Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Ağustos '09

 
Kategori
Ekonomi - Finans
 

Açılım demokratik midir yoksa ekonomik mi?

Açılım demokratik midir yoksa ekonomik mi?
 

MHP lideri 2007 seçimleri öncesinde meydanlarda ip atarken belki de hükümet olduğu dönemde uygulamak zorunda kaldığı ve tabanına yabancılaştığı politikalardan kendisini kurtarmaya çalışıyordu. Ancak bu populizm ne partisine ne de kendisine ihtiyaç duyduğu oyu getirmedi. Bunun temel nedeni çağımızda programı olmayan örgütlenmelerin tutarsız ve günlük politikalarına kitlelerin itibar etmediğidir.

AKP çok ciddi bir projedir daha doğrusu liberal ekonominin gereklerine uyacağını taahhüt etmiş bir partidir.

Nedir bunlar?

Dünyanın bir ekonomik rotası vardır. Bu rota zaman zaman ülkelerin ulusal çıkarlarıyla çatışabilir ya da ilgili ülkenin ulusal çıkarlarıyla çatışan bir takım ekonomik ilişkiler yurt içinde uygulamaya koyulması gerekir. Buna uyum sağlayan hükümetler dış desteğe sahip olduklarından ekonomik olarak gerekli kredileri bulabilirler.

AKP tam da bu uygulamalarla uyumlu çalışabilecek hazır bir ülkede seçim kazanarak iktidar oldu. 2001 ekonomik krizinin aslında siyaseten 12 Eylül darbesinden bir farkı yoktur. Bu kriz ve peşinden gelen travma ile istikrar uğruna insanlar bir çok tavizler vermek zorunda bırakılmıştır.

Bunun dışında Türkiye, hızla büyüyen ekonomisi ve bu ekonomiyi besleyen reel yeni sermaye gruplarının etkisiyle örneğin bir on yıl öncesine hiç benzemeyen bir şekil almıştır. Bugün liberalizm söyleminin ön plana bu kadar çıkmasının ardında yatan temel sebep ekonominin liberal politikalar içinde çalışmaya başlamasıdır.

Liberalizm ile birlikte sistemin temel aktörleri bürokrasinin sahip olduğu erki talep etmeye başlamışlardır. Çatışmanın özünde yatan gerçeklerden en önemlisi budur. Kuşkusuz bürokrasi erki bu sermaye ile çatışan bir yapıdır. Sermaye ülkenin her noktasında son sözü söyleyip, yaratılan tüm artı değeri kendi zenginlik hanesine yazdırmak istemektedir.

Örneğin ülkemizin savunması için her sene bir silah alamı vardır ve bu alımlarda son sözü söyleme anlamında genelkurmayın çok büyük bir ağırlığı vardır. Ancak liberalizmin doğru işlediği ülkelerde kuşkusuz bütün bu ekonomiyi liberal ekonominin aktörleri yönlendirmektedir.

Türkiye'nin temel demokrasi sorunu aslında liberal politikaların yönlendirilmesi ve yönetilmesinde düğümlenmektedir. Bu eşyanın tabiatına uygundur. Ancak bu bir çok arkadaşımızın düşündüğü, algıladığı ve romantizmine kapıldığı tabana yayılmış bir demokrasi, eşit söz söyleme ve paylaşım demek değildir.

Yani üretim ilişkilerinin reel burjuvazi tarafından teslim alınarak yönetilmesidir bugün ortada gördüğümüz demokrasi mücadelesi.

Bakın bunun doğru ya da yanlış olduğunu söylemiyorum. Sadece tespit yapıyorum.

Kürt Açılımı projesi de bunun çok önemli bir parçasıdır.

Türkiye'nin devletçi kapitalist gelişmesi ister istemez kara para dolaşımını zorunlu kılıyordu. Sermaye birikimini yaratan temel araçlardan bir tanesiydi kara para ve sadece Türkiye'nin gerçeği de değildir. Gidin 20. yüzyılın başından ortalarına kadar Amerikan mafyası bunun üzerine kurulmuştur.

Türkiye Kürt sorununa çok para harcamış olabilir ancak bu sorunun geri planında dolaşımdaki para çok ciddi bir ekonomi yaratmıştır. Ancak kontrol altına alınamayan ve rasyonelleştirilemeyen değer/para liberalizmin ana fikrine karşıdır.

Kuşkusuz bu açılım Irak gerçeğinden de bağımsız düşünülemez. Global Sistem enerji kaynaklarının tamamını kontrol ve güven altına almaya çalışıyor. Bunu yaparken de kan dökmekten çekinmiyor. Irak'ta 1991'den beri ölen insan sayısı 3 milyon insana yaklaşmıştır. Açlık, yoksulluk, sefalete mahkum olan insan sayısını bilmiyorum. Ayrıca yurdundan olanlar da bu sayının dışındadır. Dünya Irak'ta olup bitenin hesabını vermeden temizlenemez. Bu konu çok derin sadece geçerken uğramış oluyorum.

Güneydoğumuzdaki savaş her anlamda artık akılcılığını yitirmiştir. "Kandil Dağı" bugün yeniden yapılandırılan Irak gerçeği ile çelişmektedir.

Kürt Realitesi artık tamamıyla tanınmış ve kabul edilmiştir.

Devletin ve bürokrasinin kontrolünde devam eden savaş aygıtının yerine liberal politikalar ve ekonomik ilişkiler devralabilmelidir. Ayrıca bölgenin çok ciddi bir potansiyeli vardır ve bu kaynak savaş yüzünden bir türlü ekonomik değer haline gelemektedir. Bundan önceki yazılarımda sıkça kullandığım feodal yapının da çözülmeye başladığı gerçeği de akla uygundur. Yeni yeni palazlanmaya başlayan bölge sermaye grupları bu ekonominin içine katılmayı talep edeceklerdir.

Savaşın bitmesi artık bir anlamda ekonomik bir zorunluluk halini almıştır.

Yazımızın başında profilini çıkardığımız AKP bu uyumu gösterebilecek yapıda bir partidir.

Liberalizm yarattığı zenginliği tabana yaymayı becerebildiği ölçüde demokrat olabilir. Yani Kürt açılımı sistemin kendi mantığı çerçevesinde bir demokrasi sorunudur ancak demokrasinin kendisi değildir.

Açılımın kendisi demokratik midir, ekonomik midir bu sorunun cevabını da aramak gerekiyor.

Uzay Gökerman

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..