Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Ocak '11

 
Kategori
Tarih
 

Abdülaziz; öldü mü? intihar mı etti?

Abdülaziz; öldü mü? intihar mı etti?
 

SULTAN ABDÜLAZİZ


Sultan Abdülaziz, Osmanlıda ölümü en tartışmalı Hükümdarlardan biridir. İntihar mı etti, öldürüldü mü? 

Yaygın kanaat öldürüldüğüdür. Suçlu olarak da dönemin üst kademesindeki dört devlet adamı gösterilebilir. “Erkan-ı Erbaa” ismi verilen dörtlü, Sultan Abdülaziz’i tahtan indirip yerine V. Murat’ı oturtmuşlardır. Bu ünlü kişiler, Serasker (Genel Kurmay Başkanı) Hüseyin Avni Paşa, Sadrazam Mütercim Rüştü Paşa, Midhat Paşa ve Şeyhülislam Hayrullah Efendi. Osmanlının ünlü Cuntacıları. 

İşin planlayıcısının Serasker Hüseyin Avni Paşa olduğu biliniyor. Kendisi bu makama tam dört kez getirilmiş. Son getirilişinden önce yüz kızartıcı bir suçtan dolayı 11 ay sürgün cezası yemiş ve memleketi Isparta’ya sürgüne gönderilmiş. Affedilip tekrar aynı göreve getirilmiş. 

Başına gelenler yüzünden Paşa’nın Sultan Abdülaziz’e karşı büyük bir kin ve nefret beslediği düşünülüyor. İntikam almayı da kafasına koymuş. Bunun için öncelikle Sultan Abdülaziz’e yakınlığı ile bilinen tüm komutanları İstanbul dışında bir takım yerlere gönderdi. Padişah’ı tahtan indirmek isteğini diğer komutan ve devlet adamlarına kabul ettirdi. 

Emrindeki birlikler ile birlikte, Padişah’a suikast yapılacak engellemeye gidiyoruz bahanesi ile 30 Mayıs 1876’da Sultan Abdülaziz’in bulunduğu Dolmabahçe Sarayını denizden ve karadan kuşattı. Mütercim Rüştü Paşa, Topkapı Sarayındaki Veliaht V. Murat’ı, Şeyhülislam Hayrullah Efendi ve Midhat Paşa’nın beklediği Serasker Kapısına götürdü. Burada Paşalar tarafından karşılanan yeni Padişah, Dolmabahçe sarayına götürülüp tahta çıkarıldı. 

Tahtan indirilen Sultan Abdülaziz, bizzat Hüseyin Avni Paşa’nın eliyle yağmurlu bir günde bir kayığa bindirilerek önce Topkapı Sarayına sonra da Fer’iye Sarayına (İstanbul Boğazı kıyılarında günümüzdeki Beşiktaş semtiyle Ortaköy semti arasında Çırağan Caddesi boyunca uzanan Osmanlı saraylarının eski adıdır. Saraylar günümüzde çeşitli kurumlar tarafından eğitim amacıyla kullanılmaktadır.) götürüldü. 

Bu sırada Osmanlı tarihinde ender görülen olaylardan biri de gerçekleşmiştir. Padişahın annesi Valide Sultan’a hakaretlerde bulunulmuş, Abdülaziz’in eşlerinden Neşerek Kadınefendi’nin çarşafı çekilip alınmış, Osmanlı Hanedan mensuplarına yakışmayacak aşağılayıcı harekelerde bulunulmuştu. 

Üç gün sonra Eski Sultan Abdülaziz, odasında bilekleri kesilmiş olarak bulundu. Ölüm çok kuşkuluydu. Serasker Hüseyin Avni Paşa naaşı hemen hiç beklenmedik bir yere Saray karakoluna taşıttı. Ve orada kirli bir perdeyle üzerini örttü. Sarayın doktorlarının usuller gereği, muayene edip, rapor hazırlamaları gerekiyor idi. Fakat Hüseyin Avni Paşa, “Buradaki normal bir kimse değildir, Bir Padişahtır, Onun orasını burasını size dokundurtmam” diyerek kılıcına sarılmış, doktorları engellemiştir. 

Kamuoyu, bir Padişahın gizemli ölümü üzerine adeta şok yaşamış, tüm kuşkular Serasker Hüseyin Avni Paşa üzerinde yoğunlaşmıştır. Kulaktan kulağa Paşa hakkında birçok şey dolanıyordu. Halk arasında Paşa’ya olan nefret iyice artmıştı. 

Gergin ortamda çok rahatsız olan bir kişi de vardı. Sultan Abdülaziz’in Kayınbiraderi Kolağası (Teğmen) Çerkez Hasan Bey. Çerkez Hasan çok sevdiği Sultan ve ailesine hele de kız kardeşine yapılanları içine sindirememiş, intikam yeminleri içmiştir. Çarşafı adeta yırtılarak aşağılanmaya çalışan Sultan’ın eşi, Çerkez Hasan’ın kız kardeşi idi. Bir de birkaç gün sonra kız kardeşinin ölümü onu iyice çileden çıkarmış, intikamını hemen almaya karar vermiştir. 

Planını hazırlayan Çerkez Hasan, silahlarını kuşanıp (16 Haziran 1876’da) Hüseyin Avni Paşa’nın Konağına gitti. Bulamadı. Paşanın Midhat Paşanın Konağında Meclisi Vükela (Bakanlar kurulu) toplantısında olduğunu öğrendi. Fırsat bu fırsattı. Tüm ele başları orada idi. Konağı basmaya karar verdi. 

Akşam saatlerinde konağa geldi. Üniformalı olması içeri girişini kolaylaştırdı. Görevlilere Paşa ile görüşeceğini söyledi. Toplantıda dediler. Beklerim diyerek oradakileri ikna etti. Hiç beklemeden toplantı salonuna daldı. Girer girmez, hedefinin kim olduğunu belli edercesine “davranma Serasker! Yakarım!” diye bağırarak, Hüseyin Avni Paşa’ya kurşunları boşaltmaya başladı. 

Üstüne atlayanlar oldu, onlardan kurtuldu. Salon karışmıştı. Silah sesleri ortalığı inletiyordu. Bakanlar sağa sola kaçışıyordu. Birkaç dakika süren bu kanlı baskın sonucu, Serasker Hüseyin Avni Paşa, Hariciye Nazırı, iki konak görevlisi ve bir asker ölmüştü. Çerkez Hasan Bey ağır yaralı olarak ele geçirildi. 

Hemen Seraskerliğe götürüldü. Doktorlara baktırıldı. Kısa süre içinde Divan-ı Harpte yargılanıp, Beyazıd Meydanında idam edildi. Cesedi iki gün halka teşhir edildikten sonra Edirnekapı mezarlığına gömüldü. Başlarda devlet düşmanı olarak lanse edilse de Çerkez Hasan’ın intikam baskını takdirle karşılandı. Serasker Hüseyin Avni Paşa daha fazlasını hakediyordu. Çerkez Hasan, Sultan’ın öcünü alan bir kahraman olmuştu. 

II. Abdülhamit, Tahta çıkınca Çerkez Hasan’ın kabrini yaptırdı. Mezar taşına, “Genç yaşta velinimeti uğrunda fedayı can eden Çerkez Hasan Bey” yazdırıldı. 

Serasker Hüseyin Avni Paşa, çevirdiği dalaverenin sonunda, güya başarıya ulaşmış planının tadına bile varamadan, adeta Sultan Abdülaziz’in ahı tutmuşcasına, makamına yakışmayacak bir şekilde öldü. 

 
Toplam blog
: 152
: 10713
Kayıt tarihi
: 16.08.07
 
 

TARİH ÖĞRETMENİ MEB DENİZLİ  AĞRI AFYON  ..