Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Ekim '12

 
Kategori
Ekonomi - Finans
 

AB direnedursun, İspanya GDO mısırın kaymağını yiyor!

AB direnedursun, İspanya GDO mısırın kaymağını yiyor!
 

İspanya'da GDO mısır ekimindeki artış


1990’lı yıllarda transgenik ürünlerin ticarileşmeleri aşamasında, dünya tohumculuk piyasalarında söz sahibi, fakat biyoteknolojiden uzak AB firmalarının, rekabet güçlerini kaybetmemek için, birçok sivil toplum örgütü ile birlikte, biyotek ürünlerine karşı başlattıkları kampanya Avrupa’da ve dolayısıyla Türkiye’de büyük bir biyoteknoloji karşıtı kitlenin oluşumunu sağlamıştır. Bazı STK’lar gerçekleri saptırarak yaptığı atılımlarla, öğrenmeyi duyduklarına bırakan sokaktaki adamın biyoteknolojiye objektif yaklaşımını büyük ölçüde engellemektedir. Bu arada AB tohumcu firmalarının korktukları başına gelmiş ve dünya tohum piyasasının % 26’sı, söz konusu GDO’lu ürünlere yönelmiştir. Doğaldır ki biyoteknolojiyi kucaklayamayan AB’nin firmaları da bu pastadan yeteri payı alamayacaktır (http://blog.milliyet.com.tr/gidakrizivebilim).

Grafikten de anlaşılacağı gibi AB’de MON810 çeşidinin tohumluk listesine girdiği tarihten beri yani 14 yıldır İspanya’da sürekli artan oranlarla biyotek mısır tarımının yapılmaktadır. 2012 verilerine göre 120 bin hektara ulaşan bu ekim alanı artışında söylenecek çok söz olsa gerek:

AB’de yasaklanan bu GDO olayı İspanya’da nasıl devam edebiliyor?

Aslında AB yönetiminin, tarımsal biyoteknolojiye “hayır” deme şansı yok. Tüm kuruluşlardan “GDO ürünlerin geleneksel izogenik çeşitlerden herhangi bir farkı yoktur” onayının takiben Dünya Ticaret Örgütü mahkemesinin kaybedilmesinden sonra, AB her yıl 30 milyon ton civarında mısır, soya, kolza gibi biyotek ürün ithaline devam etmektedir. Üretim konusunda ilk aşamada ülkelerin kendi kararlarını vermelerine olanak verilmişti. İşte bu açıdan sap ve koçan kurt zararının yüksek olduğu Zaragoza gibi yörelerinde İspanya GDO mısır tarımına başlamıştır. AB kendi bünyesinde GDO olayını politik nedenlerle çözemediği için bir seri mahkeme de devam etmektedir. Örneğin İtalya’da, GDO’lu tarım yasağının kaldırılması doğrultusunda açılan davanın olumsuz sonuçlanması üzerine Avrupa Adalet Mahkemesine götürülen dava “konunun ülkelere bırakılmayacağı” şeklinde sonuçlandırılmıştır[1]. Yine GDO’yu yasaklayan ülkelerden biri Polonya’nın, kanatlı hayvan ve domuz üreticilerinin, rekabete dayanabilmesi için önümüzdeki yıllarda GDO’lu yeme onay vereceğini açıklamıştır[2]

İspanya niçin bu ürünü ekmeğe devam ediyor?

Sap kurdu, aslında bir kelebek larvasıdır ve kelebek mısır bitkisinin gövdesine yumurtasını koyduğunda, o yumurtadan çıkar ve beslenme aşamasında bitkinin gövdesini yemeğe başlar. Zayıflayan gövde kırılır, oluşturacağı koçan zayıf olur veya normal ürün alınması olanaksızlaşır. Bir tarlada %30’a çıkabilecek bu zarar, sap kurduna dayanıklı (GDO’lu) çeşit ekildiğinde görülmeyecektir. İşte, özellikle sap kurdu zararının yoğun olarak görüldüğü bölgelerde, İspanya çiftçisinin rekabet gücünü koruması için, bu tür ürün ekimine onay vermektedir. Transgenik ürünlerden doğacak karın genelde %60’ı üreticiye, %20’si tohum firmasına, %10’u tüketiciye, %10’u da vergi kanalıyla yönetimlere kalır.

İspanyollar kobay mı?

GDO’lu mısırı üreten çiftçinin, ürünü hayvan beslemede kullanacaktır. 120 000 hektarda yetişen (verimi 10 ton/Ha kabul edelim) 1,2 milyon ton (yalnız) dane mısırın yalnız İspanya’da tüketileceğini beklememeliyiz. Bu 14 yılda tek bir sağlık veya çevre sorunu ile ilgili olaya rastlanmamıştır.

GDO karşıtlarının savları ne derece gerçekçi!

GDO’ya karşı olanların savundukları görüşlerin adeta tekrarlanma şansı olmayan bulgulara dayanması, örneğin “kral kelebeklerinin transgenik mısırla sonu geliyor” gibi yaklaşımları, pek inandırıcı olamamış ki bu tür ürünlerin ekim alanları hala doğrusal olarak artmaktadır. AB ülkelerinde yeni yeni transgenik türlerin tescili (Almanya’nın “amphora” transgenik patates çeşidi) aslında birçok ulusal veya uluslar arası kuruluşun şu özet görüşüyle ivme kazanmıştır: “GDO’ların tümü insan sağlığına etki yönünden kategorik olarak güvenli kabul edilemez. Her ürünün ayrı ayrı güvenlik testlerinden geçirilmesi gerekir. Bugün ticari olarak piyasaya sürülen ürünler izogenleri (transgenik olmayan genotipleri) kadar güvenlidirler. Bugüne kadar da bu ürünlerin tüketiminden doğan bir sağlık sorununa rastlanmamıştır”.

Biyoteknolojiden yararlanma konusunda fırsatları değerlendirme yerine adeta ona direnmekle AB, BASF, KWS, gibi biyoteknoloji firmalarını Avrupa dışına kaçırırken oluşacak ekonomik kayıptan çok daha öte, yarının biyoteknolog kadrolarının yetişmesini dolaylı olarak engelleyerek, geleceğini riske atmıyor mu?

Nazimi Açıkgöz
 


[1]http://www.truthabouttrade.org/2012/09/07/court-says-eu-vetted-gmos-not-subject-to-country-approval/

 
Toplam blog
: 145
: 432
Kayıt tarihi
: 04.01.12
 
 

1964 yılında Ankara Üniversitesini bitiren Nazimi Açıkgöz, doktorasını 1972 yılında Münih Teknik ..