Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Mayıs '18

 
Kategori
Dünya
 

ABD ve 24 Haziran

ABD ve 24 Haziran
 

24 HAZİRAN TÜRKİYE'NİN BAĞIMSIZLIK TARİHİDİR


SSCB’yi hezimete uğratan ABD dünyanın jandarmalığına soyunarak tek kutuplu liderliğini ilan etmişti. ABD, bir hevesle tek kutuplu küresel sisteme kolları sıvadı. Zafer sarhoşluğu ile yürüyen ABD bir müddet sonra tüm dünyayı kendi etrafında toparlayamayacağını anladı. Böylece yüzyılın hayali suya düşmüş oldu. ABD eğer SSCB’yi yerle yeksan ettiği zaman işlerin bu şekil olacağını bilseydi hiçbir zaman SSCB’ye saldırmazdı. SSCB’nin olmaması olmasından daha vahim bir durum oluşturdu.

Başarısız bir tek kutuplu dünya denemesinin ardından ABD’nin aksine Çin, bu sefer yumuşak bir gücü kullanarak Bir Yol Bir Kuşak Projesi ile şansını denemek için tarih sahnesinde yerini aldı. Çin’in bu çıkışı karşısında ABD tedirgin ederek oldu ve bu durum ABD’nin agresifleşmesine sebep oldu. Biz okuyamamakta 11 Temmuz kurgusu Çin’in bu ilerleyişini önleyebilme hamlesiydi. ABD Çin’in bu ilerleyişini önlemek için 11 Eylül planını devreye sokarak gökdelenleri uçaklarla imha etti Pentagon’a hasar verdirdi. ABD’leri için bu konektör halen daha devam etmektedir. 11 Temmuz ile küresel topun fitili ateşlenmiş olundu. O günlerde durumun tüm dünyayı ilgilendirdiğini ve 11 Temmuz olayındaki oyunu okuyamadık. Küresel düzlemde kopan fırtınanın temel nedeni Çin’in ilerleyişi ve batının ise kaybedenler hanesine doğru kaymasıydı.

Çin aldı başını gidiyor, ABD, Çin’in bu ilerleyişini durduramıyor ve bundan sonra da durduramayacağa benziyor.

 Bu güne gelinmesinin bir diğer temel nedeni ise batı medeniyetinin temel değerlerinin içinin boşalmaya başlamasıdır. Seküler alanda ilerlenirken bilime olan tapınmanın insani değerlerden uzaklaşmaya neden olmuştur. Bu durum batı medeniyetinin de erimeye başlamasına vesile olmuştur.

Küresel gelişmeler, sorunlara aranan çareler ve değerlendirmeler neticesinde bir karar alınmıştır. Dünyanın sömürülmesinin ve yönetilmelerinin kolaylaştırılması için diğer dünya devletlerinin parçalara ayırılmasına ve küçültülmelerine karar verildi. Gelecek projeksiyonlarında azalan ve yaşlanan nüfuslarının kendilerine bir gelecek vadetmediğini fark ettiler. Bu değerlendirme neticesinde  Asya’nın yükselişine batının ise batışına işaret ettiği net bir şekilde görüldü ve değerlendirildi. Bu şartlardan bir çıkış yolu aranmalıydı, arandı ve de bulundu. Bulunana da Globalizm adı verildi ve buna iyi bir kılıfı hazırlanarak dünyaya tanıtıldı. Büyük balığı tutmak için oltaya yem bulunmuştu. Batının yeni oyunu Globalizm’di. Hesapta her şey açık ve şeffaf olacaktı. Sermaye işgücü, insanlar, bilgi, teknoloji serbestçe tüm dünyada dolaşacaktı. Tabi ki; bu böyle olmadı. Globalizm oyunun aldatma kısmıydı. Bunun yerine Tüm devletleri kullanışlı ve yönetilebilir parçalar halinde bölecekler ve dünyayı kendi menfaatleri yönünde kullanacaklardı. Gerçek plan buydu, Globalizm perdeleme planıydı, ameliyata girecek olan Dünya’yı uyutma planıydı. Gerçek planlarını uygulamaya koyarak yürüdüler. Eğer bu projeler tutsaydı dünyanın geri kalanı geçmişlerini çok ama çok arayacaktı, ama olmadı. Başaramadılar, başarmayınca iş kaba kuvvete kaldı.

Hem konumları gereği hem de enerji yataklarına sahip olmaları münasebetiyle İslam ülkelerinin varlıklarına el konularak, coğrafyasının Çin’e karşı bir bariyer olarak kullanılması gereği hasıl oldu. Türkiye’de istila edilerek bir müstemleke devlet haline getirilmeliydi. Kaynakları ve ordusuna el konulmalıydı. Türk ordusu bu bölgedeki operasyonlarda sorgusuz sualsiz kullanılabilir bir duruma getirebilinmeliydi. Bu iş bir orduyla olurdu bu ordu da Türkiye’de vardı. Türkiye ilhak edilmeden bölgede herhangi bir yeni oluşum da icra edilemezdi. Türkiye’nin bölgesinde bir oluşuma müsaade etmesi mümkün görülmüyordu. Geri bir tek şık kalıyordu o da ülkenin ilhak edilmesiydi.15 Temmuz bu nedenle başımıza geldi.

Türkiye emperyalizme karşı bir bağımsızlık mücadelesi veriyor. Türkiye büyük bir vizyonla tarih sahnesindeki yerini yine yeniden alıyor. Artık atacağımız adımlar mecburi bir hal almıştır. Ya gelişerek genleşeceğiz ya da mevcut durumumuzu savunmaya çalışarak selin akıntısında sürüklenip kaybolacağız. Bıçak kemiğe dayanmıştır. Çıkış yolu da savunma değil, bekleme değil, kabullenme değildir. Çıkış yolu gelişmedir genleşmedir bağımlılıklardan kurtulmaktır, özümüze geri rücu etmektir.

Bu dönemde tüm devletler için geçerli olan bir ilke vardır, o ilke de durmak demek yok olmaya doğru sürüklenmek demektir. Ya gelişilecek ve genleş ilecek ya da tarih sayfasındaki yerini alacaktır. Balkanlarda yaşananları televizyonlarımızdan izlemiştik. Balkanlarda olup bitenler bizim için bir örnek teşkil etmelidir. Bunun olmasını istemeyiz ama fazla bir süre beklemeye gerek olmadan birtakım devletlerin parçalandığını görebiliriz. Bu sözün doğruluğunu yakın zamanda görerek teyidini alabiliriz. Parçalanan ve yıkılan devletlere tanıklık edebiliriz. Umarım ki böyle bir durum ne bizim nede diğer herhangi bir ülkenin başına gelmez.

Cumhurbaşkanlığı Seçimleri batının oyunlarını altüst etmektedir. Bu köprüden önce son çıkıştır. Batı artık Türkiye’ye söz geçiremeyecek ve emperyalist oyunlarına alet edemeyecek. Türkiye bir yol ayrımına gelmiştir. Önümüzde, Cumhurbaşkanlığı Sistemi için yapılacak bir seçim süreci ve bir seçim var. Bu seçim sonucu ya Cumhurbaşkanlığı Sistemine geçerek yolumuza devam edeceğiz ya da eskisini bile arar bir duruma geleceğiz.

Biz tüm bunların farkındayız. O sebeple 24 Haziran seçimlerini önemsiyoruz. Biz bu seçimi önemseyen olarak yalnız değiliz. Batı da bu seçimleri önemsiyor ve bu sebepten yükleniyor, zorluyor. Ekonomik alanda bir abanma hamlesi var ve 25 Haziran’a kadar her alandan gelecekler. Bizi test edecekler. Uluslararası alanda kimse kimseye durduk yerde saygı duymaz. Sadece bir devletsin ve bir bayrağın var diye saygı göstermez. Lakin biz bu işin mezuniyet kısmına geldik ve 25 Haziran’da bu işi Allahın izniyle neticelendireceğiz.

 

Tüm okurlarıma saygı ve selamlarımla.

 
Toplam blog
: 72
: 918
Kayıt tarihi
: 29.06.08
 
 

1971 İzmir doğumluyum. Strateji, Taktik Felsefe, İşletme, Liderlik, Kalite Güvence Sistemleri, El..