer yukarıdaki tümcelerimize kızanlar çoksa inanın ki bu fevkalâde iyidir…
Kızanlar, ne kadar çoksanız o kadar iyidir... Ama ne olur kendinizi saklamayınız ve her fırsatta ortada olunuz… “Susmayınız”…
 
Susmayınız ki bir daha bu yazının doğrultusunda başka yazı yazmayalım…
 
Zaten Budist bile günümüz koşulları karşısında söyleyecek söz bulamaz!
 
Biz de simgesel olarak yazımızda canlandırdığımız Budist’e eziyet etmeyelim ve onun ağzından, “zarzavat-î” başka tümceler yazmayalım…
 
Ne olur kızmayın…
 
Çünkü?
 
Görmedik… Duymadık… Bilmiyoruz
 
Bojidar Çipof
26 Ağustos 2014 Yeşilköy
 
Toplam blog
: 336
: 625
Kayıt tarihi
: 29.01.10
 
 

Araştırmacı yazar BOJİDAR ÇİPOF: 1953 yılında İstanbul'da doğdu. Ailesi; Ege Makedonyasından İsta..