Abdullah Gül Çankaya'da

Cumhurbaşkanlığı elbette çok özel bir görev. 84 yıllık cumhuriyet tarihinde on bir kişiye kısmet olan bu önemli mevkiye, Türkiye’nin 11. cumhurbaşkanı olarak Dışişleri Bakanı ve Kayseri Milletvekili Abdullah Gül seçildi.

Bu öneminden dolayı cumhurbaşkanlığı seçimleri de hep olaylı oldu. Kolay ve rahat bir cumhurbaşkanı seçimi göremedik.

Eski dilimizde “ismiyle müsemma” diye bir deyim vardır. Günümüzün anlaşılır Türkçe’siyle “adını olaya veren, o adla isimlendirilen” şeklinde anlatabiliriz. Cumhurbaşkanlığı da adından anlaşıldığı gibi “bütün halkın başkanlığı” demek. Bu ünvanı adama kolay vermiyorlar.

Normal şartlarda 16 Mayıs’ta bu işin bitmiş olması gerekiyordu. 105 günlük bir gecikme söz konusu. Bunun ülkemize ne kazandırdığını veya ne kaybettirdiğini hesaplamak asla mümkün olmayacaktır.

Bir açıdan bakıldığında boşu boşuna kaybedilmiş bir zamandır. Çünkü Gül yine seçilmiştir. CHP’nin gereksiz direnişi, sadece zaman kaybettirmiştir.

Bir başka açıdan bakıldığında Gül daha güçlü olarak zirveye tırmanmıştır. Seçim süresi yaklaşmış bir parlamento tarafından %34, 5 oya sahip bir partinin oylarıyla seçildiği iddiasından kurtulup, halktan %47 destek almış güçlü bir partinin desteğiyle yepyeni bir parlamento tarafından göreve getirilmiştir.

Bir diğer açıdansa, CHP üstüne düşen görevi yapmış, halkı ve ilgili kurumları uyarmış, kendince tehlikeye dikkat çekerek, Abdullah Gül’ün rahatça Çankaya’ya tırmanmasına engel olmuştur. Her ne kadar sonuçta köşke çıkışını engelleyemese de Ak Parti’ye bu işin kolay bir lokma olmadığını göstermiştir.

Sonuçta Gül seçilmiş ve Sezer görevinden ayrılarak veda etmiştir.

Millet olarak şu andan itibaren yeni cumhurbaşkanımızın, bizi en iyi şekilde temsil etmesini, tarafsız davranmasını, hakkında laf söyleyenleri mahcup etmesini bekliyoruz. Bu olumlu gelişmeler, sadece Ak Partilileri değil, ülkede yaşayan herkesi mutlu edecektir.

Demokratik bir sonucu kabullenmeyi istemeyen, Çankaya’da meydana gelecek olumlu hareketleri görmezden gelmeyi ve olumsuzluk aramayı sürdürerek, her fırsatta Gül’ü eleştirmeye hazır, hoşnutsuzluk ve huzursuzluk yaratmak isteyen bir kesim için söyleyecek şey bulamıyorum.

Eğer demokrasiden anladığımız, "sadece benim dediğim olsun" inadı değilse, yalnız Gül’ün cumhurbaşkanlığına değil, her şeye iyimser bakarak, yapılacak işlere yardımcı olmalı, elbirliğiyle ülkemizin geleceği için beraberce gayret göstermeliyiz.

Huzursuzluğun, mutsuzluğun ve umutsuzluğun kimseye kazandıracağı bir şey yoktur.

Yeni cumhurbaşkanımız Gül’e hoş geldiniz diyor, sayın Sezer’e de güle güle diyerek yeni hayatında başarılar diliyorum.