Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

05 Mart '13

 
Kategori
TV Programları
 

Verem misin sen ? Mikrop musun ?

Verem misin sen ? Mikrop musun ?
 

Savcı Turgut


Nasıl bir Anne Babaya sahipsin sen. Ya da ne yaşadın çocukluğunda da bu kadar kötü düşünceyi düşünebiliyorsun devamlı içinde. Verem misin ?, Mikrop musun ? hey!!!  Yarabbim bir de kendi ile övünüyor, kendi zekama hayranım diye. Olum cürüm olsan ateş kadar yer yakarsın. Bugün kuyu kazarsın, yarın o kuyunun tadına bakarsın. Her zaman derim bir insan yeterince inandırıcı oynarsa izleyiciyi kendine sevdirir. Gün geçtikçe Savcı Turgut'tan da nefret eden sayısı artıyor. Demek ki yakında kendisini bayağı seven olacak.

Son dört  bölümdür, pasif kalması hayra alamet değildi, demek ki gün bugünmüş. Akşam yeni planları bir bir döküldü. Turgut Savcı sevilememenin acısını farklı çıkarıyor. Yakında Orhan Üzerinden yeni cinayetler ailenin üstüne kalacak gözüküyor. Bir de bunun yanında Turgut o küçük yavrucak Nazif'e göz dikti, bakalım ilerleyen bölümlerde neler olacak. Esas Kara ailesinde akşam ışıklar sönünce, gaz lambasını yakan Songül o kısık ışıkta mektup yazmaya çalıştı. Artık mektubun adı bile geçmezken günümüzde, geç saatlere kadar mektuba cevap ne gelir diye düşünmeler, gelse ben ne cevap yazarım diye hayallere dalmak dönemi bile son buldu. Şimdi at mesajı iki saniyede varsın gideceği yere zaten iki saniyede de hayaller alemine dalamazsın. Sevgisine karşılık bekleyen sessiz çığlıkları ile Songül gözünde yeşeren umuda, dedesine hasret duygulara yenik düşerek bahsi geçen sevgisine karşılık Yasini beklerken, düşünmeden edemedim. Artık beklemeye ne kadar sabrımız var.

Feride'yi her bölüm biraz daha büyürken izleyeceğiz. Yakında tecrübe edeceği her yaşanan olay kendisine ders olacak, saflığından biraz daha yitirecek. Yüreği olmayana vicdan aşılayamazsın. Feridecim yüreğindeki vicdan eksik olmasın. Bu arada sofraların bir zamanlar cam şişedeki kola reklamı da iyi yapıldı, cam şişede az içilmedi kolalar.

 

Küçük şeylerden mutlu olmak gerekir. Fazlaca büyütme düşlerini, gelene eyvallah gidene canı sağolsun de. Küçük şeylerde mutlu et kendini bazen küçük şeyler büyük sevinçler doğurur. Bir dosyada yazıyordu, serbest bırakılma umudu. Hani diyor ya, İlknur kardeşim cacık yap! salatalıkları rendeden geçir ama. Patlıcan salata, turşuda kavurayim o zaman.” Yap,  İlknurum yap. Babam geliyor Anne” . Ne yalan söyleyim. Tüylerim diken diken oldu . Hani diyor ya Karadayı Baba seni almaya geldim. Hani diyor ya heyecan ve mutluluktan titreyen bedeninden çıkan sesle evimize götürmeye diye.Çocuklarının karının yanına, soframız kurulmuştur şimdi. Bir sen eksiksin….

Bir Baba daha ne ister dalyan gibi bir evlat ve aileden başka, en büyük zenginliktir, yaşadığı hayatta bir ödül ona. Sen anlamazsın belki bu yazılanları bu paragrafta, bir oğul’un gözyaşında saklıdır, umut dolu sesi ile baba diye haykırışlarına. Baba oğul ilişkisini çok güzel irdelediklerini düşündüğüm bu dizi günümüzde çok ihtiyaç duyduğumuz bir şey, Babaya Anneye, Örf ve Adetlere saygılı, bir aile olmak. Dedenin kucağında yatmak, kolları arasında olmak.

Ve Hapiste zordur yaşam, birine vereceğin en kıymetli hediye hırkadır. Hırka Ana karnının sıcağı gibi sarar sarmalar seni, evin gibi yuvan gibi. Kendini güvende hissedersin .Son satırlarımı biraz da karşıdakini algılamak adına bir zamanlar hapiste suçsuz yere yatanlar adına yayınlamak istedim.

Nazım Hikmetten ” hapiste yatacak olana bazı öğütler, Çetin Tekindor sesi ile ”

” Dünyada memleketinden, insandan umudun kesik değil diye ipe çekilmeyip te atılırsan içeriye. Yatarsan on yıl on beş yıl yatacağından başka, sallansaydım bir ipin ucunda, bayrak gibi keşke demeyeceksin. Yaşamakta ayak direyeceksin. Belki bahtiyarlık değildir boynunun borcudur fakat düşmana inat bir gün fazla yaşamak. içerde bir tarafınla yapayalnız kalabilirsin kuyunun dibinde ki taş gibi, fakat öbür tarafın öylesine karışmalı ki dünyanın kalabalığına sen ürpermelisin içerde, dışar da kırk günlük yerde yaprak kıpırdasa. İçerde mektup beklemek, yanık türküler söylemek, birde tavana gözünün dikip sabahlamak tatlıdır. Ama tehlikelidir. Tıraştan tıraşa yüzüne bak. Unut yaşını, koru kendini bitten de, bahar akşamlarından. Birde ekmeği son lokmasına kadar yemeği, birde ağız dolusu gülmeyi unutma hiç bir zaman, birde kim bilir sevdiğin kadın seni sevmez olur. Ufak iş deme yem yeşil bir dal kırılmış gibi gelir içerde ki adama.İçerde gülü bahçeyi düşünmek fena, dağları deryaları düşünmek iyi. Durup dinlenmeden okumayı yazmayı birde dokumacılığı tavsiye ederim sana, bir de ayna dökmeyi. içerde on yıl on beş yıl daha da fazlası hatta geçirilmez değil, geçirilir. Kararmasın yeter ki sol memenin altında ki cevahir.”

 

Murat sarı

https://twitter.com/muratsari8084

(05.03.2013 )

 
Toplam blog
: 52
: 1367
Kayıt tarihi
: 25.11.12
 
 

Düşüncelerimi, hayallerimi, bilgilerimi paylaşmayı seviyorum, dünyaya birbirimizi anlamak çin gel..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara