Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Ağustos '11

 
Kategori
Güncel
 

Aç gözlü sistemin getirdikleri

Aç gözlü sistemin getirdikleri
 

Aç gözlü kapitalist sistemin egemenliğinde ve teknolojinin konforlu kucağında bir robot gibi yaşayıp bugün piyasalar nasıl diye bankalardaki paramızı kontrol ederken, bir başka yerde insanlar bilmediğimiz başka sorunlarla uğraşıyorlar.  

Gerek doğanın kirletilmesi ve gerekse doğal kaynakların ölçüsüz-kontrolsüz kullanımı ve hızla tüketilmesi, büyük dünya şirketlerinin benden sonra tufan diye diye fakir ülkelerin yer altı zenginliklerini parsellemesi ve yok etmesi, savaşlar, silah endüstrisi bağlantısı, kuraklık-açlık-çevre felaketleri ile dünya yaşanılır olmaktan çıkmakta.  

Örneğin; Somali’de tam bir trajedi yaşanıyor. Açlık ve kuraklıktan dolayı her gün yüzlerce çocuk ölüyor. Bir yanda gitgide zengin olmaya devam eden devasa şirketler, öte yanda bir bardak süt bulamadığı için yaşama gözlerini yuman binlerce yoksul çocuk. Evet, oraya giden bir sürü yardım konvoyları ve para yardımı için açılan banka hesapları da var. Sağduyulu insanlar bir şekilde kendi paralarından ayırıp bağış da yapıyorlar. Devletler gıda maddesi gönderiyorlar. Ama yeter mi?  

Zengin devletler, kendi yarattıkları bu trajedinin yıkımlarını göstermelik de olsa onarmak için yardım vaatleri yapıp sorumluluktan sıyrılmak istiyorlar. Somali önemli petrol rezervlerine sahip bir ülke ancak Somali’deki tüm petrol zenginliği ABD’li petrol tekellerinin denetimi altında buluyormuş. Ayrıca ülke, 80 li i90 lı yıllarda dış destekli bir takım programlarla yerli tarım çökertilerek açlık ve isyanlara sahne oldu.  

Somali açlık ve susuzluğun pençesinde can çekişirken, ülkenin sahip olduğu doğal zenginliğini kullanamıyor. Bu doğal kaynaklar arasında uranyum, jips (alçıtaşı), demir cevheri, kalay, boksit, bakır, tuz, doğalgaz bulunuyor. Bütün değerleri sömürülmüş Afrika toprağı bundan sonra açlık ve kuraklıkla hep savaşacak artık.  

Örneğin; Kocaeli’ne bağlı Dilovası ilçesi, Türkiye’nin bir çevre sorunudur ve orada yıllardır bir ekolojik yıkım yaşanmakta. İlçenin hemen hemen her yerinde uzun yıllardır çalışmalarına devam eden, büyük çoğunluğu petrol, kimyasal, parlayıcı ve patlayıcı maddelerle üretim yapan birçok fabrika var. Ve burada oturan halk fabrika bacalarından yayılan kimyasal kokuya alışmış olarak tam bir ekolojik felâket ortamında yaşıyor.  

Hava kirliliğine bağlı kanser ve kalp rahatsızlıkları günden güne artarken, sanayiciler filtre çalıştırma masraflarından kaçınıyorlarmış. 1987 de 14 tane sanayi kuruluşu varken bugün 168 tane sanayi kuruluşu var. Önemli bölümü de kimyasal atık çıkaran çeşitli kimya sektöründeki fabrikalar.  

Bölgede kapitalist yağmanın insan sağlığı ve çevre üzerinde yarattığı yıkım sonunda Kocaeli Üniversitesi’nin yaptığı araştırmada doğum yapan annelerin sütünde yüksek dozda ağır metale rastlanmış. Annelerin sütünün yanı sıra bebeklerin kakasında da vücutta doğal olarak bulunmaması gereken ağır metaller tespit etmişler. Halk nasıl bir çevre felaketi ile karşı karşıya ama sesleri pek duyulmuyor. Ama büyük büyük şirketler karlarını artırarak çalışmasına devam ediyor.  

Dünyada Alplerden sonra en fazla oksijen üreten dağları olduğu söylenen bin pınarlı Kaz dağları çok sayıda bitki ve hayvan türü barındırır ve eşsiz güzellikte korunmaya muhtaç bir bölge. Burada 250-300 ton altın rezervi olduğu tahmin ediliyor ve bu durum iktidarın ve maden şirketlerinin iştihanı kabartıyor. 34 altın arama ve çıkarma izni verilmiş. Altının çıkarma aşamasında siyanürden kirlenecek suyu, havayı, toprağı kimse düşünmüyor.  

Bergama’nın direnişi belleklerimize kazındı. Medya önünde direnişlerini yaptılar, haber oldular ve yolu açtılar. Benzer konularda daha birçok ülke genelinde çevre felaketine sebebiyet verecek proje dolu. Ancak artık halk daha bilinçli ve tepki veriyor.  

İşte, son haftalardaki İngiltere’deki isyanın sebebi de yaratılan sınıf farkının bir sonucu olabilir mi? Ezilen gittikçe fakirleşen yoksul halk bir anda ekonomik krizin de etkisiyle bir anda tepki gösterdi. Yakıp yıktı, yağmaladı, talan etti. Aslında bu düzenin çocukları ya da kurbanları bunlar.  

Şirketler karlarına kar eklesinler, dünya bir biri ardına karışıyor. Her bölgeden farklı sesler çıkıyor. Bir yanda savaşlar, isyanlar, açlık, kuraklık, terör, ölümler, ağıtlar, çevre felaketleri, diğer yanda her gün bir yenisi çıkan teknolojik pahalı modeller, süper lüks yaşamlar, yeni modalar ve her gün bir yenisi türeyen zenginler modern zamanların ve bu düzenin bir yansıması.  

Şair Hüseyin Korkmazgil’in şiirinden bir pasaj ne güzel anlatıyor.  

“Dostum, dostum güzel dostum / Bu ne beter çizgidir bu,  

Bu ne çıldırtan denge / Yaprak döker bir yanımız / Bir yanımız bahar bahçe”  

 
Toplam blog
: 249
: 3042
Kayıt tarihi
: 19.03.11
 
 

Doğup büyüdüğüm şehirde, İstanbul'da yaşıyorum. Emekliyim. Gezmeyi, görmeyi, keşfetmeyi sevdiğim ..